kapat
19.11.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 HYDEPARK
 ANKETLER
 SİNEMA
 SANAT
 KİTAP
 MÜZİK
 TARİH
 GURME
 GEZİ
 OTOMOBİL
 YAT&TEKNE
 HIGH-TECH
 WEEKEND
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 CANLI
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Din-yorum ilişkisi üzerine

Bu yazımızda din-yorum ilişkisi üzerinde duracağız. Hemen şunu belirtmekte yarar var. Din ile dini yorum arasında fark vardır. Birincisinin kaynağı ilahi, ikincisinin ise beşeridir. Her ikisinin ahenkle bir araya getirilmesinden sağlıklı bir din anlayışı oluşur. İkisi arasında var olan ince ayırımın doğru kavranması, dini tezahürleri sağlıklı değerlendirmek açısından önem arzeder. Bu bakımdan öncelikli olarak İslam bilginlerinin din kavramının nasıl değerlendirdiklerine bakmamız gerekiyor.

İslâm bilginleri dini "Akıl sahibi insanları kendi tercihleriyle bizzat hayırlı olan şeylere götüren ilâhi prensipler bütünü" olarak tanımlamışlardır. Buna göre gerçek din ilahi olandır, ancak ilahi olan din, insan aklı ve iradesi ile kabul edilir ve anlaşılır. İslâm inancına göre dini vahiy yoluyla bildiren Yüce Allah'tır. Din, akıl sahibi gerçek kişileri muhatap alır ve onların bilerek, isteyerek özgür iradeleriyle yaptıkları eylemlerine değer atfeder. Dinin amacı, insanları iyiye, güzele, hayra sevk ederek onları hem dünyada hem de ahirette mutlu kılmaktır. Din, kişileri başka insanlara karşı kine ve nefrete, intikama ve kan dökmeye sevk etmez. Hak din, sevgi, saygı ve nezaketi telkin eder. Din, insanı hayatın menşei, anlamı ve geleceği gibi varoluşun en temel soruları üzerine düşünmeye çağırır, insanları yaratılıştaki sebep ve amaçtan haberdar eder. İnsana kendisi ve evren hakkında kapsamlı bir bakış açısı ve bilgi şeması sunar.

Dinin inanç, tecrübe, ibadet, bilgi ve ahlaki davranış şeklinde ifade edilebilecek temel boyutları hiçbir zaman değişikliğe maruz değildir. Bunlar dinin özünü teşkil eder. Dinin özü Hz. Muhammed'e yaklaşık 23 sene boyunca gelmiş olan vahiy etrafında şekillenmiş ve Hz. Peygamber'in sağlığında tamamlanmıştır. Dinin iki temel kaynağı Kur'an-ı Kerim ve Hz. Peygamber'in Sahih Sünneti'nde yer alan bilgilerin kaynak değerinde hiçbir zaman değişiklik söz konusu değildir. Hz. Peygamber'in vefatından sonra, vahiy kapısı kapanmış olduğu için, hiç kimsenin dinin özüne dahil edilmek üzere ilkeler belirlemeye yahut dinin bünyesinde mevcut olanları çıkarmaya hak ve salahiyeti yoktur.

Hz. Peygamber'in vefatından sonra ortaya çıkan dini problemleri çözmek için açık bırakılan alan, yorum alanıdır. İşte dinin ferdi ve toplumsal alanda yaşanması yorum yoluyla mümkün olmaktadır. Müslümanlar karşılaştıkları problemler karşısında, ana ilkeler doğrultusunda, içinde bulundukları psikolojik ve sosyolojik ortam ile bilgi birikimlerine uygun olarak, İslam” çözümler üretmek durumundadır. Dini gelenek de, bu temel ilkeleri ile bu ilkelerin sürekli yorumlanması süreciyle oluşmaktadır. Bu bakımdan tıpkı dinin ana prensipleri gibi, bu prensipleri yorumlayacak olan insanların katkılarından dini hayatımız açısından vazgeçmek mümkün değildir.

Ancak, dinin vahiy ve Sahih Sünnetle belirlenmiş temel hükümleri ile onların insanlar tarafından anlaşılma şekillerinin birbirinden kesin çizgileriyle ayrılması gerekir. Din anlayışının din ile özdeşleştirilmesi, hem dinin evrenselliğine hem de insan gerçeğine aykırıdır. Dinin evrensel ilkeleri zaman ve mekânın sınırlamaları ile kayıtlı değilken, dinin anlaşılma biçimleri olarak değerlendirilebilecek dini yorumlar her türlü beşeri tahlile ve değişime açık bir özellik arz eder.

Farklı yorumlar zenginliktir. Farklı yorum ve anlayışlar, bir tablodaki birbirini tamamlayan farklı kareler gibidir. Güzelliğin ortaya çıkması karelerin ahenkle bir araya gelmesiyle mümkündür. İnsanların önüne birden fazla çözüm yolu, uygulama biçimi koymak, insanlara seçme olanağı sağlamak anlamına gelmektedir. İslam inancı, farklı unsurları yok etme değil, onları ahenkle bir araya getirerek insanlığın hayrına dönüştürme gayesini güder. İslam bilginleri, İmam Malik ve İbnu'l-Mukaffa örneğinde olduğu gibi, farklı din anlayışlarını, farklı dini yorumları ortadan kaldıracak bir tutum izlememişlerdir. Ancak siyasi çıkarlar, kişisel hesaplar ve taassup; farklılıkların çatışmaya dönüşmesine sebep olabilir.

SORU-CEVAP
Soru: Orucun anlamı nedir?

Cevap: Oruç; belirli vakitler arasında yemeyi, içmeyi ve cinsel ilişkiyi terk etmektir. Diğer dinlerde de oruç varsa da günümüzde bu dinlerdeki oruç, reforme edilerek basitleştirilmiştir. Diğer dinlerde de oruç ibadetinin bulunduğu Kur'an-ı Kerim'le (Bakara: 183) sabittir.

Soru: Sahura kalkmadan da oruç tutulabilir mi? Bunun dinen bir sakıncası var mıdır?

Cevap: Sahura kalkmadan oruç tutulur. Ancak sahura kalkmak Hz. Peygamber'in getirdiği bir sünnettir.



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
  Kasko sigortanıza en uygun  
 rakamı ödediğinizden emin  misiniz?
Evet
Hayır
Bilmiyorum
Kaskom yok
Arabam yok
   
HAFTANIN SOYLEŞİSİ
Nuriye Akman'ın bu haftaki söyleşisi için tıklayınız

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır