Troya'ya çarşamba akşamı bir daha gittim, aylar aylar sonra.. İlk temsili ayakta alkışlamış, izlenimlerimi eleştirilerimle yazmıştım.. Meğer o bir kostümlü prova imiş.. Bu defa gözlerime inanamadım.. Mustafa Erdoğan, öyle oya gibi işlemiş, öyle oturtmuş ki, her şeyi yerli yerine, ortaya gene dünyayı sallayacak bir şov çıkmış.. Troya şimdi efsane olmuş işte!..
..Ve de hem de günümüz için ne kadar geçerli mesajlarıyla..
"Anadolu'nun dans diliyle" anlatıyor, Anadolu efsanesini.. Birinci mesaj bu..
Troya bir Anadolu efsanesidir.. İzmirli Şair Homeros tarafından yazılmış.. Dikkat buyurun.. "İzmirli şair.."
Fatih Sultan Mehmet bu harabelerin üzerinde dururken, "Troya'nın intikamını aldık" demişti. Koca Fatih sahiplenmişti, ama biz bugün dışlıyoruz Anadolu'nun antik uygarlığını, Yunan diye.. Değil.. Yanlış.. Yunan, Troya'yı fethe gelmiş.. Buradakiler Anadolu..
Koca sahneye yansıyan o dev harita ile başlıyor gösteri.. Günün mesajı orda..
Anadolu'nun her bir yanında, bir başka halk yaşıyor.. Likyalılar, Lidyalılar, Amazonlar, Hititler, Kafkaslar.. Daha kimler kimler.. Küçük küçük yazılar bu bölge halklarını işaret ederken, tüm sahneyi ve tüm haritayı kaplayan dev bir yazı var.. Anadolu.. Hepsinin, hepimizin ortak vatanı, Anadolu.. Batı gelip Çanakkale Boğazını basınca, Batı gelip Batı Anadolu'yu işgale kalkınca, bütün Anadolu insanı bir arada savaşıyor, ülkesi, vatanı için.. Yüzlerce yıldır bu böyle..
Bugün Anadolu insanı arasına fitne, fesat, ayrılık sokmaya çalışanlara inat, nasıl bir mesajdır bu..
"Anadolu" diye başlayan şov, ayni perdede dev bir Türk bayrağı ile sona eriyor..
Anadolu'nun bayrağıyla..
Mustafa Erdoğan bu şovu, bundan evvelki Anadolu Ateşi'ni, bu harita ve bu bayrakla dünyaya taşımaya devam ediyor, 9 yıldan beri, yüzlerce temsille..
Sadece bu yıl programa bakar mısınız?. Berlin, Hamburg, Stuttgart, Frankfurt, Bochum, Hannover, Amsterdam, Kahire, Londra, Münih, Ramallah (Filistin), Sao Paulo, Curitiba, Rio, Porto Alegre, Buenos Aires, Martinik, Varşova, Lyon, Brüksel ve bir de Amerika turnesi..
Oyun müthiş çarpıcı bir Troya kenti ve ordusu sunumu ile başlıyor, daha ilk on dakikada yakalanıyorsunuz. İlk perde finali muhteşem. Tek kelime ile muhteşem.. Arada, Paris ile Helen'in aşkını anlatan ikili dans bu defa çok çok güzel.. Anadolu'nun dört bir yanından Troya'ya yardıma koşan kavimlerin dansları enfes..
İkinci perde ilkine göre daha romantik, kadın dansçılar daha önde.. İnsanın kalbini fena halde çarptıran çok iyi hazırlanmış savaş ve düello sahnelerine rağmen.. Aşil'in Amazon Kraliçesi ve Hector'la dövüşleri akıllara seza bir koreografi..
Ve de o dinlemeye doyulmaz harika müzik.. Yücel Arzen'in melodilerini Prag Flarmoni Orkestra ve Korosu seslendirirken, solistlere bakar mısınız?.. Gheorghe Zamfir flüt.. Civan Gasparyan duduk.. Vassilis Salleas klarnet..
Işıklar olağanüstü.. Dekor (Behçet Malikler), kostümler (Serdar Başbuğ) müthiş..
Müthiş, ama müthiş duygular içinde izledim Troya'yı.. Coştum, hüzünlendim.. Yerimde oturamaz oldum.. Gırtlağım yırtılana kadar "Bravo" diye bağırdım en az on defa.. Ve finalde bir kez daha yaşlı gözlerle Mustafa Erdoğan'ın boynuna sarıldım..
İşte benim Türkiyem, benim Anadolum bu..
İşte benim insanım bu..
İşte ben, buyum!..
Ben, Anadoluyum!..
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Bugünkü Tüm Yazıları
Gerçek bir efsane olmuş, Troya!..
Yayın tarihi: 6 Mart 2009, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/03/06//haber,BD2DAFCB879343FA9BEAB70DCD1C1549.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.