kapat
15.11.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 HYDEPARK
 ANKETLER
 SİNEMA
 SANAT
 KİTAP
 MÜZİK
 TARİH
 GURME
 GEZİ
 OTOMOBİL
 YAT&TEKNE
 HIGH-TECH
 WEEKEND
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 CANLI
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Muhalefet ve eleştiri iyi reyting yapar

ALPER EĞMİR

Günümüz medyasında seks ve şiddet iyi rating yapıyor. Ama, muhalefet ve eleştiri de hep iyi rating yapagelmiştir. (Bir zamanlar "yapıcı eleştiri" diye bir kavram vardı. Bunu hala kullanan kaldı mı acaba?)

Şimdilerde eleştiri deyince hem nalına hem mıhına vurmak daha makbule geçiyor. Kimin, neyi niçin eleştirdiğine kimse bakmıyor nasıl olsa.

Televizyondaki tartışma programlarına bakıyorum da, herkes sesini diğerinden daha yüksek çıkarıp daha uzun konuşma derdinde. Cümlelerin içeriği ise çoğu zaman bomboş ve kimse bunu umursamıyor.

Fi tarihinde Boğaziçi Üniversitesi'nde "Comparative Political Systems" dersini alıyoruz. Hocamız İskoç Mr. Pennel, dersin giriş cümlesini altını çizerek kafamıza kazıyor: "The paramount task of the government is to keep the community united."

Aradan yıllar geçtikçe, bu kuralın "iyi bir yönetimin (veya yöneticinin)" temel fonksiyonu olduğunu öğrenecektim. Yani, liderlik ettiğiniz ekibi (ya da şirketi, ülkeyi) içindeki çelişkilere ve çekişmelere RAĞMEN bir arada tutmak ve ortak hedefe kanalize etmek.

Hatta usta yöneticinin marifeti, aradaki çelişki ve çatışmaların yarattığı enerjiyi kendi amaçları için kullanabilmektir. Bunun daha ustacası ise, kendi amaçlarımıza kanalize ettiğimiz insanları, aslında kendi amaçlarına hizmet ettiklerine inandırmaktır.

(Bu dediklerimin teorisi ve pratik uygulamaları yıllardır Yale'de, Harvard'da vb. okutulmaktadır)

Yıllardır televizyonda, basında, şurada burada duymuşsunuzdur: "Halkın iyiliği... halkın çıkarı... halkın isteği..." Yoktur böyle bir şey! Efsanedir. Varmış gibi yapılır. (Laf aramızda pek çok kişi de bu kavramların var olduğuna gerçekten inanır. Halkın iyiliği dedikleri şeyin literatürdeki karşılığı ise, "asgari müşterek", "pareto optimum" gibi kavramlardır aslında)

Halk dediğimiz kitlenin tek ortak paydası bir arada (karşılıklı etkileşim içinde) yaşamakta oluşlarıdır. Bunun ötesinde 'ortak talepleri' ve 'ortak çıkarları' yoktur. (Bu konuda da ayrıca bir yazı yazılır ama bilmiyorum editörümüz yayımlar mı?) Ama arada sırada "muhalefet etmekte, şikayet etmekte , hoşnutsuzluk ifade etmekte veya eleştirmekte" bir araya gelirler. İŞTE BU YÜZDEN, muhalefetin ve şikayetin rating'i hep yüksek olur.

Herkes her zaman bir şeylerden şikayet eder ve edecektir. Bunu bir veri olarak alalım.

Orta okulda , lisede yaptığımız münazaraları bir düşünün. (Hala okullarda münazara yapılıyor mu acaba? Bak şimdi kafama takıldı.) O zamanlar bir efsane de şöyleydi: Japonya'da bir münazarada iki ekip tartışmış, süt beyaz mıdır, siyah mıdır diye. Sütün siyah olduğunu savunan taraf o kadar etkiliymiş ki, tartışmayı kazanmış. (Yani mantığa bir bakar mısınız? Ne söylediğinizin, neyi savunduğunuzun önemi yok. Sunuşunuz başarılı olsun yeter. İşte bize hep bu mantığı öğretmediler mi? Sanki Hitler'in propaganda bakanı Göbbels bundan farklı mı düşünüyordu?)

Peki bu bilginin bize ne yararı var? Mesela bundan sonra televizyonda seyredeceğiniz ilk tartışma programını (Ateş Hattı, Ceviz Kabuğu, Teke Tek, Siyaset Meydanı vb.) bir de bu bakış açısından değerlendirin. Göreceksiniz ki , o programlarda konuşan hiç kimse, aslında karşısındakinin görüşüyle ilgilenmiyor. Ondan bir şeyler öğrenmeyi, yeni bir bakış açısı geliştirmeyi düşünmüyor. Sadece sesini herkesten yüksek tutarak 'haklı olduğunu' ispat etmeye çalışıyor. Tartışma programının (aynı zamanda anchorman'lik de yapan) sunucusu ise bunu rating'e çevirme derdinde. 'Halkın arzusu' ve 'halkın çıkarı' dedikleri de bir metafordan ibaret yalnızca.

Eh, bunu görebilmeyi başarmışsanız epey karlısınız demektir. Bu bilgiyi Tony Buzan veya Chomsky'nin kitaplarından almak için para ödemeniz gerekecekti.

MERAKLISI İÇİN İKİ KÜÇÜK NOT:
1- Noam Chomsky (doğumu Londra,1928), ünlü İngiliz dilbilimci Profesör, şöyle diyor: "Bir çok yetişkin, alışılagelmiş eğitim düzenleriyle medya yayınları tarafından koşullandırıldığı için; bir takım apaçık ve belirgin gerçeği algılayamamakta." (Şu günlerde özellikle Amerikan kamuoyunun terör ve sorumluları hakkındaki görüşlerini şöyle bir düşünün. Sonra da, Türk kamuoyunun neden ve ne şekilde şekillendiğini anlamaya çalışın,derim)

2- Tony Buzan (doğumu Londra,1942), ülkemizde de konferanslar verdi. "Aklını En iyi Şekilde Kullan" (Make the Most of Your Mind) adlı kitabının 9.bölümünü 'Mantık ve İrdeleme' başlığı altında, tamamen yukarıda bahsettiğim konulara ayırmış.



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
HAFTANIN SOYLEŞİSİ
Nuriye Akman'ın bu haftaki söyleşisi için tıklayınız

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır