30 Ocak'ta 1999'da Apo Atina'dan gönderildi. Ancak olay duyulunca işler değişti
Uçak tekrar geri geldi. Sonra onu Güney Afrika'ya gönderme kararı alındı
Yunan elçisi Nairobi'de karşıladığı sahte Kıbrıs pasaportlu Apo'yu tanımıştı
Tarih 29 Ocak 1999 saat 23.00. Yunan İstihbarat Servisi EYP'in Başkanı Stavrakakis, Naksakis'in evine gitti. Öcalan onu bekliyordu. Görüşmeye Terörle Mücadele Daire Başkanı Nasiakos da katıldı. Sonunda Öcalan'ı Yunanistan'dan çıkmaya ikna ettiler. Öcalan, Beyaz Rusya'nın Minsk şehrine gidecekti. Oradan Rotterdam'a geçecekti. Sabaha karşı Öcalan'ı Agios Andreas'daki yazlık kamp tesislerine götürdüler. Uçak hazır olduğu haberi gelince Hellenikon Havaalanı'na hareket ettiler. Uçak 30 Ocak günü 15.30'da Atina'dan havalandı. Uçakta Öcalan, Yunanlı ajan Kalenderidis, Deniz Melsa ve Rota Minsk adlı bir Hollandalı avukat vardı. Atina'da herkes derin bir nefes almıştı..
İLK FİYASKO PATLIYOR Uçak Minsk'e indi ama kısa bir süre sonra Atina'da yine panik yaşanmaya başlandı. Kenya operasyonunun baş mimarı eski Dışişleri Bakanı TPangalos 28 Mayıs 2003 günü Atina Ağır Ceza Mahkemesi'nde ilk fiyaskoyu şöyle anlatıyordu: "İlk fiyaskoyu Öcalan'ın Hollanda'ya gittiği haberi sızınca yaşadık. Çok gizli tutmuştuk. Başbakan ve Bakanlar Kurulu Sekreteri Kosmidis ve istihbarattan 1-2 görevli ve 2-3 Kürt dışında bilen yoktu. Öcalan geliyor diye PKK'lılara haber uçunca herşey berbat oldu. PKK'lılar karşılamak için havaalanında toplandılar. Bunun üzerine Hollanda hükümeti tarihinde ilk kez hava sahasını kapattı. Uçak Yunanistan'a dönmek zorunda kaldı.'' 1 Şubat 1999 Pazartesi. Sabaha karşı 03.17... Herşey altüst olmuş, uçak yeniden Atina'ya iniyordu. Öcalan ve beraberindekiler 2 saat havaalanında bekledikten sonra 05.08'de yeniden ''havalanın" talimatı geldi. Bu kez rota Korfu adasıydı. Yakalanmamak için her türlü önlemi almışlardı. Yunan Sivil Havacılık Teşkilatı, Euro Kontrolü'ne uçağı ''ambulans uçak'' olarak bildirmişti. Uçak iner inmez Öcalan'ı apronda bekleyen siyah bir otomobile bindirdiler ve süratle Araxos askeri üssüne götürdüler. Bütün dünya Öcalan'ın peşindeydi ve tek güvenilir yer askeri üs olabilirdi... O gece Dışişleri Bakanlığı'nın ışıkları yine sabaha kadar yandı. Telefonlar bütün gece çalıştı. Pangalos koltuğunda bir türlü oturamıyor, odasında fır dönüyor, Öcalan'ı ne yapacağını düşünüyordu. Öcalan'ı derhal Yunanistan'dan çıkartmalıydı. Peki nereye gönderilecekti? Avrupa'da kimse Öcalan'ın adını bile duymak istemiyordu artık. Ne yapacaklardı? Öcalan'ın yanından ayrılmayan ajan Kalenderidis'in ifadesine göre, Öcalan'ı sürat teknesiyle İtalya'ya götürmeyi buradan da Sırbistan ya da Arnavutluk'a geçirmeyi düşündüler ama gizli servis başkanı Stavrakakis'ten gelen telefonla ilk plan değişti. Kalenderidis o geceyi şöyle anlattı:
ÖCALAN FİKRİNİ SORUYOR "Yeni plana göre, Öcalan'ı önce bir Afrika ülkesine buradan da Güney Afrika'ya götürecektik. Hükümet siyasi iltica almak için uğraşıyordu. Arada duracağımız ülkeyi bilmiyordum. Öcalan bana 'Ne düşünüyorsun' diye sordu. Ben de bütün planı bilmeden yorum yapamayacağımı söyledim. Aris, Öcalan'ın kararsız olduğunu EYP Başkanı'na aktardı. Kısa bir süre sonra Stavrakakis beni arayıp Öcalan'ı ikna etmemi istedi: 'Bunu kabul etmesi için ona baskı yap. Gideceği yerde Yunan devletinin resmi koruması altında olacağını da söyle. İltica güvencesi alınır alınmaz da Güney Afrika'ya götüreceğimizi söyle' dedi. Telefonu kapattım. Öcalan'la konuştum. Öcalan yine şahsi görüşümü sordu. Ben gideceğimiz ilk ülkeyi bilmediğimi ama Yunan devletinin onu koruyacağını söyledim. Öcalan beni dikkatle dinledi. Bir süre ısrarla gözlerimin içine baktı 'gidelim' dedi."
PANİK PLANI Korfu Havaalanı'nın çevresinde gazeteciler bekliyordu. Her şey gizli olmalıydı. Öcalan'ı hava karadıktan sonra kaldığı villadan aldılar. Havaalanına gizlice arka kapıdan girdiler. Kule dışında tek bir ışık bile yoktu. Ama ne olduysa bu yüzden oldu. Dedektif Clouseau filmlerini hatırlatan olayı yine Kalenderis'in zabıtlardaki sözlerinden okuyalım: "Havaalanına TV kameraları yığılmıştı. Görüntü almasınlar diye havaalanının ışıklarını söndürdüler. Biz bir Landrover ciple havaalanına geldik. Şoför istihbarattandı Öcalan'la aynı cipdeydim. Şoför süratle uçağa doğru gidiyordu. Öyle karanlıktı ki birden bir şeye bindirdik. Uçağa bindirmiş. Uçağın kanadı cipin içine girdi Az kalsın başımız kopacaktı. Uçağın kanadını ellerimde hissettim. Ellerim, elbiselerim kan içinde kaldı. Ben o elbiseleri yıkamadım. Tarihi anlamı olduğu için hala saklıyorum...'' Yine yapılan planlar altüst olmuştu.. Panik halinde yeni bir plan yapıldı. Kalenderidis'in anlattığına göre, kazadan sonra Korfu'da bir eve gittiler. Sonra da Yunan sahil korumasına ait bir tekneyle Igumetisia'ya geçtiler. Limandan doğruca havaalanına gittiler. 2 Şubat 1999 Salı sabaha karşı 04.30... Araksos askeri havaalanı. Havaalanına giren iki araç süratle apronun en uç köşesinde, motorlarını çalıştırmış bekleyen Falcon uçağına yöneldi. Araçlardan çıkan telaşlı gölgeler uçağın merdivenlerini tırmandılar. Kapılar hemen kapandı. Uçakta Abdullah Öcalan, Yunanlı ajan Kalenderidis, Rum işadamı Aristidou, İbrahim Ayaz ve Deniz Melsa vardı. Uçak karanlığı delerek gözden kayboldu... Rota Güney Afrika'ydı. Ama uçak hiçbir zaman Güney Afrika'ya gidemedi. Peki uçak kalktıktan sonra neler oldu? Karar neden değişti? Ajan Kalenderidis'in mahkemede anlattıkları yaşanan şaşkınlığı gözler önüne seriyordu: "Uçak kalkarken ilk olarak hangi ülkeye ineceğimizi bilmiyordum. Bana sormamam talimatı verilmişti. Öcalan Güney Afrika'ya gideceğini biliyordu ama arada durulacak ülkeyi o da bilmiyordu. Uçak inince ikinci bir talimat geldi. İnip Mandela'nın avukatıyla, Öcalan'a siyasi iltica verilmesini görüşmemi istediler. Uçaktan indikten yarım saat sonra nerede olduğumuzu anladım. Meğer Nairobi'ye inmişiz."
ŞİFRELİ MESAJ: SAFARİ AYARLA Aslında o gece esas şok geçiren Nairobi'deki Yunan Büyükelçisi George Kostulas'dı. Atina'dan "Önemli biri geliyor. Havaalanında karşılayın'' diye talimat gelmişti. Ama kimin geldiğini bilmiyordu. 3 Şubat sabahı 11.00'de, Yunan İstihbarat Teşkilatı'nın kiraladığı Falcon, Nairobi Havaalanı'na inişiyle birlikte de Yunan diplomasi tarihinin en büyük skandallarından biri yaşanmaya başlıyordu. Yunan Büyükelçisi Kostulas, 12 günün trajikomik hikayesini savcıya 23 saatte anlattı: "Bir toplantıdaydım. Müsteşar beni cep telefonumdan arayıp durumu bildirince hemen çıkıp Büyükelçiliğe döndüm. O sırada NATO Kosova'yı bombalıyordu. Bir Sırp yetkiliyi gönderdiklerini düşündük. Dışişleri'nden Papayuannu öğleden sonra 4 dolayında tekrar aradı. Uçağın Nairobi'ye 1 Şubat'ı 2 Şubat'a bağlayan gece yarısı 12 ile 1 arasında geleceğini söyledi. Uçaktaki yolcuların isimlerini de bildirdiler." O gece Pangalos'un yardımcısı telefonda, konukların bir hafta kalacağını bildirdi. "Safari ayarlayın. Kaplanları, aslanları görsünler. Masraflar size göndereceğiz" dedi. Kalenderidis ise kalmayıp Atina'ya geri dönecekti.