kapat
02.12.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 RAMAZAN
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 İSTANBUL
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 WEEKEND
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 CANLI
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Brezilya düşünsün

Haluk Ulusoy da, Şenol Güneş de çok şanslılar. Aslında Türkiye olarak şanslıyız. Böyle bir kurayı aynen grup elemelerinde olduğu gibi istesek bile çekemezdik.

Benim çıkmasına en fazla sevindiğim takım Brezilya. Çünkü Brezilya'sız bir Dünya Kupası, bence kremasız bir pastaya benzer. Brezilya her zaman Brezilya'dır ve tüm maçlarını kapalı gişe oynar. Ve bütün dünya Brezilya'nın oynadığı maçları merak eder.

Ve biz şimdi bu takımla oynayacağız. Bence biz Brezilya için tehlikeyiz, Brezilya bizim için değil. Çünkü bizim kaybedecek hiçbir şeyimiz yok. Hele bir de yenersek havamızdan geçilmez.

Büyük şeyler yapacaksak, büyük takımları yenerek yaparız. Hoş biz, Moldova'nın Azerbaycan'ın, Slovakya'nın, Makedonya'nın, İsveç'in olduğu gruptan ite kaka çıkabildik.

Olsun ne yapalım o geride kaldı. Bazen milletvekilleri bile 5-10 rey farkla seçilip ardından bakan bile oluyorlar. Aziz Yıldırım da F.Bahçe başkanlığına 1 oy farkla gelmişti. Ama şimdi tankla topla yıkamazsın.

Geçmişi bitirelim, geleceğe bakalım. Dikkatli hareket edersek artık tecrübe de kazanmış olan bu takım, Dünya Kupası'nda bir şeyler yapar. Zaten futbolcuların da bu son veya sondan bir evvelki vitrini. Yeter ki, Şenol Güneş, yemeğin dibini yakmasın ve malzemeyi iyi serpiştirsin.

Yazık ettin Hasan Şaş
G.Saray-İstanbulspor maçından sonra bütün gözler hakemde olduğu için hep o konuşuldu. Aslında Hasan'ın elini kesmesiyle Aykut Kocaman'ın sözleri çok önemliydi.

Hasan, tertemiz bir Anadolu çocuğu. Arkadaşlarıyla iyi geçinmek isteyen, onlarla şakalaşan, inandığını söyleyen birisi. İnce hesapları yoktur. Hatta, takımın içinde ona inandıklarını söylediği için "Köyün delisi" yakıştırması bile yaptılar.

Hasan futbolcu olarak çok iyi bir kumaş. G.Saray gibi bir takıma gelip çok çabuk bir zamanda da bunları kanıtladı. Ama Hasan'ın hesap etmediği bir şey var. Burası İstanbul. Burada ellerin kalçada gezeceksin Hasan. Hiç arkanı dönmeyeceksin. Her tarafta gözün kulağın olacak. Çok fazla, efendilik, çok fazla insanlık bu İstanbul'da geçerli değildir Hasan...

Paran kadar insansın!
Bu İstanbul denen ülkede her şey paranın üstüne kurulmuştur. Ne kadar çok paran varsa o kadar iyi insansın, yoksa hikâyesin Hasan... Bunları düşünmediğin için, olaylara bu pencereden bakmadığın için eline yazık ettin. Herhalde şimdi sen de mücadele şeklini değiştirirsin... Çok şeyi görmüşsündür...

Aykut Kocaman... Futbolculuğundan bilirim. F.Bahçeli yöneticiler onu Sakarya'da oynarken duymuşlar... O zaman transfer etmeye kalktılar; gittiler Aykut'u alıp Kadıköy'e getirdiler.

Ama o zaman işini iyi bilen (!) F.Bahçeli yöneticiler, yanlışlıkla Aykut Kocaman'ı değil de yine Sakarya'da oynayan Büyük Aykut'u getirdiler. Aldılar oynattılar. Sonra baktılar ki, aldıkları Aykut o istedikleri Aykut değil. O hâlâ Sakarya'da oynuyor. Yani Aykut Kocaman.

Bu kez ertesi sene gidip esas Aykut'u aldılar. Ve bu Aykut da F.Bahçe'ye çok yararlı oldu. Kendisi çocukluğunda ve gençliğinde jimnastik yaptığı için futbolda da faydasını gördü.

Yeni mi anladın Aykut ?
Her şeyden önce de dürüst, kişiliği olan bir sporcuydu. G.Saray maçından sonra söylediği cümle bana ilginç geldi. Sevgili Aykut çok doğru olarak demişsin ki, "Bizi meze yapmasınlar."

