Zor günler başlamıştır. Bir televizyon programında klarneti ile eşlik ettiği Yıldız Tilbe, hiç söylemeden bir şarkıya giriş yapar; "İki kadın bir adam, aşk çekilir aradan, ikimiz de severken ya ondan geç ya benden..." Tilbe, hayatındaki kadınların yüreğinden geçenleri okumaktadır sanki. İkisinden de vazgemez Hüsnü Şenlendirici... Bir yanda bağlılık, öte yanda özgürlük. Bu ikisinin arasında kendisi hep çıkmazlardır. Sinirlidir, gergindir... Eşinin kırılan gururunu da anlamaktadır, Deniz Seki'nin toplum içinde konumlandırıldığı yeri de... Bazen kelimeler yetmeyince anlamaya, anlatmaya, şiddet bile yaşanır. Ailece karakolluk olurlar. Ortada kalan adamı herkes bir tarafa çekmeye çalışmaktadır. Artık sorun üçünün sorunu değildir. "Bırakın evi, mahalleyi, kenti ya da Türkiye'yi, bizim meselemizi dünya konuşuyor. Amerika'ya gittim, bana bu olayı soruyorlar, İspanya'ya gittim bu olayı soruyorlar, " der. Şimdi Deniz Seki konusunda eleştiriliyor Şenlendirici. 'Adam gibi adam olup olmamak' meselesi masaya yatırılıyor. "Uzun yıllardır müziğe ve Türkiye'ye hizmet ediyorum. Bunu da devlet desteğiyle yapmıyorum. Dilerim bundan sonra da beni yalnızca özel hayatımla eleştirirler, müziğimle kimseye eleştirtmedim kendimi çünkü. Hiç üretmeyen insanların, bu ülke için hiçbir şey yapmayan insanların çıkıp televizyonda benimle ilgili atıp tutmalarına, benim üzerimden rant yapmalarına dayanamıyorum," diyen Hüsnü Şenlendirici'nin klarnetini kimse tartışmıyor. Sanatını da... Nitekim Deniz Seki'nin erkek kardeşi de hakkını teslim etti. Onun dünya çapında bir klarnetçi olduğunu, ama başka konularda aynı şeyi söyleyemeyeceğini belirtti... Hüsnü Şenlendirici boşanmanın gerçekleşmesiyle birlikte rahatlayacağını düşünüyordu. "İnşallah Nazire Hanım aldatılan eş, ben aldatan erkek ve Deniz Seki de evli bir adamı baştan çıkaran kadın konumundan kurtulacak," diyen Şenlendirici için son durum şu... Eşiyle boşanamadı. Sevdiği kadın hapiste. Ve o hâlâ kendini anlatma derdinde. Zor günler. Kendini ifade edemiyor ya da yanlış ifade ediyor. İstiyor ki özel hayatıyla değil, müziğiyle konuşulsun. Haklı. Çünkü nefesi en çok klarnetine yetiyor. Asıl özgürlük orada, kendisi asıl orada... Kendisi de söylemiş zaten; "hayatımı, her şeyimi klarnete borçluyum. Yoksa sıradan bir Hüsnü olurdum," diye.