kapat
18.11.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 HYDEPARK
 ANKETLER
 SİNEMA
 SANAT
 KİTAP
 MÜZİK
 TARİH
 GURME
 GEZİ
 OTOMOBİL
 YAT&TEKNE
 HIGH-TECH
 WEEKEND
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 CANLI
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Krize rağmen tiyatro

Hayatımızı neredeyse ikiye ayırdık.. Krizden öncesi ve krizden sonrası. Yolda, otobüste, evlerde, işte herkes hemen hemen aynı şeyleri konuşuyor. Kendini hiç olmadığı kadar mutsuz hissedenler aslında biraraya gelip, karalar bağlayarak durumu daha da içinden çıkılmaz hale getiriyor...

"E, ne yapalım maneviyat bir yere kadar" diye düşünebilirsiniz. Doğru tabii. Ama farkında mısınız daha önce hiç bu kadar çok para lafı geçiyor muydu hayatınızda? Eskiden paradan konuşmak ayıp sayılırken şimdi sohbetlerde başka bir şeyden bahsedilmiyor hemen hemen.. Olmayan bir şey için bu kadar çok çene yorar mıydık biz? Belki çok klişe gelecek ama hayatta paradan daha önemli şeyler de var...

Geçenlerde eski bir Dormen oyuncusu olan Suat Sungur, gönderdiği samimi e-posta'da kendini mütevazı bir biçimde tiyatro emekçisi olarak tanıtıyor ve tiyatronun içinde bulunduğu aciz durumu gayet güzel aktarıyordu. "Basınımızda maalesef tiyatrolar, patronları kavga ettiği zaman ilgi görüyor. Örneğin Dormen-Poyrazoğlu kapışması gibi. Eski bir Dormen oyuncusu olmama karşın ben bu polemiklere girmeden mesleğimi yapıyorum. (...) Bu şartlara rağmen tiyatro yapmaya çalışan Çisenti Grubu olarak bizler kavgalarda değil

sahnede var olmaya çalışıyoruz."

Sungur'un söyledikleri gerçekten dikkate değer. Ne kadar çok basında görünürsen o kadar iyi. Eh, reklamın iyisi kötüsü de olmaz hani. Maksat salon dolsun!

Üstelik resmi tiyatro kurumlarında yaşanan (şimdilerde duruldu gibi dursa da) çekişmeleri düşünecek olursak, "kavga" sanki tiyatrocuların karakteri gibi bir durum çıkıyor ortaya. Bana kalırsa tiyatrocular bile artık sosyolojik bir araştırma konusu olabilir ülkemizde! Sungur, gibi sansasyondan uzak durarak sadece tiyatro yapanlara 'kolay gelsin' diyorum...

RÖPORTAJIM:

30 yıl 30 CD'de toplanıyor
Türkiye'de son yıllarda her şey değişti. Eğlence anlayışından müziğe sanat da bundan nasibini aldı. Arabesk, fantezi gibi hep farklı adlar verilen müzik türleri piyasayı kimi zaman deyim yerindeyse istila etti. Adından söz edilen bir yığın ismin şimdi esamesi okunmuyor.

Ancak geçenlerde yayınlanan bir albüm dinleyiciyi 30 yıl öncesine götürdüğü gibi müzikte kalıcı olmanın nasıl bir şey olduğunun bir kanıtı adeta.

Besteci, yorumcu, yazar, UNESCO Kültür Elçisi Zülfü Livaneli'nin "İlk Türküler 1971-81" adlı CD'si Ada Müzik'ten geçtiğimiz günlerde çıktı. Livaneli'nin 70'li yıllardaki çalışmalarını kapsayan bu albüm dev bir "Bütün Eserler" dizisinin sadece ilki. Bu çalışmayı önümüzdeki aylarda diğerleri izliyecek. Böylece sanatçının bugüne kadar sadece plak ve kasetlerde yer alan eserleri 30 CD'de toplanmış olacak. Bu çalışma Livaneli'nin deyişiyle "Nerdeyse 30 yılın bir izdüşümü gibi" olacak.

İlk Türküler özenli bir çalışma. İçinde yer alan kitapçıkta dönemin Türkiyesi'nin resimleri, 70'li yılların atmosferini yansıtıyor. Livaneli'nin bütün eserleri diyebileceğimiz albüler dizisinde sanatçının film müzikleri de yer alacak.

Livaneli'yle bütün eserleri üzerine konuştuk....

Bu plakları yapmanızın üzerinden 30 yıl geçti. Geriye dönüp baktığınızda duygusal olarak nasıl etkiliyor sizi?

Beni en çok memnun eden 30 yıl sonra da bu eserlerimin kalmış olması. Halkın dağarcığına bir takım sesler eklemiş olması. Öyle güzel bir duygu ki.. Biliyorsunuz ki bu sizinle ilişkili bir durum değil. Biliyorsunuz ki Leylim Ley, Karlı Kayın Ormanında, Yiğidim Aslanım, Özgürlük, siz ölüp gittikten sonra da söylenmeye devam edecek. Bazıları çıkıp tekrar plak yapacaklar. Kalıcılığını hissetmek çok önemli bir duygu. Türkiye'de çoğunlukla yorumculukla bestecilik karıştırıldı birbirine. Oysa dünyada pek fazla karıştırmazlar eğer siz kendi eserlerinizi yorumlayan bir yorumcuysanız o farklı bir konuma gelir. Bir de tabii büyük ses virtuozleri vardır ama tabii orada kalıcılık daha zor bir şey. Sonuçta siz kendi parçalarınızı seslendiriyorsunuz başkaları da söylüyor. Ama o besteler halkın ses hafızasına girmişse kalıcı oluyor ve yıllarca devam ediyor. Benim en büyük şansım bu.

Gençlerin o ilgisini siz neye bağlıyorsunuz?
Benim böyle bir talihim oldu şarkılarım kuşaktan kuşağa geçiyor. Kitap Fuarı'nda imza günüdeydim. Gelenlere bakıyorum genç insanlar geliyor. Ya ailelerinden aktarılıyor ya da kendileri ilgilenerek buluyorlar. Benim gençlikle sürekli bir iletişimim oldu. Hiçbir zaman kopmadım. Müziğimde ve kişiliğimde hep bir muhalif kimliği vardır belki o, gençlikle çok buluşuyor.

Eserlerinizi yeniden CD'lerde bir araya getirme fikri nasıl doğdu?
Ada Müzik bunları toplayıp bir araya getirmek istedi. Nazım Türküsü albümü 1978'de çıkmıştı. Nazım'ın dilinde yapılmış ilk ve tek albümdür. Çıktığı yıl 51 hafta liste başı kalmıştı. O yılın en çok satan plağı oldu. 2002 Nazım'ın doğum günü, tarihsel kimlik edinmiş şarkıların tekrar genç kuşakların alabileceği bir duruma gelmesi lazım. Diğer plakların da bir dizi olarak çıkması güzel.

CD'lerde yer alacak parçalar için seçim yapmak zorunda kaldınız mı?
Seçmek zorunda kalmadım. Ancak Ada Müzik bir başka seçme yapacak ve 2 CD'lik bir albüm çıkaracak. Parçalarımı söylemiş olan Türk solistler ve yabancı solistler bu 2 albümde toplanacak. Böyle bir anı albümü gibi bir şey olacak.

Bugüne kadar şarkılarınızı seslendiren bu yerli yabancı sanatçılardan hangisinin yorumu sizi en çok etkiledi?
Değişik ulusların parçaya yaklaşım biçimleri çok farklı oluyor. Yorumcuların hepsi usta. Hepsinin ses rengi de farklı. O yüzden düzenlemeler çok farklı oluyor. Parçaya bakışları orkestrasyonla birlikte ele alışları çok ilginç oluyor. Benim bugüne kadar en çok hoşuma gidenlerden birisi İspanyollar'ın yorumu oldu. Akdeniz yorumuyla acaip bir biçimde yaptılar. Aynı parçayı diyelim Yiğidim Aslanım bir bakıyorsunuz İspanyollar söylüyor Yunanlılar Almanlar söyleyince bir başka karaktere bürünüyor. Her ulus aynı melodide kendi kimliğini yansıtıyor.