Aykut, sen yıllarca F.Bahçe'de oynadığında diğer küçük takımların meze olduğunu farketmemiş miydin? Şimdi mi farkettin? Ne acı değil mi? İnsan üç büyüklerde oynayınca bazı şeyleri göremiyor veya görmek istemiyor.

Aynen, maçın yorumunu yazan bazı fanatik at gözlüğüyle bakan G.Saraylı spor yazarları gibi. Hakemi kurtarmak için eveliyorlar, geveliyorlar. Bir tanesi çıkıp da "İstanbulspor'a yazık oldu" deyip arkasından "Oh be" çekip kalemini kıramıyor.

Ümit Milli Takım kampında ne oldu?
İnsanların özel hayatı, kimseyi ilgilendirmez. Bir yere kadar neyi canları istiyorsa onu yaparlar. Ama iş, toplumu da ilgilendiriyorsa ve o sırada da bununla ilgili bir vazifen varsa bu toplumu ilgilendirir.

Ümit Milli Takım, Yunanistan'a maça gidiyor. Ve fısıltı gazetesi bazı olayları kulaktan kulağa yayıyor. Ne derece doğru olduğunu bilmiyorum ama Ümit Milli Takım Teknik Direktörü Raşit Çetiner'in Yunanistan'la yapılacak baraj maçından bir gün önce otelde Serhat'ın odasını açtığında gördüğü manzara karşısında "Ne ben seni gördüm Serhat, ne de sen beni" dedi mi? Böyle bir şey varsa Milli Takım yetkilileri tarafından gereken yapıldı mı? Lütfen açıklayın. Çünkü çok yerde konuşuluyor.

Görev mi angarya mı ?
Amerikan ordusunda büyük bir karargah... Gece nöbetinde binbaşı ile albay sohbete dalmışlar. "Evli erkeğin karısıyla yatması vazife mi, angarya mı?" diye tartışıyorlar. Binbaşı "Vazife", albay angarya diyor. İkisi işi çözemiyor, nöbetçi askeri çağırıyorlar. Hazıroldaki asker, "Vazife" komutanım diyor. Albay, "Niye vazife ulan" deyince asker cevabı yapıştırıyor "Angarya olsa bana yaptırırdınız."

TRT yayını mide bozuyor
TRT, arada sırada "Maçların naklen yayınını ben alayım" diye ortaya çıkar. Neye dayanarak buna talip olur bilemem. Aslında teknik ve malzeme olarak Türkiye'nin en iyi firması. Ama arada sırada verdikleri naklen yayınlar, orada çalışanların kalitesi açısından hiç de iyi görüntü vermiyor.

Erzurum-Galatasaray maçını 90 dakika izledim. İlk 45 dakikadan sonra hem gözlerim, hem midem bozuldu, devre arasında tuvalete gittim. Çünkü TRT'nin yetkili kameramanı, elindeki aleti sanki hortumla bahçe suluyor gibi kullandı. Aslında bu bahçe sulamanın bile adabı vardır. Yavaş yavaş yedire yedire hortumu sallarsın. Elindeki o güzel ve pahalı kameranın herhalde kameraman için hortum kadar değeri yoktu. Yönetmen için zaten bir şey söylemeye gerek yok. Uzatmada G.Saray altın golle eleniyor. Bu saniyeden sonra ortamdaki en önemli malzeme, G.Saraylı futbolcuların yüzleri olmalıydı. Sadece onların yaşadıklarını gösterseler, o kötü çekim bile sonunda biraz artı puan alabilirdi.

İşin sonunda hesap sorulduğunu da tahmin etmiyorum. Ne de olsa devlet. Özel televizyonların birinde bu tip bir naklen yayın olsaydı, spor müdürü dahil serviste çalışan şoförlere kadar herkes kovulurdu.

Madem doğurdun bakacaksın
Bir memurun işe girdikten sonra yıllarca aldığı maaş, emekli ikramiyesi, hastane masrafları, öldükten sonra varislerine ödenen ücret dahil, devlete maliyeti toplam ortalama 100 bin dolar. 10 tane alsanız 1 milyon dolar, 100 tane alsanız diye yazmayacağım, uzayan tren yolları gibi bir şey. O zaman bu fakir ülke bu işin altından nasıl kalkacak? Çocuğu doğurmadan önce hesabını yapacaksın. Doğurduktan sonra da artık bakacaksın, mecbursun.



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
HAFTANIN SOYLEŞİSİ
Nuriye Akman'ın bu haftaki söyleşisi için tıklayınız

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır