kapat
02.12.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 RAMAZAN
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 İSTANBUL
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 WEEKEND
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 CANLI
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Okullara "Aşk" dersleri gerek..

16 yaşında bir kız.. Güzel.. Tatlı.. Şirin.. Çok iyi bir okulda okuyor.. Ailenin bir sıkıntısı da yok.. Sonra bir gece bir tabanca sesi..

16 yaşındaki güzel İlknur artık yok?..

Neden yok?..

Üstelik bu ilk değil.. Son da olmayacak..

Neden?..

Neden bu gencecik insanlar, daha hayatlarının "H"sini yaşamadan yaşamdan vazgeçiyorlar?..

Ölüm nasıl bu kadar kolay ve bu kadar cazip bir çözüm oluyor?..

Gazeteler sonunda yazıyorlar, sebebi..

İlknur aşık.. En iyi arkadaşının sevgilisine aşık.. Aradan çekilmeye karar veriyor. Aradan çekilmenin yolu da ölüm..

Olacak şey mi bu?..

Olacak şey mi söyleyin..

16 yaşlarında hepimiz ne aşklar yaşadık.. Söyleyin, 16 yaşındaki aşkınızın adını hatırlıyor musunuz bugün..

Kanın kalpten damarlara başka türlü basılmaya başladığı o ergenlik çağlarındaki ilk aşkları, aslında aşk bile olmayan o şaşkınlıkları nasıl gözümüzde büyütüp, nasıl karalar bağladığımızı bugün görüyoruz.. Ama göremeyenler var.. İlknur gibi olanlar.. O ilk sıcaklığı, o ilk şaşkınlığı, bir daha ele geçmez, bir daha bulunmaz sanan, çözümü ölümde arayanlar hep var, hep olacak..

Peki, bu böyle diye eli kolu bağlı duracak mıyız?..

Yapılacak çok şey var..

Bir defa medyaya düşen çok şey var..

Biz intiharları böyle ballandıra ballandıra yazdığımız, ekranlara getirdiğimiz sürece, yeni intiharların teşvikçisi oluyoruz.. Bunu bilim adamları açık seçik söylüyor.. Bu işe artık bir son vermemiz gerek.. İntihar, iki satırlık bir haber olarak verilmeli.. Hepsi o..

Sayfalara aldığımız o son mektuplar, o veda dizeleri, yeni yeni genç beyinleri nasıl teşvik ediyor "Ben de böyle gideyim" diye, düşünmemiz gerek..

Reyting, tiraj yere batsın.. İnsan canından kutsal bir şey var mı?..

Tarkan'ın öpüşüne kızan RTÜK, ana haberlerde ekrana gelen intihar görüntülerinin gençler için çok daha büyük tehlike ve tehdit oluşturduğunu ne zaman görecek. Büyük gazetelerin Genel Yayın Müdürleri, ne zaman bir araya gelip, intihar reklamcılığı yapmama konusunda centilmen anlaşmasına varacaklar?..

"Gazete, tv haberi ile intihar teşviki mi olur" diyorsunuz.. Demeyin.. Siz sağlıklı düşünen bir beyinsiniz.. Oysa etki, sağlıksız beyinlere oluyor..

Tarkan dedim de..

"Tarkan'ın öpüşmesi gençlere kötü örnek oluyor" diye ayağa kalkacağımıza, gençlere, liselerde aşk dersleri vermeliyiz.. O çağlarda yaşananların hiç birinin aşk olmadığını anlatmalıyız.. Hayatın ileri yaşlarında, daha nelerin yaşanacağını, bu çağda aşk sanılan şeylere gelecekte nasıl kahkahalarla gülüneceğini, beyinlerine çakılana kadar tekrar tekrar söylemeliyiz..

Yaşam devam ettikçe, aşkın, aşkların hiç bitmeyeceğini kafalarına sokmalıyız..

En güzel, en önemli şeyin yaşamak olduğunu, işte bu aşk derslerinde öğretmeliyiz..

Bir aşk biter, bin aşk başlar.. Hayat bu.. Her yeni aşkta, eskisinin aşk değil, kalbinizi biraz fazla çarptıran bir heyecan olduğunu fark edersiniz.. Çoğu zaman da "Ne aptalmışım" dersiniz..

