Bella ve Edward'ın arasına kötü vampir James giriyor.
Maşallah çok iyi çocuk
YEŞİM TABAK
17.01.2009
Alacakaranlık'ı popüler yapan, hele de Amerikan basınının iştahını en çok kabartan yanlarından biri, endüstrideki yeri sağlam bir müzik kültürüyle iyi bütünleşmiş olması. Amerikan ve İngiliz usulü pop rock, best seller'ı Alacakaranlık'ı yazarken Stephenie Meyer'ın ilham kaynağı olduğu gibi, filmin soundtrack'ini de neredeyse boydan boya kaplamış durumda. Aynı zararsızlık, bu bol müzikli filmin kendisi için de geçerli. Alacakaranlık, vampirizme tarihindeki en uslu yorumlardan birini getiriyor. 17 yaşındaki Bella'nın (Kristen Stewart) aklını başından alan vampir Edward Cullen (Robert Pattinson), kötü adamlar ve birtakım hayvanlar dışında kimse için tehlike teşkil etmiyor. Cullen ailesi, insan kanıyla beslenmeyi reddeden vampirlerden. Tıpkı Blade'de olduğu gibi, rastgele insan avına dair ahlaki yasağı bozanlar, sadece punk kılıklılar. Cullen'lar ise, vejetaryen, spor yapan, hatta filmde değinilmedi ama muhtemelen yoga da yapan zengin bir aile gibiler. (Aile reisi rolündeki Peter Facinelli'nin Vampirle Görüşme'deki Tom Cruise'a benzerliği gözden kaçmıyor.) Edward, kız arkadaşı Bella'nın kanına girmemek için otokontrolü tamamen ele alabilecek kadar kibar bir delikanlı; ırza dost bir kan emici. 'Kötü çocuk cazibesine sahip bir iyi çocuk' olarak tasarlandığı söylenebilir. Zaten film 'vampirik' durumlarla çok da ilgilenmiyor; türün çeşitlenmesini takip edenler için zengin malzeme sunduğu söylenemez. Alacakaranlık, uzun zamandır örneği pek görülmeyen ciddiyette bir gençlik aşk filmi, Dirty Dancing'le aynı geleneğe bile bağlanabilir. Fakat James Dean'den beri Edward'ınki kadar ciddi bir pozculuğa nadiren rastlanmıştır. Edward vampir çekiciliğinin parodisi olabilecek noktaya kadar gidiyor ve çizgiyi geçmeden türünün sınırlarına -video klip romantizmi- sadık kalıyor. O kadar ki, filmdeki 'cheesy'lik, neredeyse cesaret edilen bir tuhaflığa dönüşüyor. Filmin, hedeflediği damarı iyi yakaladığı ortada; Pattinson (kendisi aynı zamanda folk rock müzisyeni ve soundtrack'te iki parçası var) şu anda genç kızların son büyük toplu aşkı / yeni favori poster oğlanı olarak almış yürümüş halde. Pattinson bu yöndeki fantezileri karşıladığı gibi, Kristen Stewart da 'ağırbaşlı isyanlar'daki yeniyetme genç kızın naif cesaretini güzelce takınmış. Aslında bu, daha çok onun hikayesi. Vampirlik her zamanki gibi, baştan çıkma arzusuna dair soluk benizli bir bahane. Önceki filmlerinde (Thirteen; Lords of Dogtown) Amerikan gençliğinin sorunlarına ve alt-kültürle ilişkisine bakan Catherine Hardwicke, Alacakaranlık'ta ilk defa bir hayal dünyasından bahsediyor. Bu hayal dünyası, kitabına / kuralına uyularak yaratılmış, kendisi kışkırtıcı olmamaya özen göstererek, kışkırmanın erdemlerinden bahseden bir yer. "Hoş olan güzel değil"se, sadece hoş olmakla yetiniyor ve 'kaplama dişli vampir' etkisinden şaşmıyor. Düşünün ki, Dawson's Creek'teki kasabada güneş kapanmış ve ortalığı vampirler basmış; Alacakaranlık'ın yakaladığı ton, aşağı yukarı böyle.
Haberin fotoğrafları
Yayın tarihi: 18 Ocak 2009, Pazar Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/01/18/pz/haber,0BE4509C6F784D53B35CD5F2F9907D02.html Tüm hakları saklıdır.