Son dönemde yaşananlar, çocukların psikolojisini ve pedagojik açıdan geleceğini acaba nasıl etkiliyordur?
Bir yanda yerden fışkıran bombalar...
Diğer tarafta evlere yapılan baskınlar; gözaltına almalar.
Ruh hastası görünümündeki kaçak bir kişinin televizyona çıkıp, ağzına geleni devletin televizyonundan saçıp savurması...
Mafya çete tarzı işlerin içinde oldukları on yıllardır bilinenler ile bunlara karşı mücadele vermiş saygın isimlerin yan yana konulan görüntüleri...
Hem de rol model aldığı, gelecekte onlar gibi
"büyük adam" olmayı hayal ettiği insanların düşürüldüğü durum...
Bir de darbe sevdalıları, mafya özentileri...
Buna ilave, tutuklananların hemen hepsinin evinde mutlaka bulunan ajandanın içinden, yine rol model alabileceği bir başka devlet büyüğüne suikast planları!..
Haydi, bunlar içerden yansıyanlar.
Daha acısı var; İsrail'in Gazze'yi yakıp yıkması sonucu bedenleri parçalanmış yaşıtı çocukların ekrana yansımış görüntüleri...
Bunun İsrail bayrağının sokakta yakılmasına, cihat çağrılarının yapılmasına neden olduğu gösteriler de cabası...
Bir de babası veya annesi işsiz kaldığı için ekonomik güçlük içine girdiklerini veya borcundan dolayı şirketlerinin battığını duyduğu arkadaşlarının çaresiz halleri...
Bir dönem gençliğini terör olaylarının korkulu günlerinde içe kapanık, özgüvensiz bırakan
Türkiye'nin aydınlık geleceğinin bugün içinde bulunduğu durum böyle...
Doğramacı'nın mektubu Bilkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr.
Ali Doğramacı'dan önceki gün gelen mektup bizde yukarıdaki düşünceleri uyandırdı.
Prof. Doğramacı mektubuna bir buçuk yıl önce Financial Times'ta yayınlanan Doğu Anadolu'daki eğitim girişimi, okul öncesi eğitimi anımsatarak başlıyor.
İhsan Doğramacı Vakfı Bilkent Erzurum Laboratuar Lisesi'nde öğrencilere, bilim ve sanat alanında konferanslar ve konserler sunduklarını bildiriyor.
Prof. Doğramacı, mektubunun devamında şöyle diyor:
"Öğrenciler bu etkinlikler öncesinde kendi hocalarıyla, örneğin konserde seslendirilecek eserleri anlayabilmek için 'Müzik dinleme sanatı'
dersi alıyor. Konserlerde ise Gürer Aykal, İdil Biret
, Gülsin Onay, Ayşegül Sarıca
, Emil Tabakov, Klaus Weise
gibi sanatçılar yer aldı. Öğrencilerimiz Vladimir Ashkenazy ile Ankara'da buluşma fırsatı da elde etti..." Aktardığına göre müziğin zirvedeki isimleriyle yetinmemişler.
Alanlarında en iyi olan bilim insanlarıyla da öğrencileri buluşturmuşlar.
İdil Biret'ten dinlemek Uğraşlarının Erzurum ile sınırlı kalmaması, daha geniş kitlelere ulaşması için
televizyon programı hazırlamışlar.
Bize de bunu duyurmak için mektubunu yazdığını belirtiyor.
İlk programdan iki gün sonra, 20 Ocak Salı günü, büyük sanatçı
İdil Biret'in
Beethoven'in 3 No'lu Piyano Konçertosu'nu seslendireceğini ve konserin TRT-2'de yayınlanacağını duyuruyor.
Programın TV'de alışılagelen konserlerden farkını da aktarıyor.
Bu programda Erzurum'daki öğrencilere yapıldığı gibi
"yer yer piyanoda seslendirmek suretiyle icra edilen eserin müzikal özellikleri ile ilgili açıklamalara yer verileceğini" aktarıyor.
Açıklamanın, sanatın zirvesinde olan Biret tarafından yapılacağını da duyuruyor.
Hatta bununla kalınmayacağını, eposta aracılığıyla izleyicinin de aktif olarak programa katılmasının sağlanacağını bildiriyor.
Prof. Doğramacı'nın mektubu haftalardır yatıp kalktığımız olayların içimizde yarattığı karartıyı dağıtıyor.
Yayın tarihi: 18 Ocak 2009, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/01/18//sarikaya.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.