EA
yaz boşluk bırak mesajını yaz 4122'ye gönder.
SMS:
?EA
Bunun nesi şok edici?
Teki hariç, son yıllarda meydana gelen demokrasi ve hukuk karşıtı olaylar karşısında şaşırmadım. Yani medyacıların sevdiği tabirle
şok olamadım.
Çünkü olup bitenler
teoriye uygundu.
Türkiye'ye ilişkin analizlerimiz normal şartlarda öyle yapmaları gerektiğini öngörüyordu.
Mesela
367 hokkabazlığı ya da
27 Nisan (2007) bildirisi bu kategoridendir.
Tabii, "Vay canına, bunu dahi yaptılar ha! Bir şeyler döndürecekleri belliydi ama bu kadarına cesaret edeceklerini sanmıyordum" dediğim çok oldu.
Danıştay saldırısına o tepkiyi vermiştim. Bu kadar pervasız, bu kadar acımasız olabilmişlerdi işte.
Analizimize uymayan tek olay Cumhurbaşkanı'nın halk tarafından seçilmesine geçit vermeleridir. Ne yapıp ederler, halkın seçmesini engellerler diye düşünüyordum. Yazdım da burada.
Ama sanırım
Temmuz 2007 seçim sonuçları karşısında uğradıkları şaşkınlık ve yenilmişlik hissiyle bir süre boş bulundular.
Bunları hatırlatmama dün şok ibaresiyle kamuoyuna sunulan konuşma sebep oldu.
Eski GK başkanlarından, emekli orgeneral
İsmail Hakkı Karadayı, Anavatan'ın eski başkanı
Erkan Mumcu hakkında demediğini bırakmıyordu. Hakaretler etmesinin hiçbir önemi yok bence. Onlar günlük konuşmaların tuzu biberidir. Arkadaşlar aralarında öyle laflar ederler.
Karadayı, Mumcu'ya cumhurbaşkanlığı seçiminde Meclis'e girmemelerini söylemiş... Karadayı, Sabih Kanadoğlu ile uzun uzun
AKP'yi nasıl engelleyeceklerini konuşmuş...
Ben asıl, bunlara şaşıranlara şaşırıyorum.
Türkiye'de ordunun parmağı sürekli olarak siyasetin içindedir dediğimizde işte tam da bunu kastediyorduk.
Görev tanımları içinde olmamasına ve oy verenler karşısında sorumluluk taşımamalarına rağmen askerler siyaseti kurcalayıp durur. Muvazzaf ya da emekli olmaları fark etmez. Bunu hep yaparlar.
DK Komutanı Oramiral
Özden Örnek göreve başlar başlamaz günlüğüne not düşmüştü; "Artık bahriye işlerine daha az vakit ayıracağız" diye...
Tabii bunu hiçbir zaman tek başlarına yapmıyorlar. Duruma göre kentli orta sınıflardan, üniversiteden, medyadan ve yargıdan destek alıyorlar. Bunlar içinde, mesleğin
bağımsızlığı ve
tarafsızlığı açısından en vahimi
Yargıdır .
Yargı bağımsız olmalıdır diye mangalda kül bırakmayanların
28 Şubat (1997) darbe döneminde,
TSK brifinglerine nasıl koştura koştura gittiklerine şahit olduk.
Geçenlerde belgesiyle ortaya çıktı: Bunlardan biri de Sabih Kanadoğlu imiş.
Aynı Kanadoğlu'nun, geçenlerde Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül'ün Yasama, Yürütme ve Yargı temsilcilerine verdiği yemeğin, yargının bağımsızlığına halel getireceğini iddia etmesine şaşırdık mı?
Elbette hayır!
Aksi mümkün mü? Mesleğini, uzmanlığını askeriyenin emrine vermiş bir kişi başka türlü davranabilir mi?
Üstat, meseleye bakarken tutarlıdır.
Biricik ilkesi şudur: Asker haklıdır! Yine de burada ben Karadayı ile Kanadoğlu'na fazla laf etmem. Çünkü neticede ikisi de emekli memurdur.
Asıl eleştirilmesi gerekenler ise, onların sözünü dinleyerek uzmanlıklarına ihanet eden adalet dağıtıcıları ve kifayetsiz siyasetçilerdir.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 30 Ocak 2009, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/01/30//haber,67A5724EEEF543F896E605F671EAB04F.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.