81. Akademi Ödülleri, 22 ªubat’ta verilecek bir törenle sahiplerini bulacak.
Oscar'a bir-iki
Altın Küre'de iki ödül kazanan Kate Winslet'in bu yıl 'ya bir ya iki' Oscar kazanmasına kesin gözüyle bakılıyor..
Kate Winslet, geçen hafta verilen Altın Küre Ödülleri'nde En İyi Kadın Oyuncu ve En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu ödüllerinin ikisini birden alınca Gwyneth Paltrow'un 1999 Oscar Töreni'nde yaptığından daha utandırıcı bir kabul konuşmasıyla tarihe geçti. Gözyaşları, teşekkürler ve aşk bulamacında bir konuşmaydı söz konusu olan. Ayrıca sonsuza kadar sürecek gibi görünen teşekkür listesinin başında rakiplerini sayarken "Özür dilerim Anne (Hathaway), Meryl (Streep), Kristen (Scott Thomas)" dedikten sonra hafızasını yitirdi. "Sonuncu kimdi" diye söylenirken aklına geldi ve "Angelina" diye bağırınca hepimiz rahat bir nefes aldık.
Yine de yeni İngiliz Gülü'nü mazur gösterebilecek tek şey bu güne kadar beş kez Oscar'a aday olmasına karşın bir tek kez bile kazanamamış olmasıydı. Bir de hiçbir sonuç alamadığı 5 Altın Küre adaylığı. Aşırı tezahüratı, "beni affedin, ben genellikle hiçbir şey kazanamam," diye açıklamaya çalıştı.
Bu da çok anlaşılır değil çünkü Oscar'lar, Küre'ler olmasa da Winslet başta BAFTA olmak üzere birçok festivalden epey ödül almış bir oyuncu ama 33 yaşındaki Kate, bu güne kadar Oscar'a en fazla aday olmuş en genç oyuncu ünvanıyla anılıyor. Aday olmuş ama kazanamamış! Winslet, ne kendinden önceki İngiliz Gülü olarak adlandırılabilecek Julie Christie kadar büyüleyici, ne de İngiliz sahne ve sinemasının en güçlü ve ilginç oyuncularından Vanessa Redgrave kadar etkileyici, ama iyi bir oyuncu olduğu tartışma götürmez.
Heavenly Creatures ile başlayan sinema kariyeri, Ang Lee 'nin yönettiği Sense and Sensibility / Aşk ve Gurur, ile yükselişe geçti.
Filmin senaristi ve başrol oyuncusu Emma Thompson, Marianne rolü için onu yüzlerce aday arasından seçti. Bu rolle Hem İngiliz Akademi Ödülü'nü aldı, hem de En iyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında Oscar'a aday gösterildi. Bu filmi iki dönem filmi daha izledi; Jude (1996) ve Kenneth Branagh'ın çektiği Hamlet (1996).
EN POPÜLER YILLARI
Onu sanat filmlerinin aranan oyuncusu olmaktan uluslararası yıldızlığa yükselten ise James Cameron'un Titanic (1997) filmi oldu.
Tutkulu, kırmızı yanaklı aristokrat Rose DeWitt Bukater rolünde Leonardo DiCaprio'nun kollarında Titanik'in burnunda kollarını açarak dünyayı büyüledi. Bu rol ona 1998 yılında tekrar En İyi Kadın Oyuncu Oscar adaylığını getirdi.
Winslet'in cesur oyuncu diye nitelendirilmesi söylentilere bakılırsa Hideous Kinky (1998) ve Holy Smoke (1999) filmlerinde maceracı karakterleri canlandırmak için Shakespeare in Love (1998) ve Anna and the King (1999) filmlerinde başrolleri geri çevirdiği iddiasından kaynaklanıyor. İngiliz sinemasındaki öncüllerinden Sarah Miles'ın sınıf ve cinsel kimlikleri araştıran The Servant'ı (1963) veya David Lean'in Ryan's Daughter (İrlandalı Kız) filmlerinde gösterilen cesarete denk değil onunkisi. Ama günümüz de hem sistemin hem de o güne kadar yerleşik ideolojilerin alabildiğine sorgulandığı 60 yıllar değil ki...
Yayın tarihi: 18 Ocak 2009, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/01/18/pz/haber,18BD1777866D4E8192A048EA18392D01.html
Tüm hakları saklıdır.