kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
18 Nisan 2009, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
HAŞMET BABAOĞLU

Sevilmek ve beğenilmek!

Güzel gözlerini kısarak bakıp soruyor... "En korkunç sevme sevilme biçimi ne biliyor musun?"
"Ne?"
"Sevgilinin seni beğendiğinden, takdir ettiğinden emin olamamak!"
"Olur mu canım" diyorum saflığa vurarak; "Seven kişi beğenir de!.."
Gülüyor. Kumral saçlarını geriye doğru savuruyor.
"Bunlar işin cilalı yanı!" diyor; "Gerçekte öyle olmuyor. Birini seviyorsun, o da belki sırf böyle sevildiği için seviyor seni. Ama beğenmiyor seni sanki..."
Onu yeniyetmeliğinden beri tanıyorum. Şimdi 30'lu yaşlarında bir kadın ama hayatı henüz kavramaya başlıyormuş gibi konuşuyor.
"N'oluyor peki o zaman?" diye soruyorum.
Yüzünü buruşturuyor: "İlişki bir tür mızmızlığa dönüşüyor. Paranoyaların artıyor, kendini horluyorsun ve en beteri de bütün bunları aşkın sıradan acıları sanıyorsun."
Haklı...
Ama zor konu!
Tehlikeli kavşak!
Susmayı tercih ediyorum.
Az sonra kahvelerimizi bitirip vedalaşıyoruz ama sözleri zihnimde çınlayıp duruyor.
Varlığımız bir yumruk gibidir başlangıçta.
Yumruğu gevşetip açan; sımsıcak bir avuç kılan şey sevmektir.
Sevilmek ise avucun içine bir armağan gibi kondurulan öpücüklerdir.
Bir de beğenilmek ve takdir edilmek var.
O elin özgüven içinde korkusuzca dünyaya uzanıp tutunmasını sağlayan şey yani...
Hayır! Dış görüntümüzün beğenilmesinden, davranışlarımızın karşımızdakinin gözünü boyamasından falan söz etmiyorum.
Kastettiğim şey sevdiğimiz kişi tarafından dünyadaki varlığımızın "beğenilip" onaylanması...
Hani...
Sevgiliden "seni seviyorum" sözünü işittiğimizde mutlu oluruz ya...
Ama hep eksik bir şey kalır yine de...
Bir tuhaf boşluk!
Ama ne zaman ki sevgili bize "iyi ki varsın" der; daha da önemlisi, ne zaman ki gerçekten böyle hissettiğine inandırır bizi..
Sanki gökten bir projektör tutulur üstümüze..
Sanki varlığımız bir anda aydınlanır...
Kastettiğim o işte!
Sevmek, sevilmek isteriz.
Hatta çoğu zaman işin kolayına kaçarız; sevmekten çok sevilmek isteriz.
Ve elbette, bizim için özel olan kişi tarafından beğenilmek isteriz.
Varlığımız onaylansın, değerimiz bilinsin isteriz. Fakat ne tuhaf, ne acıdır ki...
Aşkın şarkılara, şiirlere sığındığı...
Yerini aşka benzetilmeye çalışılan beraberliklerin, flörtlerin, başı sonu belirsiz ilişkilerin aldığı günümüzde sevilmekle beğenilmek; sevmekle değer bilmek her zaman çakışmıyor.
Birbirimizi sevdiğimizden emin olduğumuz zamanlarda bile birbirimiz için taşıdığımız değerin ne olduğunu bilemeyişimiz bundan...
Çünkü öyle bir sosyal hayat yaşıyoruz ki...
Kimi seversek sevelim, onu değil de sanki hep bir başkasını beğeniyor, bir başkasına değer veriyoruz.
Modern zamanlara has sevme sevilme biçimlerinin en yamuk yanı burası.
Sonuç ortada... Kısa zamanda insanı paspasa çeviren; kendine güven duygusunu kemirip yok eden ilişkiler...


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Ayrıntılar için lütfen tıklayın