Başbakan Erdoğan'la Sivas gezisi dönüşü güncel konular üstüne genişçe bir söyleşi yapma imkânımız oldu. Biz üç gazeteci, önemsediğimiz her şeyi sorduk, Erdoğan da geniş geniş yanıtladı. "Gittiğiniz her yerde 'Davos fatihi' diye karşılanıyorsunuz ama konuşmalarınızda bu konuya değinmemeye çalışıyorsunuz, neden?" Cevap:
"İstismara girer." "Davos çıkışı sonrası, bazılarının iddia ettiği gibi
Türkiyeİsrail ilişkileri mahvoldu mu?" Cevap:
"Öfkeyle kalkan zararla oturur, karşılıklı menfaatlere dayalı ilişkiler devam ediyor." "Davos, İsrail'le savunma sanayiinde işbirliğini tehlikeye sokar mı?" Cevap:
"Genelkurmay gerekli açıklamayı yaptı." "IMF'nin görüşmeler tam bağlanırken iki yeni talepte bulunmasının Davos'la ilgisi var mı?" Cevap:
"Kesinlikle hayır. O talepler Davos'tan önce bize iletildi." İşte Davos'tan İsrail'e, Ergenekon'dan ekonomik krizin yansımalarına kadar tüm sıcak konularda Erdoğan'ın değerlendirmeleri...
Davos ve Türkiye'nin gücü - Seçim gezilerinizde "Davos fatihi hoş geldin" pankartlarıyla karşılanıyorsunuz ama konuşmalarınızda bu konuya değinmiyorsunuz. Bu yaklaşımınız muhalefetin "Davos çıkışını seçim malzemesi yapacak" eleştirilerinin önünü kesme düşüncesinden mi kaynaklanıyor, yoksa etik anlayışınızdan mı?
Erdoğan: Ben Davos'ta
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak yapmam gerekeni yaptım. Sayın Peres'in yaklaşım tarzı bir cumhurbaşkanına yakışan tavır değildi. Onun bağırıp çağırmasına rağmen ben soğukkanlılığımı koruyarak, normal tonda ama gerçekleri anlattım. Moderatör ise terbiye, edep sınırları dışında elkol hareketleri yapınca, ben de yapılması gerekeni yaptım. Bu, milletimin yıllardır beklediği, özlediği tavırdı.
Dönüşümde Atatürk Havalimanı'nda onbinlerin karşılaması, beni hem halkın duyarlılığı açısından memnun etti, hem de gelecek umutlarımı yeşertti. Ancak ondan sonrası istismara girer. Satmam onu. Gerisini tarih yazar.
- Davos çıkışınız
Türkiye'nin diplomatik gücünü zayıflattı mı? Arabulucuk girişimlerini zora soktu mu?
Erdoğan: Tam tersine.
Türkiye'nin gücünün kavranması gerekir.
Bugüne kadar geçmişten gelen gücümüzün farkına varılamıyordu. Biz bunu hissettirdik. AB'ye hissettirdik tam üyelik müzakerelerine başlayarak.
Türkiye'nin Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda 151 ülkenin oyuyla ilk turda Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine seçilmesi de, bunun bir göstergesidir. Generel Pervez Müşerref döneminde Pakistan-İsrail temaslarına arabuluculuk yapmamış, Suriye-İsrail dolaylı barış görüşmelerinin ilk 4 turunun tamamlanmasını sağlamamız, Filistinliler arasında uzlaşmaya yönelik çabalarımız, Güney Osetya krizindeki girişimlerimiz, Kafkas İstikrar ve İşbirliği Platformu, Ermenistan'la ilişkilerin düzeltilmesi yolunda yapılan temaslar, Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki Yukarı Karabağ sorununun çözümü çalışmalarına desteğimiz, Irak'ın barış ve istikrara kavuşmasına katkımız, İslam Konferansı Örgütü genel sekreterliğini
Türkiye'nin üstlenmesi ve ilk 4 yıllık dönemi başarıyla tamamlayıp ikinci 4 yıl için yeniden seçilmesi, KKTC ile ilgili attığımız adımlar hep bu
"Gücümüzün hissedilmesi"nin sonuçlarıdır. Sayın Mehmet Ali Talat bizim dönemimizde uluslararası camiada resmi kabul gördü. Pakistan'da, Avrupa'da, Körfez ülkelerinde devlet başkanı protokoluyla ağırlanması bu politikalarımızın eseridir. KKTC bizim dönemimizde birçok ülkede diplomatik temsilcilikler açtı. (Not: Sayısı 19'a ulaştı, yıl sonuna kadar 28'e yükselecek.)
