İlahi çocuklar,
"yeni bir parti, yeni bir parti" deyip duruyorsunuz... Sanki lideri ve kadroları gökten zembille inecek, seçmeni de Avrupa'dan gelecek...
Kendinizi kandırıyorsunuz. Yeni bir parti, birkaç gazetecinin ve üniversite hocasının paşa keyfi istedi diye doğmaz. Tabela partisi kurup yaranızı kaşırsınız, o ayrı.
O parti
"vakit saat erişince" ortaya çıkar ki, o da
"sistemin çökmesi" demektir. Ufukta böyle bir gelişme yok. Diyelim ki sizin
"özlemleriniz" doğrultusunda AKP battı, 2011 ya da 2015 seçimini kazanamadı, ufukta üç ayrı
"koalisyon kombinasyonu" var. Bugün attıkları zaman mangalda kül bırakmayanların nasıl kuzu kuzu koalisyona yatacaklarını görürüm o zaman, siz de şaşarsınız...
Kimileriniz de bu yeni partinin
"sol" olması gerektiğini söylüyorsunuz.
Öyle ya,
"eski solcu" olduğunuza göre, sizin asıl derdiniz
"liberalizm" değil, kırk yıldır koy kaldır kabak tadı vermiş o temcit pilavına su katmak,
"sol nasıl kurtulur" sorusuna çözüm bulmak!
Ben size söyleyeyim: Sol kurtulmaz.
Eski ya da yeni, hiçbir sol partinin
Türkiye'de iktidar şansı yoktur, olmamıştır ve olmayacaktır.
Kendini solcu diye satan ya da basın amigoları tarafından öyle pazarlanan
"bürokrasi hokkabazlarından" sözetmiyorum tabii, gerçek soldan sözediyorum.
Kimileriniz saf saf bu partinin
"emeksermaye çelişkisini çözeceğini" sanacak kadar uçuk... Kimileriniz solun iktidara gelip
"işsizliğe çare bulmasını" isteyecek kadar kaçık...
Solun işsizliğe bulabildiği çare, onu yok saymak olmuştur!
Bir kişinin yapacağı işe beş kişi atanıp kadrolar şişirilmiş, ücretler eşitlenip ve
"reel gelir" düşürülüp verimsizliğe yol açılmıştır.
Bu Sovyetler Birliği'nde de böyle olmuştur, Nurettin Sözen'in belediye
"deneyinde" de...
Sol, yirmi birinci yüzyılda ne söyleyeceğini bilemez durumdadır.
Onun için de çareyi, insan haklarını savunmaya sığınmakta bulmuştur. Oysa bu, her aklı başında liberal kapitalistin
"zaten" kabul ettiği bir açılımdır.
Sol, işsizliğe çare bulmaz, bulamaz.
İşsizlik, ancak kapitalizm bu yeni krizinden de çıkıp yeniden gelişmeye koyulduğunda, ekonomik büyümeyle yok edilebilir. Pardon, azaltılabilir. Yok edilemez.
Haa, bakınız, faşizmin işsizliğe bulduğu pek güzel
"geçici çareler" vardır haa... Aylak gezenleri partiye militan yazmak ve savaş endüstrisini körükleyip işsizler ordusunu orada
"soğurmak" gibi... Yoksa bunu mu istiyorsunuz?
Herhalde hayır. Siz, henüz dünyada ne halt edeceğini bilemeyen, dibe vurmuş solun,
Türkiye'de mucize yaratıp kendini aşmasını, yirmi birinci yüzyılın programını ortaya koymasını, elektronik devriminden geçmiş bir insanlığın önünü açmasını, hem de iktidara gelip bunu uygulamasını bekliyorsunuz!
"Teoriyle" yetinmeyecek,
"pratiğe" de geçecek. Dünyada mevcut olmayan yirmi birinci yüzyıl solu,
Türkiye gibi orta gelişmiş bir ülkeden bir güneş gibi doğacak! On altıncı yüzyıldan beri hiçbir alanda hiçbir öncülük sergileyememiş
Türkiye, bu alanda dünyaya yol gösterecek!
Bu kadar mı salaksınız yahu? Hangi gezegende yaşıyorsunuz?
Bu müthiş nüfus patlamasının, bu müthiş yatay ve dikey hareketliliğin, sosyal sınıfların bu müthiş altüst olma ve yeniden biçimlenme sürecinin yaşandığı bir ülkede, sizin gönlünüzden geçen çözüm, yoktur. Ama bu kargaşadan, hükümete bol bol küfür etmek için kötü gazetecilere yeterince malzeme çıkar, o ayrı...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 18 Nisan 2009, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/04/18//ardic.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.