"Kültür Girişimi"nin 22-24 kasım arasında düzenlediği "Kültürel
Açıdan Avrupa Birliği'ne Yaklaşım Sempozyumu"na sinema
eleştirmenlerinin duayeni Atilla Dorsay, "İletişim, İnternet, Sinema
ve Kitap" üzerine bildirisiyle katıldı.
Dorsay, önce kültürün tanımını yapıyor:
"Yeni bir yüzyılda tüm var olan kültürel etkinliklerin, kültürü
üretme ve tüketme biçimlerinin adeta yeniden yapılandığı bir dönemi
yaşıyoruz. Bir yandan çok radikal çağdaş teknolojik gelişmeler
yaşanıyor ve Mac Luhan'ın "mesajın biçimi artık mesajın kendisidir"
öngörüsünü doğrular biçimde, görselliğe, kişisel araştırmaya ve
sayısız bilgi kaynaklarına ulaşmanın çağdaş yöntemleriyle bağlantılı
bir bilgi ve kültür tüketme kolaylığı, adeta hovardalığı yaşıyoruz.
Öte yandan, insanların kültüre yaklaşma, onu kullanma ve tüketme
alışkanlıklarının önemli ölçüde değişmesiyle bağlantılı olarak
kültürün kendisi değişiyor, tanımlaması değişiyor."
İnternetin artık genç kuşaklar başlıca bilgilenme, kültüre ulaşma
aracı olduğunun altını çizen Dorsay, daha sonra sözü ilgi alanı
sinemaya getirerek şu soruların yanıtlarını aramaya çalışıyor:
Sinema, ünlü tanımlamadaki gibi Yedinci Sanat mı?
Çok önemli bir yatırım ve sermaye alanı mı?
Bir büyük sanayi ve ticaret dalı mı?
Çağın ideolojilerini ve değerlerini dalgalandırmada ve evrensel bir
yolculuğa çıkarmada eşsiz bir kitle iletişim alanı mı?
Yoksa sadece, önceki yüzyıllardaki tefrika roman, polisiye öykü,
gerilim-fantastik türü anlatılar, pembe romanlar, basındaki çizgi-
romanlar gibi şeylerin yerini alan ve insanların hayatın diğer
alanlarında, özellikle de çalışma ve ekmeğini kazanma çabalarında
edindikleri yorgunluk ve bıkkınlığı iki saat boyunca giderme,
unutturma ve insana yeni bir güç ve enerji kazandırma aracı mı?
Bu soruların ışığında sinemanın geleceğini de şöyle özetliyor Dorsay:
"Tüm gelişmelere karşın, kendi adıma salon sinemasının ve kitle
halinde film izleme keyfinin varlığını sürdüreceğine inanıyorum.
Ve aynı biçimde, bir filmin, iyi, sağlam ve güçlü bir filmin yine
yankılar uyandıracağına, tartışmalar açacağına, kimi zaman insanları
ikiye böleceğine inanıyorum.
Sinema bence 21. yüzyılda da içine politik fikirlerden estetik
kuramlara, felsefi kavramlardan hümanist mesajlara, modayı yaratan
tasarımlardan çeşitli trendleri sirkülasyona koyan görsel
alıştırmalara, en yeni bilimsel buluşlardan gelecek üzerine
hayallerimize, insanoğlunu yüceltici, süblime edici öğelerden
insanoğlunun en ilkel ve ilkel yanlarına seslenen sömürü öğelerine
dek çok şeyi birlikte içeren bir geniş alan, bir büyük kitle
iletişim, eğlence ve boşalma alanı olarak varlığını yine de
sürdürecek...
Filmler bence 21. yüzyılda da insanın hayatın yansımasını bulacağı
büyük görsel serüvenler olarak ilgi görmeye devam edecek..."
Ve yine Atilla Dorsay'ın deyişiyle bizlere de yine, ne olursa olsun
filmleri izlemek, tartışmak, kimi zaman hayran olup kimi zaman nefret
etmek ve bu duygularımızı haykırmak görevi düşecek...
Yarın, gazeteci Mehmet Sucu'nun bildirisiyle "e-Avrupa-Türkiye"
ilişkilerini özetlemeye çalışacağım.