Eskiden Türk sinemasında Atatürk'e Hazret-i Muhammed muamelesi yapılırdı:
"Suretini göstermek" kesinlikle yasaktı,
"Çanakkale Arslanları" gibi birtakım hamasi filmlerde pek pek bir dış ses duyulurdu, bu da genellikle Agâh Hün'ün tok sesi olurdu.
Bunun üzerine bir de otuzlu yılların kayıtlarından Atatürk'ün gerçek sesini dinlediği zaman vatandaşın dudaklarında beliren gülümseme önlenemezdi ama...
Bunları aştık, önüne gelen Atatürk oynamaya başladı sinemada ve televizyonda. Fakat bu sefer de
"Atatürk'ü oynayacak oyuncunun içkisi, sigarası, kumarı, çapkınlığı, gece hayatı olmamalı" şeklinde fetva veren çeşitler çıktılar piyasaya!
Çaplarını belli ettiler, iyi oldu.
Bir de, elli yıldır temcit pilavı gibi kaldırılıp konulan şu ünlü
"Atatürk filmi" tatavası var tabii...
Biz de elli kere yazdık: Atatürk filmi olmaz, çünkü Atatürk filmi
"diye bir şey" olamaz. Olursa, bu kötü bir film olur.
Çeşitli filmlerde Atatürk değişik oranlarda
"arka planda" gösterilebilir, bu çok yapıldı. Atatürk, hayatının
"belli" bir dönemini anlatan bir filmde başrol de olabilir, bu da mümkün. (Ben yapsam, Samsun'a gitme kararını vermeden önce Şişli'de geçirdiği buhranlı geceleri anlatan bir film yaparım, 16 Mayıs sabahı kapıdan çıkarken de filmi bitiririm. Bu konu
Türkiye'den başka hiçbir ülkede kimsenin umurunda olmayacağı için seyirci bulamaz, o da ayrı.)
Yani, filmde
"dramatik çatışma" şart, karakterlerin filmin başından sonuna
"dramatik evrimi" de şart, bunu en çemiş senaryo yazarı bile bilir.
Ama bazı uyanıklar, ısıtıp ısıtıp ortaya
"genel" bir Atatürk filmi balonunu üfürüyorlar. Her Amerikan yazarının gönlünde, günün birinde bir
"büyük Amerikan romanı" yazma hayali yattığı gibi (
"the great American novel" ), bunlar da bir yapacaklar pir yapacaklar, laf bitecek! Ondan sonra da bir daha hiçkimse Atatürk filmi yapmaya kalkamayacak.
Ham ervah hayalidir, sinemadan anlamayanların boş avuntusudur bu.
"Atatürkçülük ticareti yapmayı seven" emekli memur gazetesinde, emekli memurları mutlu edecek bir haber okudum: Gene bir Atatürk filmi projesi çıkmış ortaya. Kimbilir kaçıncı... Yüz milyon dolar da bütçesi olacakmış.
Türkiye'de çekmek istiyorlarmış, ama hükümetin ve ordunun desteği şartmış. (Binlerce figüran, bedava.)
Bu film
Türkiye'de çekilemez.
"Akredite" olmak zorundasınız, işe bakanlık karışacak, genelkurmay karışacak, MİT karışacak, polis karışacak... Senaryoyu isteyecekler, paraf atacaklar, seti denetleyecekler, değişiklik talepleri olacak, sansür etmeye kalkacaklar, falan filan... Bu arada elbette medya da kıyametleri koparacak...
Bu işi ancak
Türkiye'yi hiç karıştırmadan,
"dışarıda" yapabilirsiniz, Türk seyircisi filmi Türk sinemalarında gösterildiği zaman bir yabancı film gibi seyreder, beğenir ya da beğenmez. O kadar.
Hangi avanak yabancı yapımcının, hele şu kriz ortamında,
"Türk'e Türk propagandası yapmak için" yüz milyon dolarını piç etmeye razı olacağını da merak ederim. Bu filmin dünyada toplam kaç kişiyi ilgilendireceğini de ayrıca merak ederim!
Çünkü ortaya çıksa çıksa hamasi bir
"docudrama" çıkar ki, bunun da daniskası yapılmıştır çoktan...
Ama siz çekin oğlum çekin, çekmek serbest. Sivilce yaptığı söylenir ama bu kanıtlanmamıştır.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 30 Ocak 2009, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/01/30//ardic.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.