Bu çarpık memlekette, bir kadını övmek için onun
"erkeksi" özelliklerinden sözedilir! Makbul kadın,
"erkek kadındır" ... İşin tuhafı, kadınlarımız da bunu benimsemiş görünürler.
Çetin Altan
"Türk milleti erkek millettir demek Türk kadınlarına hakarettir" yazmıştı da, neyse ki o zamanlar basın kavgalarında bugün gözlenen
"vahşet" havası esmediğinden, kimse ona küfür etmeye kalkmamıştı.
(Buna benzer bir hıyarlık da
"erkek adamın erkek çocuğu olur" lafıdır... Ne yani, kız babaları o biçim midirler? Adamın bir kızı bir de oğlu varsa, biseksüel mi sayacağız?)
Bunları saptadıktan sonra, utanarak,
"teamüle" ben de uyacağım:
Ayhan Aydan, taşaklı kadındı.
Seksen beş yaşına gelmişmiş meğer, yaşı elli olanlar bile bilmezler onu... Fakat moruklar iyi tanırlar, hem de çok iyi tanırlar.
Biz de iyi biliriz. Geçen gün ölmüş, çekildiği köşesinde... Taa 1961 yılından beri ortalıkta yoktu.
Ayhan Hanım, Adnan Menderes'in metresiydi. Lafı eğip bükmeye hiç gerek yok, öyleydi. Ondan bir de bebek aldırmıştı. Ya da bebek ölü doğmuştu, neyse ne... Kime ne?
Etine dolgun, vardakosta bir kadındı Ayhan Hanım... Ava Gardner'i andırırdı azıcık... O zamanlar otuz küsur yaşlarında... Ben de çocuktum... Ayhan Hanım, Ankara Devlet Operası'nda soprano... (Merhum Gazanfer Özcan da İstanbul Şehir Tiyatroları'nda
"jön komik" oynuyor...)
27 Mayıs cuntası, Yassıada duruşmalarında, darbeyle devrilmiş politikacıları aşağılamak için, asıl siyasi dava olan
"anayasayı çiğnemek" davasının yanına yöresine ittire kaktıra başka davalar da kattı: Köpek davası, bebek davası...
Bu yakışıksız ve çirkin davalar, Ankara'nın memur semtlerinde keyifle ve zevkle izlendi ama toplumda tepki gördü. Kimse ağzını açamadığı için herkes homurdanmakla yetiniyor, bu tür zorlamaları gözü kin ve nefretle hepten kararmamış herkes ayıplıyordu.
Ayhan Hanım, mahkemeye çıkarıldı. Kimsenin üstüne vazifeymiş gibi, Menderes'le ilişkisinin hesabı soruldu. O da içeri tıkılacaktı.
Başsavcı Altay Ömer Egesel'di, sert ki barut... Başyargıç, Salim Başol'du, herkesi tir tir titreten... (Her duruşmadan önce söylediği
"sanıklar getirildiler, bağlı olmayarak yerlerini aldılar, müdafiler haaaazır" cümlesi hâlâ kulaklarımda çınlar...
"Hazır" diyemiyordu,
"haaaazır" diye uzatıyordu...)
Ayhan Hanım'ın üstündeki
"kumlu döpiyes", elindeki uzun saplı çantası, o zamanın modasına uygun oturak gibi şapkası gözlerimin önünden hiç gitmez.
Salim Başol'a şöyle bir baktı...
"Ben bu adamı sevdim, hâkim bey," dedi,
"siz sevginin ne olduğunu bilir misiniz?" Mahkeme salonuna bomba düşmüş gibiydi. Korkunç bir sessizlik oldu, sinek uçsa duyulacak.
Salim Başol hiç ağzını açamadı. Lafı yuttu. Sustu kaldı.
Geçen gün bir kadını yitirdik, büyük harfle Kadın'ı...
Şimdilerde çoluk çocuk oturmuş kırmızı yastıklarla falan Sevgililer Günü kutluyorsunuz ha?
Ayhan ninenizin yüreği yanında sizin Amerikan malı aşklarınız kaç para?
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 21 Şubat 2009, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/02/21//ardic.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.