İsrail'le ilişkilerin durumu - Davos çıkışınızın
Türkiyeİsrail ilişkilerinde olumsuz etkisi oldu mu, bundan sonra olabilir mi?
Erdoğan : Bizim İsrail'le karşılıklı menfaatlerimize dayalı ilişkilerimiz devam ediyor.
Öfkeyle kalkan zararla oturur. Kimileri "İsrail'in Konya'daki eğitim uçuşları durdurulsun" diyor. Konya'da sadece İsrail değil, 10 ülke bedeli karşılığı askeri eğitim uçuşlarından yararlanıyor. Zaten Genelkurmay Başkanlığımız da İsrail'le ilişkilerin
Türkiye'nin menfaatleri doğrultusunda süreceğini açıkladı.
Askeri ihaleler, siparişler de devam ediyor. İsrail'le eskiyeni birçok anlaşma var, yürürlülüğünü sürdürüyor. Devletler arasındaki ilişkilerde çok dikkatli olmalıyız.
İsrail devleti ile İsrail halkı ayrı konular. Ben her zaman, antisemitizmin insanlık suçu olduğunu söylüyorum. Yahudiler de islamofobinin insanlık suçu olduğunu söylemeli. Bence İsrail hükümeti Filistin konusunda da tavrını gözden geçirmeli. Ateşkesle birlikte ambargolar kalkmalı. Filistinliler'in açık hava hapishanelerinde yaşamak zorunda bırakılmalarına son verilmeli. BM Güvenlik Konseyi kararına, Cenevre Sözleşmeleri'ne, İnsan Hakları Sözleşmesi'ne ve bu konuda diğer uluslararası anlaşmalara uymalı. Ne yazık ki İsrail'de seçim öncesi yapılan açıklamalar hayal kırıklığı yarattı. Bu tür demeçler barış kavramına gölge düşürüyor. Bu noktada ABD'ye çok önemli görevler düşüyor. Başkan Obama'yla ilk görüşmemde Ortadoğu barışıyla ilgili çağrı yapacağım. Obama bu konuya öncelik vermeli; sessiz yığınların sesi, kimsesizlerin kimsesi olmalı.
Ortadoğu'da arabuluculuk - İsrail basını sizi Hamas'a yakın göründüğünüzü, o nedenle
Türkiye'nin arabuluculuk yapamayacağını iddia ediyor...
Erdoğan : Bir düzeltme yapayım: Biz arabuluculuk görevine talip olmadık. İki taraf da, yani hem Suriye, hem İsrail istedikleri için bunu üstlendik. Aynı talep Pakistanİsrail görüşmeleri için de sözkonusu oldu. Çok da meraklısı değiliz,
durumdan vazife çıkarma gibi bir derdimiz de yok . Ortadoğu'daki gidişatın tüm Ortadoğu halklarını rahatsız ettiğini görüyoruz. Biz haklının yanındayız. Önyargımız yok ama tabii başlarına bomba yağdırılanların yanında olacağız. Gazze'de olan da bu. Doğruya dayanmayan eylemler üzerinden siyaset yapılmaz. Ben bu yanlış, haksız eylemlerin hepsinin delillerini ortaya koyarım.
- İsrail'de seçim sonrası açılan yeni dönemde olumlu değişiklikler olabilir mi?
Erdoğan: İsrail'de seçim ne yazık ki çok olumsuz bir tablo ortaya çıkardı. Bence bir hükümet krizi söz konusu. Tzipi Livni, biliyorsunuz, seçim öncesi dönemde Ehud Olmert'in istifasından sonra, hükümet kuramadı. Seçim sonrasında daha iyi şartlarda gelmedi. Kiminle koalisyon kuracak; doğrusu merak ediyorum. Gerçi onların sorunu ama siyaset sadece matematik değil.
G-20 zirvesine hazırlık - 2 Nisan'da Londra'da yapılacak G20 zirvesi için ABD'den Fransa'ya kadar bu platforma üye birçok ülke ciddi öneriler hazırlıyorlar. Dünya ekonomik ve finansal düzeninin reforme edilmesi için.
Türkiye'nin bu konuda hazırlıkları var mı? Zirve öncesi önerilerini kamuoyuna açıklayacak mı?
Erdoğan : Devlet Bakanı Mehmet Şimşek başkanlığında arkadaşlarımız gerekli çalışmaları yapıyorlar. İlgili kesimlerin görüşlerini, önerilerini alıyorlar. Bütün bunları değerlendireceğiz. Önerilerimizi kamuoyuna açıklamak gerekirse, zamanı gelince açıklarız.
- Ergenekon soruşturmasındaki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Erdoğan : Biz yargı değiliz. Yasama içinde yer alıyor ve yasamadan çıkan yürütme görevini götürüyoruz. Yargının yetki alanına giren konularda konuşmam mümkün değil. Biz sadece yargıya yardımcı olmakla görevliyiz. Bir talebi olursa yerine getiririz. Ağır veya hızlı gidiyor sorularının cevabını yargı verecek.
Ekonomik kriz ve IMF - IMF ile muhtemel bir anlaşmayı seçimden önce mi imzalama yanlısısınız, yoksa seçimden sonraya mı bırakılmasını tercih ediyorsunuz?
Erdoğan : Seçimden önce bitmesi yanlısıyız. Davos'ta IMF Başkan Yardımcısı John Lipsky ile yaptığım görüşmede, acil karar verilmesini istedim, o da çalışacağını söyledi.
Seçimden önce biterse bizim için daha iyi olur. Ama seçimden sonra kalırsa da kıyamet kopmaz. - Bu yıl büyüme hızını kaç öngörüyorsunuz?
Erdoğan : Bizim hedefimiz yüzde 4. Bunun altı da olabilir, 4'ü de tutturabiliriz, üstüne de çıkabilir. Büyüme hesapları hiçbir zaman kesin olmaz; o bir hedeftir. Merkez Bankası sıfır büyüme öngörebilir. Daha önce yüzde 5 dedi, biz yüzde 9 dedik, yüzde 7.9'u tutturduk. Son 27 çeyrekte aralıksız büyüdük ve bunun ortalaması yüzde 6.9 oldu.
- Ekonomik canlanmanın başlamasıyla ilgili bir tarih tahmininiz var mı?
Erdoğan : Üretim bir sure daha düşebilir. Ben 6'ncı aydan sonra büyümenin başlayacağını tahmin ediyorum. Ama bir yıllık opsiyon da tanıyorum.
- IMF ile görüşmelerin bittiğinin sanıldığı bir sırada ek iki talepte bulunulması, bazı çevrelerce Davos'taki çıkışınıza ve IMF Başkanı'nın kökenine bağlandı; bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Erdoğan : Kesinlikle yanlış. IMF iki yeni talebini bize Davos'a gitmeden önce bildirdi. Hatırlayacaksınız, yola çıkarken, "IMF'ten her gün yeni maddeler geliyor" açıklaması yaptım. Davos'ta da Lipsky'ye bu maddelere karşı tepkimizi ilettim, o da yeniden düşüneceklerini söyledi. Konunun IMF yönetimiyle hiçbir ilgisi yok.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 15 Şubat 2009, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/02/15//haber,9E5C90A605464B5CBF3FC21EBD32871E.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.