CD'de parçalarınızı yeniden kaydetmemişsiniz. O günün koşullarıyla yer alıyor, neden?
O dönemi yansıtan parçalar bunlar. Yeniden kaydetmemem de o yüzden. 70'li yıllarda Nazım türkülerini yaparken o dönemin bir sesi vardı. Kayıt tekniği, enstrüman çalma, söyleme tarzı. O da bir tattır. Onu ben de yakalayamam artık istesem de. Öyle kalsın diyorum...

Konser vermeyi özlemiyor musunuz?
Çok özlüyorum ama tamamen de bırakmış sayılmam. İlerde bazı özel konserler yapabilirm. Turne yapmıyorum çünkü kitap yazmaya ve diğer çalışmalara vakit kalmıyor. Unesco'da da görevlerim var biliyorsunuz. Konserleri tabii özlüyorum. Ankara'daki o yarım milyon izleyicili konser, Aspendos, Efes hepsi büyük bir ayin gibi oluyordu. Bunlar ounutulmaz şeyler. Bir dönem gelip tekrar yapabilirim.

Yalnız siyasette de Türkiye'de kimse bırakamıyor müzikte de böyle olmasın diye düşünüyorum. Bizim gibi insanlar artık geride durmalı arşiv çalımaları falan güzel ama biraz geriye çekilmeli. Yeni insanlar çıkıp müzik yapacak. Bir ülke 30 sene birkaç isimle uğraşacak değil. Yeniler çıkması lazım.

Aslında yen gençler çıkıyor ama...
Burada önemli olan bir şey var. Ben müzikte de diğer sanat dallarında da 2 şeye önem veririm. Birisi mekana öbürü zamana dayanmak. Zaman çok çabuk eskitir. Bu 30 yıl içinde adını duymuş ve unutulmuş insanları saymaya kalksak yüzlerce isim sayar hayretler içersinde kalırız. Kalıcılık ve yaptığınız işin evrensel ölçütte değerlenmesi önemli

Müzik hayatınızda hiç pişmanlık duydunuz mu?
Tabii. Ben mesela kendi plaklarımı hiç dinleyemem. Çünkü hep kusurlar kulağıma çalınır. Şurayı şöyle yapabilirmişim diye düşünürüm. Besteci olarak bestelediğim eserlerden memnunum ama o kadar çalkantılı bir hayat yaşadık ki. Bu plakların bir kısmı İsveç'te kaydedildi. Bir kısmı Almanya'da kimi Yunanistan, Fransa'da yarısı Türkiye'de. 3 darbe görmüş bir hayatın, 71'de hapiste olan, 5 yıl siyasi sürgün kalmış bir insanın fırtınalı hayatı içinde üretilmiş birşeyler. Sakin oturup bir yerde geliştirilmiş müzik değil. Düzenlemeler müzisyenlar farklıdır. Sürekli bir orkestra oturtulamamıştır. Son yıllarda ancak olabildi.

AJANDAM

İSTANBUL ELEKTRONİK MÜZİK GÜNLERİ
Urban Bug ve Kod Müzik işbirliğince düzenlenen Electronic Music Days 1 7-12 Kasım günleri arasında İstanbul'da Roxy, Beyond Club, Switch Beyoğlu AFM Fitaş ve Maslak Venue'de gerçekleşecek. Takipçilerinin sayısı her geçen gün artan elektronik dans müziğinin gündemini İstanbul'a taşımayı amaçlayan proje 5 etkinlikten oluşuyor. Techno müziğin günümüzdeki en önemli isimlerinden Jeff Mills'in yanısıra İngiltere'den Carl Clarke, Almanya'dan Thomas Brinkmann ve Lo Soul de etkinliğe katılanlar arasında. Bilgi için tel: 0 212 292 04 65

7. ULUSLARARASI İSTANBUL BİENALİ
Bu yıl 7'ncisi düzenlenen Uluslararası İstanbul Bienali Darphane-i Amire, Aya İrini Müzesi ve Yerebatan Sarnıcı ve Çemberlitaş Hamamı'nda. Bienalin küratörü Tokyo Güzel Sanatlar ve Müzik Üniversitesi'nde sanat tarihi bölümü öğretim üyesi Yuko Hasegawa üstleniyor. Bu yıl 22 ülkeden 63 sanatçıyı biraraya getiren bienalin ana konusu "EGOKAÇ: Gelecek Oluşum İçin Egodan kaçış."

Bienal, kendimize verdiğimiz değerden vazgeçmeden, kendimizi egomuzdan nasıl özgür kılabiriz sorusunun gündeme getiriyor. Biraz daha açık ifade etmek istersek insan, para ve materyalizm kavramlarının yerine kolektif bilinç, kolektif zeka ve birlikte varoluşu içinde barındıran yeni bir kavram öneriyor bienal.

KÖPRÜ'DEN DOĞUM MÜJDESİ
Bugünlerde özellikle akşamları Boğaziçi Köprüsü'ne bir bakın bakalım. Zira Köprü, belki de ilk kez ölüme sebebiyet vermek yerine bir doğumu müjdeleyecek!" İtalyan sanatçı Alberto Garutti, daha önce Belçika'nın Ghent kentinde gerçekleştirdiği Sokak Lambaları projesini bu kez İstanbul'da gerçekleştiriyor. Köprünün 2 tarafına yerleştirilecek 12 lamba özel bir sistemle Zeynep Kamil Hastanesi'nin doğum kliniğindeki bir düğmeye bağlanacak. Bir bebek doğduğunda babası düğmeye basarak, Köprü'deki 12 lambanın yanmasını sağlayacak. Böylece İstanbul, yeni bir bebek müjdesini öğrenmiş olacak!

KIZ KULESİ IŞIL IŞIL
Kız Kulesi de bienalden nasibini alacak. ABD'li James Turrell, Kız Kulesi'nde farklı bir ışık düzenlemesi gerçekleştirecek. Bu çalışmanın en önemli özelliği, Bienal bittikten sonra da Hamoğlu Holding sponsorluğunda sergilenecek olması.

ÜCRETSİZ FİLM GÖSTERİMİ
Bienaldeki bir başka ilginç performans da Taksim Parkı ve TÜYAP Sergi Sarayı önünde meydana kurulacak 4 ekranda gösterilecek filmler. Tayland asıllı ABD'li Rerkrit Tiravaija, daha önce Glasgow'da yaptığı bu performansı bu kez İstanbul'a uygulamış. İstanbul'a yaptığı bir araştırma gezisinde Tepebaşı ve Taksim Parkı'nın en yoğun mekanlar olduğunu belirleyen sanatçı, kuracağı çelik konstrüksüyonlar üzerine 3x4 metre boyutlarındaki dört büyük ekranda 2 Türk 2 de yabancı filmi gösterecek. Filmlerin özelliği, 1-10 Ağustos günleri arasında internetteki Türkçe sitelerdeki anket sonucu belirlenmiş olmaları. Filmler ücretsiz gösterilirken, izleyicilere çay ve kahve de ikram edilecek. Tiravaija, bu projesiyle eski açıkhava sinemalarına duyulan özlemi hatırlatırken, bir yandan da paylaşma, birlikte yaşama gibi kavramların önemini ortaya koyuyor.

(Programda değişiklik olabilir. Bilgi için tel: 0 212 293 31 33)

İSTANBUL VE YAKIN ÇEVRESİ KÜLTÜR TURLARI
Novitas Turizm, İstanbul'u daha yakından tanımak isteyenlere yönelik kültür turlarına devam ediyor. Her hafta Pazar günleri düzenlenen gezilerde deneyimli rehberler tura eşlik ediyor. Ayrıntılı bilgi için tel: 0 212 251 28 08

11 Kasım Pazar Eyüp

18 Kasım Pazar Haliç

25 Kasım Pazar, Bizans'tan günümüze İstanbul'un Çarşılar Bölgesi

2 Aralık Pazar, Kumkapı'dan Samatya'ya Dinler Mozaiki

9 Aralık Pazar, İstanbul'da Mimar Sinan Eserleri

16 Aralık Pazar, Haliç

23 Aralık Pazar, İstanbul'un Çeşme ve Sebilleri

TİYATROLARDA NE VAR?
Çisenti Topluluğu, Akatlar Kültür Merkezi'nde gösterilerine devam ediyor. Şimdi Yaşayıp Sonra Ödeyenler adlı oyunun gösterim tarihleri aşağıdaki gibidir. Bilgi için tel: 0 212 351 93 84.

