Los Angeles Times'daki dostlarımıza medyamızdaki magazinleşmeyi anlattım: Bir kere dedim, mesele yazıcılığın kendisiyle başlıyor. Çok okunan yazarlarda da sorun var.
Time dergisi son sayılarından birisinde dünyanın üzerinde çok düşündüğü bir konuyu her zamanki hassasiyeti ve dikkatiyle kısa ama etraflı yazılarla bir araya getirdi, önümüzdeki dönemde
gazetelerin nereye gideceğini irdeledi. Nasıl irdelemez, gazetelerin durumu şimdi gazetelerde haber olacak bir noktaya geldi. Dünyanın en önemli gazeteleri hızla tiraj ve gelir kaybediyor. Araştırmacılar da medya akademisyenleri de konuyu irdeliyor ama herkesi ferahlatacak bir genel ve somut açıklamaya ulaşamıyor. Örneğin gençlerin gazete okumadığı sanılırken bazı çalışmalar tam tersini işaret ediyor. Veya gelişmiş ülkelerde gazete daha çok okunur diye bir genel kurala inanılmışken birçok az gelişmiş ülke de bu gerçeği yalanlıyor.
İNTERNET GAZETECİLİĞİ Gene de şurası muhakkak ki, gazetelerin önümüzdeki dönemde karşılaşacağı en önemli sorun ve rekabet kaynağı, internet siteleri olacaktır. Onlar da kendilerini bu yeni araca ve düzene alıştırmaya çalışıyor. Geçenlerde ziyaret ettiğim
Los Angeles Times'ın yöneticileri bu gerçeği algıladıklarını ama interneti daha etkin bir biçimde nasıl kullanacaklarını bilemediklerini yana yakıla anlattılar bana.
Çünkü internet ortamını kullanarak gazete satışlarını artırmak mümkün fakat ortaya çıkan gazeteciliğin makbul olup olmadığı büyük bir soru işareti. Bu durumun ana nedeni internet düzeyinde bile gazetelerin
televizyon haberciliğiyle dişe diş rekabat etmesi, daha doğrusu edememesi. Eğer bir gazetenin internet sayfası hızla gelişen bir olayın anında oluşan canlı görüntüsünü yayınlamıyorsa aynı haberin televizyondaki etkisiyle, hızıyla başa çıkamıyor. O zaman iş
televizyon haberciliğinin ötesine geçmeye kalıyor ki, bu özünde
gazete haberciliğinin de belkemiği. Bunu sağlamak için de şimdi Amerika'da hem gazetelerin internet siteleri hem
televizyon haber kanalları yakın zamana kadar görülmemiş bir şey yapıp sürekli duyurular yayınlıyor ve kişilerden herhangi bir olayla ilgili kaydettikleri özel görüntüleri getirmelerini istiyor. Bir haberin televizyona yansıyan yüzünden başka cepheleri ancak bu yoldan veriliyor.
HER ŞEY MAGAZİN Bu o kadar böyle ki,
Guardian gazetesi,
Time'ın yazdığına göre, Irak savaşı sırasında bir muhabirine alelacele el kamerasını nasıl kullanacağını öğretip genci cepheye salmış. Çocukcağızın gönderdiği fotoğraflar, hareketli görüntüler kısa bir süre sonra kendisine en önemli haber ödüllerini getirmiş.
Los Angeles Times'dakileri kara kara düşündüren de bu: Böylesi bir yaklaşımla derinlemesine çözümleme yapmaya, tartışma açmaya ve onu genişletmeye dayalı yorum gazeteciliğinin öleceğini veya çok dar bir alana sıkışacağını öne sürüyorlar. Salt arka planı yansıtmaya dayalı ve hareketli görüntü üstüne inşa edilmiş bir gazetecilik anlayışının her şeyi magazinleştireceğini, her şeyi eğlencelik hale getireceğini düşünüyorlar. Bana kalırsa da öyle; bugün olan da o! Abone ve bayi satış rakamlarının hızla düştüğü bir ortamda reklam geliriyle yetinmek zorunda kalması gazetelerin, gene ortaya 'sakat' bir durum çıkarıyor. Bu defa da gazete haber ve okur ikilisinden kopuyor, boşalıyor, salt reklam verene dönük bir yapıya ulaşıyor. Bunu internet üstünde yaratmanın yolu eğer izleyici çekmekse lamı cimi yok, gazeteler gitgide magazinleşecek.
BİZDE İŞLER BAMBAŞKA Los Angeles Times'daki dostlarımız gazetelerinin geleceği için göz yaşı dökerken kendilerine bu magazinleşmenin bizde birkaç düzeyde başladığını söyledim. Hayretle yüzüme bakarlarken devam ettim. Bir kere dedim, mesele yazıcılığın kendisiyle başlıyor. En çok okunan yazarlar bizde yazılarını iki üç kelimeden müteşekkil cümlelerle yazıyor. Sonra o cümleleri alt alta diziyorlar. Bunun adı kolay okunmak oluyor. İkincisi, bu yazarlar yeni bir adet çıkardı: Üç tane 'fıkra' düzeyinde yazı yazıyorlar, köşelerinde; bir tür 'değini' bunlar, dokundurma, daha argo düzeyde de 'vurmak-çakmak' deniyor bunlara. Sonra bu yazılar ya siyasi magazin veya düpedüz magazin haberleri içeriyor. Hafif bir lümpen edalarının olması gerek bu yazarların, biraz delikanlı bir tavırları da varsa ne ala ki, onlarda bu özellik gani gani var. Nihayet bazı yazarlar akıllarına geleni, akıllarına geldiği gibi, bildikleri gibi, Allah yarattı demeden, saygı, nezaket, kural, koşul gözetmeden yazıyor. Bizde öyle Usame Bin Ladin'den söz ederken sizin gibi adının önüne 'Mr' falan eklemek gibi adetler yoktur. Ha bir de, gece gündüz, bu yazarlar bir polemiğin içinde ve herkes kendisine ne kadar hakaret edildiğiyle filan da övünüyor. Bunları aynen kendilerine anlattım. Yemin ederim gözleri faltaşı gibi açılmıştı, çok hoşuma gitti. Zaten görüşmenin sonuna gelmiştik, son söz olarak 'hep biz mi sizden öğreneceğiz, biraz da siz bizden öğrenin' deyip muzaffer bir edayla ayağa kalkıp kendilerine veda ettim. Allah'ın Los Angeles kentinde dünya basın tarihine katkımızla övünmenin haklı gururu içinde mekânı terk ettim.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 8 Mart 2009, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/03/08/pz/haber,C4573523FC7C49289E3B931A01290660.html
Tüm hakları saklıdır.