kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
17 Ocak 2009, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Çağdaş sanatla özgürleşmek

Dünden beri Akbank Sanat'ta verdiğim ve Amerikan sanatının 1950-1980 arasındaki serüvenini anlattığım bir dizi seminere hazırlanırken bir şey dikkatimi çekti. Bu dönemdeki Amerikan sanatı ve onun artık "modern klasik" olmuş sanatçıları yapıtlarını hazırlarken gerçekten de seminere başlık olarak seçtiğim şeyi yapıyor ve "son modernizm"i hazırlıyordu.
Sadece yüksek bir zekâ, bir kültür birikiminin içinden algılanabilen, "beğendim-beğenmedim" yargılarının ötesine geçen, sanat yapıtını matematiknesnel bir gerçeklik olarak kabul eden bir yaklaşımdı bu. Bir süre sonra anlaşılması, kavranması çok zor bu sanat gücünü gündelik hayatın nesnelerinden alan Pop Sanat ile "aşıldı." İnsanlar daha kolay, daha eğlenceli şeylerle yüz yüze gelmekten memnundu. Böylece modern sanat bitti ve açıkçası modern sonrası (post modern) dönem başladı.

Çağdaş sanat denen şey...
İşin içinde Pop Sanat bile olsa henüz Çağdaş Sanat ("contemporary art") dediğimiz döneme geçilmemişti. O dönem (belki başka tarihler de önerilebilir) ama 1980'lerin ortasından itibaren başladı. Kaynakları yüzyıl başına ve Dada akımına kadar geriletilebilirse de çağdaş sanat artık kendisiyle bağlı bir şeydir. Ama nedir bu çağdaş sanat dediğimiz nesne?
Yanıtlanması çok zor bir soru. Zorluk çağdaş sanatın sadece basit ve kısır manada "görsellikle" ilgili olmamasından kaynaklanıyor. Oysa "resim" dediğimiz zaman aklımıza gelen öncelikle görsel bir şey. Çağdaş sanat bu anlayışın bittiği noktada başlıyor. Resim de bir parçası olabilir fakat bugün üretilen sanatın ana meselesi nesneleri, mekânları, bedenleri, kısacası hayatı meydana getiren her şeyi kullanarak hayatın ürettiği sorulara bir yanıt bulma çabası. Yanıt vermek şart değil; soru sormak da bir o kadar önemlidir ve çağdaş sanatın işlevleri arasında o da yer alıyor. Siyaset, tarih, kimlik, toplumsal olgular her şeyi kullanan, her şeyi kendi malzemesi ve özü olarak gören bu yaklaşımla irdeleniyor. Kısacası çağdaş sanat modern sanattan farklı bir şey.
Artık bir sınırdan söz etmek çok zor sanat söz konusu olduğunda. Resmin, heykelin, videonun, en basit, en sıradan, en ucuz malzemenin kullanıldığı, görsellikle anlamın kesiştiği o karanlık noktanın üstünde gelişen bir "şey" çağdaş sanat. Sınırsız bir özgürlük ve sınırsız bir zenginlik içinde cereyan ediyor.

Muhayyilenin gücü ve zenginliği
Bunları şunun için yazdım: Amerikan sanatının gerçekten yaratıcı ve zor yapıtlarına saygı duymamak mümkün değil ama onların içerdiği yaratıcılık ve onların kapsadığı "muhayyile" bugünkü sanatla karşılaştırıldığında itiraf edelim ki son derecede sınırlı. Rothko'nun, Newman'ın, Andre'nin yapıtlarında da kuşkusuz çağını aşan bir muhayyile var. Gene de onların verili koşullar ve sınırlar içinde, "konvansiyonel" köklere bağlı kalınarak (çaba onları aşmak olsa da) üretildiği apaçık ortada.
Oysa bugün o çok kolay, çok basit görünen, izleyenlere " bu da sanat? ", " ben de yaparım" dedirten çağdaş sanat örneklerinin içerdiği zenginlik insanın başını döndürecek mertebede. Hani Marx çocuklarının defterine en sevdiği söz olarak " insana ait olan hiçbir şey bana yabancı gelmez" diye yazmış ya, bu söz tamı tamına çağdaş sanatı tanımlıyor. İnsana ait olan her şey onun bir parçası. O zaman da sınırsız bir yaratıcılık, sınırsız bir özgürlük dünyası çıkıyor ortaya.
İnsanın tarihin hiçbir döneminde bu kadar büyük bir özgürlük yakaladığına inanmıyorum. Sanatın hiçbir dönemde bu kadar güçlü ve geniş kapsamlı olmadığına inandığım gibi. İş tadını çıkarmakta!