"Ve goool" demekle, "yine gol, yine gol ve maalesef gol" demek arasındaki farkı bilir misiniz? Eğer Türk Milli Takımı'nın bol gollü yenilgileriyle büyüyen bir kuşaksanız, bu sözleri aklınıza getirdiğinizde bir ses tonu gelir kulağınıza. Bu sesin sahibi Tansu Polatkan'dır. 1973'ten bu yana spor spikeri olan Polatkan, "Şimdiki spikerler şanslı. Biz uluslararası maçlarda çok heyecanlanırdık ama bu heyecanımız kısa süre içinde sıkıntıya dönüşürdü..." diyor. Tansu Polatkan'la Türk futbolunun ve spikerliğin gelişimini konuştuk.
* Nasıl spor spikeri oldunuz?
Profesyonel futbolcuydum. Spiker olmayı istiyordum. Üç elemeden sonra TRT'ye girdim. Ses sınavı, Türkçe ve futbol bilgilerinin sınandığı sınavlara girerdik. Futbolcuların adlarını bilmeden maçları anlatırdık, hocalarımız anlatımlarımızı değerlendirirdi.
* O zaman daha mı zordu spiker olmak?
O dönemde sadece TRT vardı. 6 ay kurs dönemi geçirdik. Çekin Çeki, Arman Talay, Halit Kıvanç, Zafer Celasun hocalarımızdı. Canlı yayında neler yapılır, hataları telafi etmenin yolları nelerdir, bunları öğrendik. TRT'de hâlâ bu sınavlar yapılıyor.
* Futbol çok heyecanlı, stresli... Sunmak da öyle olmalı. Dilinize nasıl hakim olursunuz?
TRT'de çok denetim vardı. Ağzımızdan çıkan her kelimeye dikkat ederdik. Bir süre sonra bu hayat felsefesiniz haline geliyor. Kelimelere hep dikkat ediyorsunuz.
* Günümüzde spor spikerleri kadar yorumcular da konuşuyor...
Eskiden yorum yapmak TRT ilkeleri içinde yoktu. Hâlâ da yok.Yorumu spor yazarı bir arkadaşımız yapar.
* Sizce bu doğru mu?
Dünyanın bazı ülkelerinde de böyle. Hem anlatırlar hem de yorum yaparlar. Anlatıcının yorum yapabilecek düzeyde olduğuna inanıyorum ben.
* Siz takım tutar mısınız?
Sarıyer'i tutarım. Eskiden beri sempatim var. Çok iyi sporcular yetişmiştir Sarıyer'den.
* Sizce Cimbomlu bir spikerin GS'nin maçlarını sunması doğru mu?
Reyting kaygısı yüzünden bazı televizyonlar bunu tercih ediyor. Maçı izleyeceklerin çoğunluğunun o takımın taraftarları olacağı düşüncesiyle maçı da o taraftarlar gibi düşünen birine anlattırıyorlar.
* Spikerlerin en sık yaptığı Türkçe hataları ne sizce ?
Sayı çoğaldıkça yanlışlık artıyor. Şöyle örnekler vereyim: "Çalan düdük var" deniliyor. Böyle bir anlatım olur mu? Kendi kendine çalan düdük gördünüz mü? "Bayrak havada", "Top oyun alanını terkediyor" diyorlar. Dikkat ettiğinizde çok hata bulursunuz. "Top farklı şekilde out" sözü var örneğin. Bu sözden sonra, "top küp şeklinde mi out oluyor?" diye sormazlar mı?
* İngiltere'den 8 gol yediğimiz maçı sunarken ne hissetmiştiniz?
Yalnızca İngiltere'den 8 gol yediğimiz maçlar değil, 1977'de dünya kupasının eşiğine kadar gelmişken Avusturya'ya yenildiğimiz maçı da ben sunmuştum. İzlanda gibi bir takımı elimizden kaçırdığımız, Bulgaristan'a yenildiğimiz maçları da ben sundum. Hep "maalesef gol" dedik. Maç öncesi heyecanlanırdık. Ancak ne yazık ki heyecanı bir süre sonra sıkıntı şeklinde yaşıyorduk. Uzun yıllar içimizdeki coşkuyu yansıtamamanın sıkıntılarını çektik.
* Türk Milli Takımı'nın son Avusturya maçını izlerken neler hissetiniz?
Herkes gibi çok sevindik. Ve spor spikeri arkadaşlarımız da o heyecanı yansıtma şansını buldular. Biz o kadar şanslı değildik. Tabi bunun şanstan öte bir alt yapısı oldu. Türk futbolu çok yol aldı. Bunu en yakından izleyenler de bizleriz.
* Maalesef gol demekten bıkmış mıydınız?
Öyle. Ercan'la Antalya'da Finlandiya-Türkiye maçını sunmaya gittik. Maç öncesi anlaştık. Gol yersek, "maalesef gol demeyelim" dedik. Gol yedik ve Ercan'la aynı anda "maalesef gol" dedik. Alışkanlık...
Elif ERGU