kapat
02.12.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 RAMAZAN
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 İSTANBUL
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 WEEKEND
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 CANLI
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Demokrasi uğruna siyasi kısıtlama

Önceki yazımda, siyasi partilerin iç işleyişlerini ayrıntılı bir yasayla sıkı kurallara bağlamanın, partilerin siyaset yapma hakkına tecavüz anlamı taşıyacağını yazmıştım. "Bütün partilere tek tip bir elbise giydirmeye çalışmak anti-demokratik bir davranıştır" demiştim. "Bu elbise demokrasi elbisesi bile olsa..."

Şimdi bu söylediklerimi örneklerle açmaya çalışayım.

Siyasi partiler, o ülkenin yönetimi için farklı görüşler taşıdıklarından vardırlar. Bu farklılıklar onların kendi iç işleyişleri konusunda da farklı olmalarını getirir. Diyelim liberal bir partiyle, sosyalist bir partinin teşkilatlanma şemaları birbirinden tamamen farklı olabilir. Bir parti, eski usul il, ilçe örgütleri kurmak yerine hiç taşra teşkilatı kurmadan, tamamen internet üzerinde örgütlenmeyi tercih edebilir. Bir başkası, "iki kere seçime girmezse kapatılacak" maddesinin haksız bir kısıtlama, kendisine ayak bağı olduğunu düşünebilir. Çünkü belli bir oy oranını garanti görmeden seçime katılmayı ve baraj altında kalmayı siyasi taktik açısından sakıncalı bulabilir.

Bir komünist partinin kurucu üyeleri, parti işleyişinde "demokratik merkeziyetçilik" dedikleri bir sistemi esas almayı kendi ideolojilerine daha uygun bulabilirler. Parti yönetimini belirlerken seçim yapmak yerine "tabana danışma ve merkezden belirleme" yöntemini izlemeyi tercih edebilirler. Ya da, İslami duyarlılığı fazla olan bir parti, parti işleyişinde demokrasi yerine itaat geleneğini esas almak isteyebilir. Bir başka parti, istikrarlı bir liderlik meselesinin kendisi için en önemli mesele olduğuna inanabilir ve "parti başkanı iki defadan fazla üst üste seçilemez" hükmünü kesinlikle uygulamak istemez. Daha da ileri gidelim. Öyle bir grup insan bir araya gelir ki, bu insanlar kuracakları partinin ancak oligarşik bir yönetimle idare edilmesi halinde başarılı olacağına inanırlar.

Peki biz partilerdeki bu anti-demokratik yapılara izin mi vereceğiz, denebilir.

Evet izin vereceğiz. Çünkü bu mesele, partiye üye olacaklar arasında bir meseledir. Partinin anti-demokratik yapısını beğenmeyen insanlar o partiye üye olmazlar. Mevcut üyeler arasında şikâyetçi olanlar varsa bir araya gelip tüzüğü değiştirmeye çalışır, onu da yapamazlarsa istifayı basarlar.

Aslına bakarsanız bunun başka yolu da yoktur. Eğer o partinin tabanı, delegasyonu, kendi örgütünde demokrasi sağlayamıyorsa, partiyi yönetenler siyasi partiler yasasına konulan bütün kuralları delmenin bir yolunu da bulur. Zaten şimdiye kadar da bulmuştur.

***
Siyasi partilerin işleyişine ilişkin kural koyarken, şöyle bir ilkeden hareket edilmesi doğru olur: Partiler arası serbest rekabeti bozan; bir siyasi partiye diğerlerinin aleyhine haksız avantaj sağlayan uygulamalar yasaklanmalıdır. Bu da büyük ölçüde partinin mali denetimidir. Siyasetin finansmanı saydam olmalı ve kamu adına denetlenebilmelidir. Ama her siyasi parti, kendi iç işleyişinde serbest bırakılmalıdır. Siyasi partiler yasasında ayrıntılı düzenlemeler getirmekle, o siyasi partinin kendi siyasi çizgisi, ideolojisi ve kendi demokrasi anlayışı doğrultusunda çalışmasını engellemiş olursunuz.

Unutmamak gerekir ki, siyasi partilerin kanun zoruyla "Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı olarak çalışmaya" mecbur etmekle, kanun zoruyla belli bir demokrasi anlayışına mecbur etmek arasında fark yoktur. İkisi de aynı derecede anti-demokratiktir.



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
HAFTANIN SOYLEŞİSİ
Nuriye Akman'ın bu haftaki söyleşisi için tıklayınız

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır