kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
21 Şubat 2009, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak Buzz
 
24 Saat
24 Saat

Gerçek bir vali üzerine hayal oyunları

ATİLLA DORSAY
ATİLLA DORSAY
08.01.2009
Vali, Türkiye'nin yakın zaman siyasal tarihinin en ilginç kişilerinden biri, hayatı Ayşe Kulin'in bir romanına ve ondan alınmış, iki yıla yakındır süren Köprü adlı TV dizisine konu olan vali Recep Yazıcıoğlu'nun son günlerine bir bakış... Aslında ne Kulin'in romanını okudum ne de o TV dizisini izledim. Ama her okur-yazar Türk vatandaşı gibi ben de Yazıcıoğlu'nun son derece farklı biri olduğunu biliyorum: Kalıp ve kurallara aldırmayan, yönettiği vilayetin gerçek sorunlarına eğilen, kendini halka ve hizmete adamış bir yüksek memur. Ama film, kesinlikle böyle bir izlenim uyandırmıyor. Görünürde Costa-Gavras imzalı büyük komplo hikâyelerini veya kimi Amerikan filmlerini andırıyor. Ama öylesine kof ki... Başta Sabancı suikasti olduğu belli olan o katliam sahnesi, ölüm saçarak dolaşan o kadın terörist sanki bir Lara Croft serüveninden alınmış gibi... Biçim olaraksa, en kötü haliyle bir TV serisinin uzunca bir bölümü gibi. Kötü renkli kartpostal görüntüler, mekanik oyuncular, asla susmayan dım-dım-dım bir müzik. Karakter yaratma çabasının izi bile yok: Örneğin valinin kişiliği üzerine ne öğreniyorsunuz? Sinema adına tek güzel sahne, matemli babanın (Şemsi İnkaya) eve girdiği andan üst kattaki yatak odasına çıkışına dek her şeyi tek bir kamera hareketine sığdıran çekim. Onu da görüntü yönetmeninin artı hanesine yazmak gerek. Film içerik olarak kaba ve ilkel bir Amerikan düşmanlığına dayanıyor. Karşımızda tek sözcükle sorumsuz bir film var. Çünkü "Türkiye üzerine oyunlar," diye özetlenebilecek olan bir alanda öylesine fantezi yüklü ki... ABD'nin ülkemizde ve dünyada popüler olmadığı bir dönemin meyvesi toplanmak istenmiş. Valinin çocukluk arkadaşı olan Maden Tetkik Arama kurumu görevlisi bir mühendis ve onun iki kardeşiyle Denizli yakınlarında bulduğu uranyum madenlerini sahiplenmek için ABD'nin öncülüğünde kurulan o 'korkunç komplo'ya inanmak mümkün mü? Eğer tüm bunlar doğru olsaydı, Ergenekon'u bile deşen Türkiye'nin çok ciddi bir soruşturma başlatması gerekmez miydi? Ama asıl sorun daha derinde. Türk siyasal tarihine geçmiş ünlü valinin adı Faruk Yazıcı olarak değiştiriliyor, ama her yerde Recep Yazıcıoğlu adı kullanılıyor. Açılışta, son derece neşeli bir sokak gösteriliyor. Ben "Helal olsun, Denizli'de böyle bir sokak varmış," derken, birden sokağı hışımla inen vali, makamına gelip sokağın 'huzur bozucu' olduğunu söylüyor. Birkaç sarhoş ve avare yüzünden! Ve tüm gece kulüplerini kapattırıyor. Gerçek vali böyle mi yaptı? Bilmiyorum, bilmek de istemiyorum. Gerisi de aynı biçimde geliyor. Türk polisinin aczine, valinin ve onun temsil ettiği devletin aczi ekleniyor. Gerek iki mühendisin öldürülmesi, gerekse bu iki cinayetten sonra bile korumasız, silahsız yola çıkan valinin çocukça ve hatta aptalca tutumları, Türkiye gibi yüzyıllardır devlet yönetimini bilen bir topluma yakışıyor mu? Amerika'yı dünyadaki tüm kötülüklerin tek sorumlusu olarak gösteren ve birçok politikacıyı da işin içine karıştıran bu saçma entrikayı bize yutturmaya çalışmak, ne kadar sorumsuzca!

VALİ *
Yönetmen:
M. Çağatay Tosun/
Senaryo: Batur Emin Akyel, M. Ç. Tosun/
Görüntü: Ferhan Akgün/
Müzik: Cem Tuncer, Nail Yurtsever, Engin Arslan/
Oyuncular: Erdal Beşikçioğlu, Şebnem Dönmez, Uğur Polat, İsmail Hacıoğlu, Ayşegül Ünsal, Özgür Çevik, Şemsi İnkaya, Gökhan Soylu/ Koliba Film yapımı.
Haberin fotoğrafları