Şu küresel kriz, tam zamanında
imdada yetişti. En azından
ilkelliklerini örtmek isteyenler için.
Zira kriz ortamının kendine has bir kimyası vardır.
Ak ile karay ı karıştırabilirsiniz.
Testiyi kıran ile
suyu getireni ayırt edemezsiniz.
Sığındığınız kriz bahanesiyle,
ilkelliğinize meşruiyet(!) kazandırabilirsiniz.
Nakit akışı zaten iflas etmişti. Kata yata, dört çarpı dörde giden paralar yüzünden tedarikçiye borç takılmıştı. Küresel kriz tam zamanında imdada yetişip
kişisel mazeret oluvermiş.
Vergi, başka bir kişisel krizdi zaten. Anadolu Ajansı'ndan
Türkan Al ve
Esin Işık'ın haberi, küresel krizden önce çoğu işadamı ve işletmenin vergi beyanlarındaki
kişisel(!) krizlere işaret ediyordu:
Asgari ücretin
623 lira olduğu zamanda, elektronik sanayicilerin
524 lira, fabrikatörlerin
537 lira, kürkçülerin
448 lira, kuyumcuların
829 lira, demir çelikçilerin
bin 583 lira aylık geliri olduğu beyan edilmiş.
Kurum beyanlarında dahi
1 milyon 278 bin işletme kâr ederken
354 bini zarar göstermiş. Peki ne zaman? İşlerin tıkırında gittiği
altın yıl 2007'den söz ediyoruz.
Ortada henüz küresel kriz yokken vergideki bu performans(!) kişisel krizlerin ifadesi oluvermiş.
Alacaklısına
sistematik borç takma alışkanlığındakilere de küresel kriz, ilaç gibi geliverdi. Eskiden "
varken ödememek için" atılan taklalara gerek kalmadı. Bahane hazır; "
küresel kriz vurdu, ödemiyorsam sebebim var."
Bir başka bahane kapısı, çalışanından kurtulmak isteyen kötü niyetli patronlar için açılıverdi.
Yalnızca ABD'de 2 milyon kişiyi işinden eden küresel kriz, içeride, "
tensikatın" meşru(!) mazereti haline getirildi.
Yalnızca işçi çıkarmak şeklinde değil aynı zamanda tensikat olmadan da işgücü maliyetini azaltmanın yolu yapıldı.
Öncelikle "
küresel krizde hiç değilse işim var" algısıyla yılbaşı zamları güme gitti.
Yetmedi, "
kriz yüzünden şu kadar adam çıkartacağız, içinizden seçin" ifadesiyle "
ahlaksız teklif" halinde öneri sunularak çalışanlar terörize edildi. Ardından "
daha az ücrete razı olun" teklifi sunuluverdi.
Çalışana ölümü gösterip sıtmaya razı edenlerin bu kişisel krizi, yine küresel krizin gölgesinde yeşertildi.
Üretime
ara vermek bir şeydir. Pazar daralmıştır ve satılamayacak malı stok için üretmek, anlamsızdır.
Fakat üretime ara verme bahanesini, sürgit işlerinde kullananlar, yükümlülüklerinden sıyrılma gayretindeler.
2001 krizi öncesinde
yüksek enflasyonun yaptığını, şimdi küresel kriz bahanesi yapıyor.
Arkaik kalmış üretiminiz zaten müşteri bulamıyordu.
Eskimiş
ürün gamınız zaten kâr sağlamıyor,
cironuz kazandırmıyordu. Sektörünüzün kronik sorunları kırılma noktasına taşınmıştı ve tam da bunların sizi devirmek üzere olduğu noktada imdada küresel kriz yetişiverdi.
Şimdi pekalâ
kişisel krizinizi saklayabilir, tüm ilkelliklerinizi küresel krize dayandırabilirsiniz.
Değer yaratmayan iş süreçlerinin oluşturduğu
tüm pislikleri küresel kriz halısının altına süpürenlerin kaçırdığı şu:
Kriz, nasılsa geçecek. Er veya geç;
şiddeti azalacak ve yeni bir
büyüme dalgasına bağlı olarak
Türkiye ekonomisi kendi dinamiklerine dayalı
patlamasını sağlayacak.
Küresel kriz yorganı üzerinden çekilen böylesi "
bahaneci" firmaların halini merak ediyorum doğrusu.
Küresel fırtınanın yeni dalgaları, daha da derin bir durgunluk yarattığında şayet zorda olan firmalara dair bir kurtarma planı düşünülüyorsa,
böylelerini kurtarmak, akla, izana ve vicdana sığar mı?
Çoktan ölmesi gereken firmaları kurtarmak bana göre
Türkiye'nin hız kesmesidir.
Küresel krizi bahane edip kişisel krizini örtenleri
ayırt edecek kriterler oluşturmadan "
vergi affı, prim affı, can suyu, kurtarma, destek" gibi araçların devreye alınması, bana göre hayati bir hata olacaktır.
Yayın tarihi: 13 Ocak 2009, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/01/13//oguz.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.