Hayli kasvetli ve üzücü bir film. Ama sonuç olarak insanı üzdüğü kadar da rahatlatıyor.
Çünkü bizde görülmemiş bir şeyi yapıyor: Daha önce başarılı (konulu) filmleriyle tanınmış bir sinemacı, kimsenin düşünmediği bir alanda bir belgesel çekiyor ve böylece, yalnızca bir vatansever değil, aynı zamanda duyarlı bir insan olduğunu kanıtlıyor.
Film, çok özetle üç İstiklal Savaşı gazisinin belgeseli.
Üçünün de yaşı (tam belli olmasa da) 110'lar civarında olan nişancı er Ömer Küyük, süvari çavuşu Yakup Satar ve sıhhiyeci onbaşı Veysel Turan.
Çorum, Konya ve Eskişehir köylerinde yaşayan bu üç yaşlı gazi, kameranın önüne geçiyorlar; gündelik hayatları içinde ustalıkla yakalanmış, aileleri ve yakınları arasında çekilmiş belgesel bölümlerle...
Elbette onların İstiklal Savaşı üzerine anılar anlattıklarını söylemek, hayli abartılı olur.
Çünkü artık pek bir şey hatırlamıyorlar, belli laşarı çiğnenmiş sakız gibi tekrar ediyorlar. Arada birden gerçek bir anı canlanıyor, ama onun da sonu gelmiyor. Ne var ki zaman zaman birden çıkıp gelen bir jest veya bir söz (hasta yatağındaki yaşıtının sakalını okşayan gazi gibi) bize gerçek sinemanın tadını duyuruyor.
Böylece film, umulduğu gibi yaşlı gaziler üzerine bir belgeselden çok, doğrudan doğruya yaşlılık üzerine bir belgesele dönüşüyor. Üç adam da yaşlı, çok yaşlı. Ve ileri yaşlılığın tüm belirtilerini, eksiklik ve zaaşarını, hastalık ve tiklerini farklı dozlarda ve biçimlerde de olsa taşıyorlar. Hepimiz insan hayatı uzasın, daha çok yaşayalım diye bekliyoruz. Ama illa da uzamalı mı? Eğer çok yaşama serüveni sonunda böylesine patetik ve acınası bir konuma düşmek demekse? Film, bir anlamda diğerlerine kıyasla çok yaşamış üç insanın özel hikâyesi. Çekimden sonra üç kahramanımızın da ebediyete intikal ettiğini öğrenmek üzücü. Ama bu zaten kaçınılmaz ve beklenen bir şeydi.
Asıl üzücü olan şeyler başka.
Öncelikle, böyle belgeseller niye daha önce akla gelmedi? Bu insanları daha genç yaşlarında kamera önüne getirip daha çok konuşturmak ilginç olmaz mıydı? Ayrıca, en azından içlerinden birinin, Ömer Küyük'ün, kendi parasını okul yaptırmaya harcadığı halde gerçekten ihtiyacı olan yeni bir ev için devletin (hem de söz verdiği halde) ölümüne dek bunu yapmaması gerçekten acı veriyor. Bu bir avuç gaziyi, sayıları gözümüzün önünde azalan ve herhalde artık soyları tükenen bu insanları, niye son demlerinde mutlu edemedik? Ve onlardan öğrenebileceklerimizi zamanında öğrenmedik?
Son Buluşma * * *
Yönetim ve senaryo: Nesli Çölgeçen/ Görüntü: N. Çölgeçen, Fatih Aydoğdu, Berrin Avcı, Ahmetcan Çakırca, Tamer Uygun/ Müzik: Nadir Göktürk/ Plan Prodüksiyon yapımı.
Yayın tarihi: 17 Ocak 2009, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/01/17/ct/haber,6BE91A9236E24BD8A30245A7F1397EA5.html
Tüm hakları saklıdır.