15 Kasım, Perşembe, 21.00

17 Kasım, Cumartesi, 21.00,

22 Kasım, Perşembe, 21.00

24 Kasım, Cumartesi, 21.00

29 Kasım, Perşembe, 21.00

01 Aralık, Cumartesi, 21.00

13 Aralık, Perşembe, 21.00

20 Aralık, Perşembe, 21.00

22 Aralık, Cumartesi, 21.00,

27 Aralık, Perşembe, 21.00

29 Aralık, Cumartesi, 21.00

İstanbul Devlet Tiyatrosu da yeni sezonu Hikmet"in "Bu bir Rüyadır" operetiyle açtı. 1934'de sergilendiğinde Semiha Berksoy'un da yer aldığı opereti Mustafa Avkıran sahneye koyuyor.

İstanbul Devlet Tiyatrosu, bu sezon repertuvarında çağdaş Türk yazarlarının yapıtlarına yer veriyor. Böylelikle genç kuşağın da kendi yazarlarını daha yakından tanımasını, belki de hiç tanımadığı yazarları keşfetmesini sağlıyor.

Edip Cansever'in "Ben Ruhi Bey Nasılım" adlı şiirinin olduğu gibi sahneye aktarılacağı çalışma, yeni kuşak romancılarımızdan İhsan Oktay Anar'ın Zeynep Avcı tarafından oyunlaştırılan Efrasi Yab'ın Hikayeleri adlı son romanının bir uyarlaması bunlardan bazıları.

Oda Tiyatrosu'nda ise Bilgesu Erenus'un yazar Virginia Woolf"un hayatını, hesaplaşmalarıyla yüzleşmesini anlattığı "Kırmızı Ağaç" adlı oyununu Metin Belgin sahneye koyuyor.

AĞIR ROMAN BALE OLDU
İstanbul Devlet Opera ve Balesi sezonu 2 Ekim'de iddialı yapımlarından Rigoletto ile açıyor. Ancak sezonun sonuna doğru ilginç bir yapım sanat severleri bekliyor. Metin Kaçan'ın Ağır Roman'ı bale olarak sanatseverlerle buluşuyor. Koreograf Aysun Aslan 2 yıldır bu bale üzerinde çalışıyor. Dans tiyatrosu olarak kurgulanan bale, bir film kurgusu içinde verilecek.

Tüm dünyada Verdi yılı olarak ilan edilen bu yıl, operanın flaşlarından biri de <>Eseri, Yeni Yıl'dan kısa bir süre önce izleme fırsatı bulacağız. Prömiyeri gerçekleşecek bir diğer eser ise Puccini'nin Manon Lescaut operası.

YENİ SEZONDA BİLET ÜCRETLERİ
CSO biletleri 3 milyon, İstanbul Devlet Opera ve Balesi balkon 4 milyona, salon (A-G sıraları) 8 milyon, (G-R) sıraları, 6 milyon. Devlet Tiyatroları tam 4 öğrenci 2.5 milyon lira. Çocuk oyunları 1.5 milyon lira.

MÜZAYEDE

11 Kasım Pazar Antik A.Ş, Ritz Carlton

SERGİ: (İSTANBUL)
* Bebek'te yeni kurulan Bebek Sanat Galerisi, 2 yıllık bir hazırlık aşamasından sonra ilk etkinliğini düzenliyor. Adnan Çoker ve Mustafa Ata'nın Yapı ve İçgüdü başlıklı sergisi 6 Kasım-10 Aralık günleri arasında görülebilir. Tel: 0 212 287 67 66

* Canan Tolon, 2 Kasım-24 Aralık günleri arasında Maçka Galeri Nev'de. Tel: 0 212 231 67 63

* Dilek Alpan, Zeki Alpan ve Candan Akpınar'ın tekstil objeleri sergisi Koç Allianz Oditoryumu Sergi Salonu'nda. Bilgi için tel: 0 212 292 13 13

* Demet Yersel'in resimleri 7 Kasım'dan itibaren Beyoğlu Garanti Sanat Galerisi'nde. Sergi 3 Aralık'a kadar Pazar günleri hariç her gün saat 11.00-19.00 arası gezilebilir. Tel: 0 212 293 63 71

*Tülin Onat'ın son dönem yapıtlarını bir araya getiren Plastik Rüzgâr Gülü başlıklı sergi 2-23 Kasım arasında İş Sanat Parmakkapı Galerisi'nde izlenebilecek. 0 212 244 20 21

* İrfan Okan'ın romantik ve gizemli görünüşünün arkasında toplumsal sorunları irdeleyen resimleri 17 Kasım'a kadar Bebek Evin Sanat Galerisi'nde görülebilir. Tel: 0 212 265 81 58

* Mahir Güven'in resimleri 17 Kasım'a kadar Kızıltoprak Sanat Galerisi'nde görülebilir. Tel: 0 216418 38 06

* Seza Paker'in "Çizime Farklı Yaklaşımlar" başlıklı sergisi 17 Ekim-16 Kasım arasında Sabancı Üniversitesi Kasa Galeri'de.

* Nejdet Vergili'nin resimleri 10 Ekim'den itibaren Beyoğlu Garanti Sanat Galerisi'nde. Sergi 5 Kasım'a dek Pazar günleri hariç her gün 11.00-19.00 arası gezilebilir.

* Erol Akyavaş'ın "Öbür Dünyalarda" başlıklı fotoğraf sergisi Teşvikiye Pamukbank Fotoğraf Galerisi'nde Pazar pazartesi hariç her gün saat 10.00-19.00 arası görülebilir. Tel: 0 212 236 67 90

* İhsan Derman'ın fotoğrafları 9 Kasım'a dek Taksim Bilgi Atölye'de.

* Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi tarafından düzenlenen Su/Us Yolculuklar" başlıklı disiplinlerarası 11 sergi Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Konferans Salonu'nda. Tel: 0 216 326 26 67

* İş Sanat Kibele Sanat Galerisi'nde Şakir Eczacıbaşı'nın "Kapılar/Pencereler" başlıklı sergisi 30 Kasım'a dek izlenebilir. Tel: 0 212 316 15 60.

* Fotoğrafçı, araştırmacı Seyit Ali Ak'ın Remzi Kitabevi'nden çıkan "Erken Cumhuriyet Dönemi Türk Fotoğrafı 1923-1960" adlı kitabındaki dönemsel orijinal fotoğraflar 13 Ekim-30 Kasım arasında Galatasaray Ara Kafe'de sergilenecek. Tel: 212 245 41 05

* Ölümünün 21'nci yılında çağdaş Türk ressamı Hamit Görele'nin

eserleri 4 Ekim-9 Kasım günleri arasında Beşiktaş Toprakbank Sanat Galerisi'nde

sergileniyor. Tel: 0 212 326 35 80

* Osman Erk, grafik ağırlıklı, ritm temalı fotoğraflarını The Marmara İstanbul Oteli'ndeki Opera Sanat Koridoru'nda

sergiliyor. Sergi 10 Ekim'e dek her gün 11.00-19.30 saatleri arasında gezilebilir. Bilgi için tel: 0 212 326 01 17

*Borusan Sanat Galerisi
* 22 Eylül-10 Kasım günleri arasında "Yeni Metropolis başlıklı bir sergiye ev sahipliği yapıyor. Sergi, çoğunluğu New York'tan gelen genç çağdaş sanatçıların modern teknolojiyi ve onun etkinliklerini malzeme olarak kullandıkları yapıtlardan oluşuyor. Sanatçılar, yapıtlarında bugünkü teknolojinin günlük hayatımızdaki artı ve eksilerini keşfe çıkıyor. Tel: 0 212 292 06 55

* Osmanlı Bankası Güncel Sanat Merkezi

ilginç bir sergiye ev sahipliği yapacak. Alman sanatçı ve müzisyen Carsten Nicolai'nin

7. Uluslararası İstanbul Bienali kapsamında hazırlayacağı "Snow.noise" sergisinde ziyaretçiler kar kristalleri yapacak... Sergi 23 Eylül - 17 Kasım günleri arasında açık olacak.

* Teşvikiye'deki Galeri G sezonu
Bedri Baykam sergisiyle açıyor. Baykam'ın "Küçük Yaramazlıklar" başlıklı sergisi 4 Ekim-10 Kasım 2001 tariheri arasında izlenebilecek. Sanatçı, bu 72'nci kişisel sergisinde son dönemlerde yaptığı kağıt üzerine karışık teknik çalışmalarını biraraya getiriyor. Ayrıca litografiler, sergirafiler, desenler ve renkli-kolajlı veya kolajsız çalışmalar da sergi kapsamında görülebilir.

SERGİ (ANKARA)
* Türkiye İş Bankası Ankara Sanat Galerisi, Kasım ayında Ergin İnan'ın sergisine ev sahipliği yapacak. Sergi 2-23 Kasım arasında. Tel: 0 312 418 67 97

SERGİ (BODRUM)
Bodrum Marmara Koleji bünyesindeki Halikarnassos Kültür Merkezi Sanat Galerisi'nde Enis Sağduyu'nun Çelişkiler sergisi yer alıyor. Sergi, 9 Kasım-30 Kasım 2001 tarihleri arasında izlenebilir. Tel: 0 252 358 61 13

KONFERANS
2/3 Kasım günleri İstanbul Alman Kültür Merkezi, ilginç bir konferans düzenliyor: Liman von Sanders, Hans ve Helga: İstanbul'da Türklerin ve Almanların Günlük Yaşamı, Bir Yanda Kültür Alışverişi, Bir Yanda Kayıtsızlık

KONSER

OPERA-BALE

İZMİR

YENİ SEZONDAN
Carmen, opera 13 Kasım'dan itibaren

Müzikalden müzikale, müzikal, 11 Aralık'tan itibaren

Şımarık Kız, bale, 27 Aralık'tan itibaren,

La Perichole, operet, 7 Şubat 2002'de itibaren

Modern Dans Gecesi, (Ankara Modern Dans Topluluğu) 28 Mart 2002'de.

GEÇEN SEZONDAN
Verdi'nin Rigoletto'su, Offenbach'ın Hoffman'ın Masalları, Donizetti'nin Aşk İksiri, Prokofief'in Romeo & Juliet'i, Erdener'in Afife'si, Schmidt-Jones'un Fantastik'i bu sezonda izlenebilir. Tel: 0 232 441 01 73

BİLGİ'DE FİLM
İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde sinema gösterimleri sürüyor.

4 Kasım, 14.00 The Marriage Of Maria Braun (Fassbinder)

5 Kasım, 19.00 The Marriage Of Maria Braun (Fassbinder)

7 Kasım, 19.00 Chinese Roulette (Fassbinder)

12 Kasım, 19.00 Veronika Voss (Fassbinder)

16-23 Kasım

4. Uluslar arası Sinema-Tarih Buluşması

SEMİNER
Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi'nce düzenlenen arpist Şirin Pancaroğlu

tarafından yürütülecek "İcracılık ve Teknikleri"

başlıklı seminerler Ekim ayında başlıyor. Seminerle ilgili ayrıntılı bilgi internette icracilik.cjb.net adresinden edinilebilir.



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
  Kasko sigortanıza en uygun  
 rakamı ödediğinizden emin  misiniz?
Evet
Hayır
Bilmiyorum
Kaskom yok
Arabam yok
   
HAFTANIN SOYLEŞİSİ
Nuriye Akman'ın bu haftaki söyleşisi için tıklayınız

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır