EA
yaz boşluk bırak mesajını yaz 4122'ye gönder.
SMS:
?EA
Metrobüs heyecanı
Geçen yıl burada 'İstanbul'un birinci köprü trafiğini ne yapmalı' diye tartışıyorduk. Köprü trafiği çok yavaş akmakla kalmıyor, geriye şişerek kent içi yolları da etkiliyordu.
Köprüyle ilgili temel sorunlardan biri, tek kişi taşıyan otomobillerle, çok kişi taşıyan araçlar arasındaki tezattı.
Köprüden geçen her 100 araçtan 85'ini otomobiller oluşturuyor ancak bu otomobiller toplam yolcunun ancak yüzde 15'ini taşıyordu.
Bu denklem nasıl düzeltilebilirdi? Yani köprüden daha az araç geçirerek, daha fazla yolcu nasıl taşınırdı?
Okurlarımız bu tartışmaya şevkle katıldı:
* Bazıları köprünün iki katlı hale getirilmesini öneriyordu.
* Bazısı ise köprünün sadece gidişe ya da gelişe ayrılması gerektiğini söylüyordu. (Ancak bunu diyenler, kentin içine giren 6 şeridin nasıl bir yüke yol açacağını hesaplamamışlardı. Bu durum kendilerine hatırlatıldığında fikirlerinden vazgeçtiler.)
* Bense; dolmuş, taksi, servis aracı, her türlü otobüs ve motosikletlerden geçiş parası alınmamasını önerdim.
Bir yandan yeni toplu taşıma hatları açılırken, diğer yandan otomobil geçiş fiyatı, bugünküne kıyasla astronomik hale getirilecekti.
Yani otomobiller köprüden 10, olmadı 20, yine olmadı 30 liraya geçecekti. Bu durum çok sayıda sürürcüyü otomobil kullanmaktan vazgeçirecekti.
Ancak toplu taşıma araçları hazır ve hızlıydı: Köprüden geçen araç sayısı yüksek ücret yüzünden dramatik bir biçimde düşeceği için trafik ferahlayacak, otomobilini evde bırakanlar yeni hatlardan da yararlanarak, hızla iki yaka arasında gelip gidecekti.
* Bu fikre karşı, dijital teknolojiden, OGS ve KGS cihazlarından yararlanarak farklı geçiş fiyatları uygulanması gerektiğini söyleyenler de vardı.
Biz bunları tartışırken tuhaf bir şey daha oldu: Artırılan köprü geçiş ücreti mahkemeye verildi. Hem de nerede? Ankara'da.
İstanbul'un sorunlarından bihaber bir mahkeme, sadece ücretlere bakarak karar verecekti.
Mahkemenin düşürme kararı, benim 'ücreti artırarak trafiği düzenleme' hayalimin de sonu oldu.
Artık böyle bir şey mümkün olamazdı.
Aslında benim için hava hoştu. Kasım 2005'ten beri, zorunlu olmadıkça, işe kendi aracımla gitmiyor; vapuru, motoru, otobüsü, dolmuşu kullanıyordum.
Ancak köprünün hali felaketti. Mecburen köprüden geçtiğim günler tam bir işkenceydi. Vize almak için Kızıltoprak'tan İstinye'deki ABD Başkonsolosluğu'na tam bir saat kırk beş dakikada gidişimizi unutamam.
Bu arada metrobüs fikri ortaya çıkmıştı.
Avcılar-Zincirlikuyu hattı tamamlanıp, metrobüsün Anadolu yakasına da geçeceği söylendiğinde geçekten heyecanlanmıştım.
Benim gibi
'Mavi Kart Kuşağı'ndan olanlar için harika bir haberdi bu.
(Eskiden, üzerinde fotoğrafımız olan mavi renkli
İETT kartları vardı. Her ay aldığımız kuponları, alt kısımdaki şeffaf cebe yerleştirir, otobüse binerken şoföre gösterirdik. Şimdi ise
akbile, oradan da
otomatik geçiş kartına vardık.)
Öyle mi olacak, böyle mi olacak derken metrobüs Anadolu yakasına geldi işte. Açılış yarın.
Bu mutluluğu Anadolu yakasında yaşamayan bilemez.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 1 Mart 2009, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/03/01//akoz.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.