kapat
02.12.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 RAMAZAN
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 İSTANBUL
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 WEEKEND
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 CANLI
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Ah şu seçimlerimiz!

Bİr tatil köyü... Her rüyanın gerçek olabileceğine insanı inandıran eflatun akşamüstleri vardır ya! İşte öyle bir gün, öyle bir mevsim...

Kalabalık neşeli, canlı, uçucu...

Fakat aralarındaki sarışın genç kadın huzursuz...

Fısıldayarak diyor ki; "Nereye gidiyorsam peşimden geliyor. Hoş çocuk belki, ama bu kadarı boğucu bir yapışkanlık. Sen kalk, o kadar yolu tep, buraya gel... Sıkıcı bir şey bu!"

Bu kez başka bir yerdeyiz.

Yabancı bir ülke... Kasvetli bir şehrin karanlık bir cafe'si.

İçerdekilerin sanki konuşacak halleri yok. Karşı karşıya oturup birbirlerinin arkasındaki tablolara bakıyorlar.

Sadece sarışın genç kadında tatlı bir heyecan var; kıpır kıpır...

Cafe'nin camlı kapısından içeri giren yakışıklı adamı işaret ederek şöyle fısıldıyor yanındakine: "Kaçarım sandım; ülke bile değiştirdim. Beni burada da buldu ve duygularımdan kaçamayacağımı kanıtladı. Ne güzel bir sürpriz değil mi, ertesi sabah otel lobisinde çarpışacak gibi olmamız!.."

***
İki ayrı kadın ve benzer bir duruma iki ayrı yaklaşım...

Hayır!

Kadın aynı kadın...

Zamanlar farklı.

Ama daha önemlisi, adamlar farklı...

Bu aşk meşk garip şeydir.

Çok önemli roller üstlendiğini sandığımız durumlar, ortamlar ve hatta davranışlar bazen figüran bile değildirler. Önemli olan BAŞROLdekinin kim olduğudur...

Bazen de, "ben ondan çok hoşlanıyorum" diye mırıldanıp durduğunuzda farketmezsiniz ki, asıl hoşlandığınız "dekor"dur... (Dekor yıkılıp sahne viran olduğunda oyuncuların çıplaklığı ne kadar acı verir kimi zaman!)

Neden böyle?

Yaşarken, "neden"lerin önemi yoktur, biliyorum...

Aşkın yaşantısı bitip geriye aşkın anıları kalmaya başladığında üşüşür insanın zihnine "neden böyle?" türünden sorular...

***
Yeni Binyıl'dayken aynı konuda "Bu işte bir hainlik var!" diye yazmıştım, şaka yollu...

Lacan'cı psikanalist Darian Leader'in altını bir güzel çizdiği gibi; işler iyi giderken kadında sevecenlik duyguları kabartan erkeğin bir köşeye atılmış çorapları, işler ters gitmeye başladığında, birdenbire "kokmaya" başlarlar...

Neden böyledir?

Kadını aşkla severken erkeğin çok "sevimli" ve "tombik" bulduğu kalçaları; aşk bittiğinde neden "korkunç" ve "bidon gibi" görünmeye başlar.

Hâlâ kafamı kurcalıyor: Bu işte gerçekten bir "hainlik" mi var?

Nasıl oluyor da, "Ben seninle hayata tutundum"un öteki (ve geç gelen) anlamı "Senin hapishanende ömrümü soldurdum" olabiliyor?

Neden bazılarını yanıbaşımızdayken çok seviyor, uzaklaştıklarında unutuyoruz da; ötekileri yanımızdayken itiyor, uzaktayken çok özlüyoruz?

***
Çok şey söylendi yanıt olsun diye...

Ne analizler yapıldı, daha da yapılacak...

Ama ben kulağınıza bir de "kar suyu" kaçırmak isterim.

Sakın asıl arzumuz sevmek değil de sevilmek arzusu olmasın!..

Sevildiğimizi hissetmek, yarın "salak" diyebileceğimiz birini bugün "zeki" görmemize yetiyor çünkü...

Sakın sevdiklerimizi kendi terazimize göre değil de, piyasanın ve zamanın değerlerine göre tartıp ölçüyor olmayalım!..

Hoşsa (adam ya da kadın); piyasanın ölçülerine göre doğru seçimse... hali tavrı bir anda "yılışıklık"tan "yakışıklılığa" geçiveriyor çünkü...

Gerçekten sevmeye daha sıra gelmedi mi, yoksa?

ALTYAZI
Bill: Gitmek zor değil mi?

Joe Black (Azrail): Haklısın Bill, zor...

Bill: Ya... Hayat bu işte!

(Martin Brest'in "Meet Joe Black"inden dokunaklı bir diyalog.)



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
HAFTANIN SOYLEŞİSİ
Nuriye Akman'ın bu haftaki söyleşisi için tıklayınız

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır