"Gizli belgeler"in filan açıklanmasına gerek yoktu...
Çünkü gizleyecek utanç bile yoktu.
(Taraf Gazetesi
"Darbe Emirleri" başlığıyla 28 Şubat 1997 müdahalesinin bazı askeri talimatlarını yayınladı.)
Her dönemin önemli özelliklerinden biri o dönemin de ciddi bir niteliğiydi.
Gazetecilerin kullanılması, yönlendirilmesi. Uyum "Andıç" sadece kimi gazetecinin uydurma belgelerle hedef gösterilmesi değildi.
Esas, böyle her adımda medyanın, öteki gazetecilerin
yönlendirilmesi, kullanılması idi.
Sadece bazı gazetecilerin susturulmak istenmesi, kiminin susturulması değildi.
Medyanın
"ağır" kısmının aynı başlıklarla, aynı haberlerle, aynı manipülasyon ve aynı sansürlerle aynı mecradan beslenip konuşturulması idi.
"Kartel piyasası" da buna ek imkân vermişti.
Bayilere, ilan verenlere, daha güçsüz basına, kendi çalışanlarına
"kartel baskısı" uygulayan
"tek" elci yapı, kolayca
"tek" sesli hale de gelebiliyordu.
En azından manşetler, haberler.
İki, üç patronun, iki, üç yönetmenin, üç, beş temsilcinin
"senkronizasyonu" kolayca sağlanıyordu.
İktidar istendiği biçimde değiştirilip yenisi oluştuğunda da, bu kez yeni hükümetin ve ona
"yandaş" 28 Şubatçı büyük medyanın, iki büyük grubun kendi yayınlarını, manşetlerini, haberlerini,
ekonomi sayfalarını, gazetecilerini aynı şekilde
kullanması, meselenin sadece
"askeri baskı" olmadığını gösteriyordu ama!
Sonradan olup bitenler de.
Huyum Mesele en basit ama en ağır ifadesiyle
utanmazlıktır. Gazetecilerin;
Özellikle
şöhretli yazar, becerikli yayın yönetmeni, duayen başyazar, kıymetli murahhas aza, usta yazıişleri, lacili Ankara temsilcisi, etkili enkırmen olarak temayüz etmişlerin, kendilerini, vicdanlarını, kalemlerini, sütunları, sayfaları, manşetleri, ekranları
kullandırmaktan utanmamasıdır. Darbelerden de, müdahalelerden de, koalisyonlardan da, güçlü iktidarlardan da gazeteciliğe düşen esas utanç budur.
Çünkü devir değişir, utanç değişmez.
İktidarlar değişir, utanç oradan oraya yayılır.
Utanç dediğime bakmayın; hâkim olan utanmazlıktır.
Suyum Büyük gazeteciler; Önemli değerleri de, kurumları da, basın özgürlüğünü de savunur gibi yaparken...
Maalesef, çokça...
Tekelci piyasa, asker yahut sivil iktidar tarafından kullanılan gazetecilik türü, ihaleler, vergi ihtilafları, borsa katakullileri, sipariş kanunlar ve hukuksuzluklar etrafında saf tuttular.
Savundukları
"değerler" değil, çokça
"maddi, mali değerler" idi.
"Müessese" değil,
"müesses nizam, müessir çıkarlar" idi.
"Basın özgürlüğü"nden ziyade,
"basının kullanılması özgürlüğü" idi; gazetecilere hapis cezası getiren ısmarlama kanunları bile desteklediler veya gık çıkarmadan izlediler.
Bir iktidara karşı savunulur gibi yapılan basın özgürlüğü ve demokrasi ihlallerini askeri otorite karşısında asla hatırlamamaktan utanmadılar.
Askeri otorite karşısında demokratlığı öğrenen nicesi yakın oldukları iktidarın basın kuşatmalarını asla mesele etmedi.
Dün iktidar muhalifi olanlar ile yandaş kartel diye suçladıkları sonradan yer değiştirdi.
Hoş, 28 Şubatçı kartelci gövdenin çok yönlü tahakküm niyeti hiç bitmedi ama diğerlerinin iktidar muhalifliği, iktidara mesafesi büyük ölçüde eriyiverdi.
Kuyum Bu utanç baki. Çünkü şaşırtıcı biçimde,
utanmazlık yaygın. Patron tarafından, iktidar tarafından, asker tarafından, maddi çıkarlar veya çeşitli odaklar tarafından
kullanılmak tüm cephelerde yaygın.
Birbiriyle çok sert çatışanların önemli bölümü bile aslında aynı utanmazlığı paylaşıyor. Bir gücün vicdanlarını, ruhlarını iğdiş etmesinden sıkılmıyorlar. Bunu etkinlik, kudret, daha beteri, gazetecilik sanıyorlar.
Sadece tarafları farklı. Esas aynı.
Bir ötekinin yüzüne tükürür gibi yaparken o ıslak aynadaki kendi suretine hayran kalan pişkinlik o yüzden. Onca dik duran, durmaya çalışan gazeteciyi tenzih ederekten.
Not: Habertürk gazetesine içtenlikle uzun ve sağlıklı bir ömür diliyorum. Her yerde olduğu gibi orada da gazeteci emeği, aklı, çabası var; umarım orada, burada, şurada hep birlikte daha iyi ve doğru günler görürüz.
Hem patronu, yöneticileri, çalışanları bir süre önceye kadar çoğunlukla bu gazetede idi.
Zaten ne tuhaf: Büyük grup tarafından hep batırılmak istenen, bir on yıldır kendi içinden de sarsılan, darbeler alan Sabah'tan doğmuş sayılabilecek ikinci gazete. Ölümüne, dıştan içten, alttan üstten çok şey yapılmış bir gazetenin doğurganlığına, bereketine bakın!
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 1 Mart 2009, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/03/01//talu.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.