- Gül, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani ile görüşüyor, yani bu sıfatı kabul ediyor ancak "Kürdistan demedim," açıklaması yapıyor. Bu neyin nesidir söyler misiniz? - Her şeyden önce şunu söylemeliyim ki Türk basınında olumlu bir yaklaşım var. 'Buranın adı Kürdistan'dır, bunu kabullenelim ve hazmedelim' havasındalar...
- Cumhurbaşkanı'nın 'Demedim' açıklaması bunun hazmedilmediğini mi gösteriyor peki? - Evet! Kürt sorunu o kadar derin ve o kadar çok boyutlu bir sorun ki, bu sorunun her aşaması, atılacak her adım ezber bozmayı gerektiriyor. Sen daha ülkesinin adını telaffuz etmekte sıkıntıya düşüyorsan, nasıl kendi ülkendeki Kürtler'i 'çözeceğim bu sorunu' diye ikna edebilirsin?
- Türkiye oraya giderken çok da samimi değil mi? - Öyle denilemez fakat Türkiye sindirim zorluğu çeken bir ülke Kürt meselesi konusunda...
- Gül'ün çıkışı da bunu mu gösteriyor? - Evet. Siyasi liderlerin, ülkelerini yönetebilmeleri için biraz siyasi cesaret sahibi olmaları gerekiyor. Ne yazık ki Gül'ün bu sallanan görüntüsü, siyasi cesaret eksikliği gibi gözüktü bana. Tartışmalara baktığınız zaman fantastik! 'Irak Anayasası'na göre kuzeyde bir Kürt yerel yönetimi var, onların başbakanıyla görüştüm, terörün üstesinden gelmek ve çözmek yolunda önemli adımlar atmaktayız, bu lüzumsuz tartışmalarla vakit kaybetmeyelim,' dedi. Tersine gayet lüzumlu bir tartışma! Atıf yaptığın Irak Anayasası'nda Kürdistan bölgesi kavramı var. Bunun adını koyamazsak nasıl yol alacağız bu işte?
- İronik mi buluyorsunuz bu hali? - Iraklılar "Gelin," diyor, Amerikalılar da 'gidin' diyor. Biz de 'Peki gidelim, bizim için de iyi,' diyoruz, sonra kekeme konuşmalar başlıyor. Durum şu: Türkiye'de şimdiye kadar Kürt diyemiyorduk, onu demeye başladık, bu sefer 'Irak Kürdistanı' diyemiyoruz.