Oysa yaşam bir defa bitince, bir daha başlamaz!..

Aşk için ölünmez.. Yaşanır.. "Aşk için ölmeli, aşk o zaman aşk" diyenlere bakmayın.. Onlar aşkı da, yaşamı da bilmezler ki.. Ya da çok iyi bilir, kendileri bin aşk yaşar, gençlere de bu korkunç nasihatı verirler, nedense..

Ben Milli Eğitim Bakanlığı'nın bu birbiri ardına gelen "Liseli Aşk" intiharlarını ciddi ciddi ele alması gerektiğine inanıyorum..

Çocuklarımıza, "Yaşam" dersi vermeliyiz..

Yaşam.. En güzel, en kutsal, en değerli şey, yaşam!.

Bu ne tatlı Amelie?..
Onat Kutlar hayatta olsa, mutlak aramıştı beni, "Hıncal tam senlik bir Avrupa filmi" diye..

Nasıl şirin, nasıl tatlı bir film Amelie, olmaz böyle şey.. Duygulandık, güldük, en fazla da düşündük.. Evde başımı yastığa koyduğumda hala düşünüyordum.. En başta da bu filmi nasıl yazacağımı.. Yazılmaz, anlatılmaz.. Gidip görmek lazım "Dakikada 14.730 kanat çırpan bir sinek, falanca gün, tam falanca saatte, falanca sokağa kondu" diye başlayan filmi..

"Bir parmak gökyüzünü gösterirken, parmağa ahmaklar bakar" diyen 10 yaşındaki çocuğu yazmasam olur mu?..

Ya da, bir adam var.. Otomatik vesikalık fotoğraf çekilen her kulübeye girip çektiriyor?.. Kim bu?.. Hayalet mi?.. Uzaydan gelen biri mi?.. Her yere resmini bırakarak ölümsüzlüğü mü arıyor?. Bir insan niye Paris'teki onlarca otomatik makinada resim çektirir, düşünün bakalım..

Bir şey daha düşünün.. İnsanların yaşamlarını kökünden değiştirmek için ille de mucizeler yaratan perilere mi ihtiyaç var?.. Siz, evet siz, çevrenizin perisi olabilir misiniz?.. Peki herkesin derdine deva olurken, kendi sorunlarınızı da çözebilir misiniz?..

Kafanızı daha fazla karıştırmak istemem..

Amelie, muhakkak, ama muhakkak görülmesi gereken bir film..

Rol alan her ama her tipin Oscarlık oynadığını yazmazsam olmaz.. Ama ille de Amelie'yi oynayan Audrey Tautau.. Yeni bir Audrey Hepburn geliyor.

Bu kadar sevimli.. Bu kadar insancıl.. Bu kadar sevgi ve duygu dolu bir film olmaz..

Bu yılın en iyi yabancı film Oscar'ını almazsa eğer, çok şaşar, çok da üzülürüm.

***
Gözde Çift'i çok geç seyrettim. Julia Roberts ve de yanında Catherine Zeta-Jones olunca.. Sonuç.. Hayal kırıklığı.. Bu kadar çirkin bir Julia.. Ona aşkımın yarısı söndü.. Oscar sunucusu Billy Cristal bu işi pek sevmiş olmalı ki, kendi yazdığı senaryoda da, sunuculuğu sürdürüyor.. Filmi sunuyor yani..

Aklımda ne kaldı, diye düşündüm.. Hindistandaki Uzak Doğu Felsefesi hocası rolünde Alan Arkin ve filmin içindeki o çok ilginç filmin yönetmeni rolünde Christopher Walken.. Ötesi boş.. Hoş bile değil, üstelik..

Hakan&Utku'dan Tatil Keyfi

Yeni Medeni Kanun!..
-Artık erkeğin kadına "karı" demesi yasak. Diyecek olursa, görevli elemanlar (Burucu Tim) evi basacak. Erkeği, hassas bölgelerini sıkıştırıp Kongo Milli Marşı'nı tersten söyletmek suretiyle cezalandıracak.

-Eşlerin cinsel ilişki sırasında "misyoner" pozisyonu uygulamaları yasak. Bunun sebebi Türk kadının zaten günlük hayatta devamlı eziliyor olması. Böylece bu pozisyonla Hıristiyanlık Propagandası yapılma ihtimali de ortadan kalkmış olacak.

-Kadınların maç seyrederken televizyonun önünden geçmesine de yasal düzenleme getirildi. Galatasaray'ın Şampiyonlar Ligi maçlarında kadının TV önünden geçmesi tek celsede boşanma sebebi. Fenerbahçe'nin Avrupa maçları sırasında ise kadına TV önüne geçerek maç bitene kadar çekilmeme görevi veriliyor. Beşiktaş zaten serbest.

-Artık erkek canı sıkıldığı zaman, karısını dövemeyecek. Dövdüğü anda alarm takılı kadınların uyardığı özel timler evi basacak ve adam eşek sudan gelene kadar sopa yiyecek. Tabii eşeğin de işi en ağırdan alanı hatta bir ayağı da topal olanı tercih edilecek.

-Çekirdek aile kavramı çekirdek tüketimini artırdığı için artık yasak. Yeni kanun gereğince aile üretimini arttıran "Aganigili fındık aile" kavramı geçerli olacak.

-Karı-koca boşanırken mallarını bölüşecek. Eşler evin salonunda karşılıklı geçip "Aldım verdim, ben seni yendim" yapacaklar. Tek çocuklu eşlerde sıra çocuğun paylaşımına gelince David Copperfield'dan yardım istenecek.

-Horlayan kocanın ağzına susturucu konacak.

-Televizyonun kumandasına kimin sahip olacağı konusu medeni kanun kapsamından çıkarıldı. Bundan böyle bu konu orman kanunlarına göre halledilecek.

-Eve kuma getiren erkeklere karşı, kadınlar da puma getirebilecekler.

-Nikah sırasında ayağa basma geleneğine son verildi. Bunun yerine çiftler birbirlerinin omzunu ısıracak. Şahitler birbirinin burnunu sıkacak. Nikah memuru "Hani bana.. Hani bana?" diyecek.

-Evlenen kadın ister kocasının isterse sütçünün soyadını hatta kafasına göre bir soyadını kullanmakta serbest. Yani bundan böyle ismi Oya olan bekar dişçi kadının "Ya ilerde Bilir soyadlı biriyle evlenirsem" şeklinde endişelenmesi gerekmiyor.

-Gerdek gecesi "Ben kız değilim" diyen geline damat da "İyi.. Ben de erkek değilim zaten" diye misilleme yapabilecek.

-Medeni Kanun'da bu değişiklikler olurken Gayri Medeni Kanun değişmeyecek. Orman kanunları hep yürürlükte kalacak.

hakanutku@hotmail.com

Pazar Neşesi

Pazar neşemiz bu hafta Yıldırım Tuna'dan
Kadın seks hayatındaki bir sürü problemlerden dolayı ruh doktoruna gitmiş.. Uzun seanslar boyunca çözüm için net bir şey yakalayamayan doktor bir ara "Sevişirken hiç kocanızın yüzüne baktınız mı?" diye sormuş "Evet!" demiş kadın..

"Nasıldı?"

"Çok kızgındı!" demiş kadın..

Doktor gerçekten önemli bir yere yaklaştığını hissetmiş, detaya girmek istemiş.. "Kocanızın suratını bir kere gördüğünüzü ve kızgın olduğunu söylediniz.. Neden ona bakmak ihtiyacı hissetiniz?" "Çünkü" demiş kadın "O da bahçe penceresinden bana bakıyordu!."

BİZİM DUVAR
Derya Tuna "İbo elimi kaldırınca sinerdi" demiş. Sinerji dedikleri bu olsa gerek.

Hakan&Utku

SEVDİĞİM LAFLAR
İyi bir başlangıç, iyi bir sonuç getirir.

John Heywood



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
HAFTANIN SOYLEŞİSİ
Nuriye Akman'ın bu haftaki söyleşisi için tıklayınız

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır