Geleneksel Türk yoğurdu yoksa geçmişte mi kalıyor?
Küreselleşme yoğurdumuzu bozdu
Kazanç uğruna yurtdışından ithal edilen yoğurtlar geleneksel Türk yoğurdunun yerini almaya başlıyor. Böyle giderse geleneksel yoğurtlarımızın tadını bile unutacağız..
Ülkemin gurur duyduğum ürünleri ve buluşları zaman içinde birer ikişer beni terk ediyor. Beni asıl üzen, onların aramızdan ayrılmasına seyirci kalan, ülkelerini sevdiklerini varsaydığım anlı şanlı yöneticiler ile sıradan yurttaşlar... Örneğin Türk tütünü, oldum olası en iyi tütün olarak görülür, dünyadaki bütün sigara üreticileri Türk tütünü ithal etmek için birbirleriyle yarışırdı. Sonrasını biliyorsunuz. Amerikan tütününden sigaralar önce kaçakçılar aracılığıyla ülkemize arka kapıdan girdi. Bizim sigaralarımız ısrarla ambalaj ve ürün kalitesizliğinde üçüncü dünya ülkelerinin bile gerisinde tutulurken, Amerikan sigaraları gerek ambalajı, gerekse imajıyla kısa sürede Türk sigaralarını çağdışı bıraktı.
Bugünse Türk tütünü silinip gitti.
Ve Türk yoğurdu... Sevgili Güngör Uras hocamızın Milliyet'te gündeme getirmesiyle bu alanda oynanan oyundan haberimiz oldu.
Biliyorsunuz eskiden yoğurt pazarında kendi ligimizde oynardık. En iyi yoğurt bizimkiydi.
Hafif ekşimsi yoğurdumuzla hiçbir ülkenin rekabet etmesi mümkün değildi.
Aradan geçen zaman içinde Batılılar, sağlıklı bir yiyecek olarak yoğurdu keşfettiler. Ama bizim yoğurdumuza o eşsiz tadını kazandıran Lactobacillus bulgaricus' ve 'Streptococcus thermophilus' bakterileriyle yapılan yoğurdu değil, kendi damak tatlarına daha uygun tatlımsı, sulu kıvamlı, raf ömrünü uzatan farklı kültürlerle mayalanmış yoğurtları tercih ettiler.
Giderek globalleştiler, büyüdüler, bu kez gelip bizim yoğurt fabrikalarımızı satın aldılar; farklı üretim, pazarlama ve tanıtım yöntemleriyle şık ambalajlı yabancı isimli yeni yoğurt çeşitlerini piyasaya çıkardılar.
'Daha sağlıklı' olarak lanse ettikleri, farklı bakteriler içeren probiyotik yoğurtlar da pazara girdi. Artık yoğurtlar yurt dışından ithal edilen sıvı ya da kurutulmuş saf yoğurt kültürleriyle üretiliyordu.
YOĞURT LOBİLERİ İŞİNİ BİLİYOR
Ne var ki, Türk yoğurtlarının standardına göre hazırlanmış Türk Gıda Kodeksi hâlâ ithal yoğurt türlerinin önünde engel oluşturuyordu. İşte Güngör Uras'ın Çocuklarımızı tehlikeye atmayın! başlıklı yazısında belirttiği tehlike, 16 Şubat 2009'da bu kodeksin Fermente Sütler Tebliği'nde yapılan değişikliği konu alıyordu. Bu değişiklikle yoğurt sütünde bulunması gereken protein miktarı azaltılıyor, katı madde ile ilgili bağlayıcı oran ise tümüyle kaldırılıyordu.
Özet olarak, bu değişiklikle yoğurdumuzun besleyiciliği azalıyor, sütteki yararlı maddeler yoğurtta bulunmayabiliyor. Ama daha da önemlisi, Türk yoğurdu, o gurur duyduğum, tarihimiz kadar eski yoğurdumuz globalleşme, daha fazla kâr, daha büyük kazançlar uğruna uluslararası dev yoğurt markalarına peşkeş çekilmiş oluyordu.
Sevgili okurlarım, bundan birkaç hafta önce Fransa'da geleneksel Camembert peynirinin üretim standartlarını değiştiren iki dev peynir firmasının öyküsünü sizlerle paylaşmıştım. Bu firmalar çiğ sütle yapılması gereken Camembert peynirini pastörize sütle üreteceklerini açıklamışlar, tüketiciler bu firmaların peynirlerini almayınca 22 ay sonra pes etmişlerdi.
Dev yoğurt lobileri amaçlarına ulaştılar. Vatansever, ülkenin çıkarlarını düşünen yöneticilerimiz birçok ulusal ürünümüzün ardından bu kez geleneksel yoğurdumuza da kıydılar. Sıra biz tüketicilerde.
Bakalım bizler şimdi Fransızlar kadar kendi ulusal ürünümüze sahip çıkabilecek miyiz?
Yayın tarihi: 5 Nisan 2009, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/04/05/pz/haber,A808469B4BDC4A198064EB899FD1A020.html
Tüm hakları saklıdır.