Yoksulluk halleri-2
.
Daha küçüklerinde de durumun öyle olduğunu biliyorum ama özellikle
Ankara ve
İstanbul gibi metropollere girip çıkanların veya bu merkezlerin etrafında biraz dolaşanların gözüne çarpan bir yeni oluşum var.
Epey bir süredir devam eden hızlı bir yapılaşma bu kentlerin etrafında bir dönemde
gecekondu diye bildiğimiz yapıları yerle bir ediyor onların meydana getirdiği mahalleleri ortadan kaldırıyor. Daha önce yapıldığı üzere o evlerde yaşayanlar bu defa sokağa atılmıyor. Tam tersine eski gecekondu mahallelerinde yükselen büyük apartmanların içinde yer alan dairelere yerleştiriliyor bu kesim.
O kulelerin insanı irkilten görüntüsünü yok saymak mümkün değil ama böylelikle sadece kentler biçim değiştirmekle kalmıyor, çok daha önemli bir gelişme yaşanıyor:
yoksulluk sınıf, hiç değilse gömlek değiştiriyor. Yoksulluğun partisi AKP Bu durum dün bu köşede yazdığım yazıyla çelişmiyor:
Türkiye'nin bugün karşı karşıya kaldığı en önemli gerçek yoksulluktur. Anlattığım oluşum mevcut iktidar partisi AKP'nin bu gerçeğin sonuna kadar bilincinde olduğunu gösteriyor. Nitekim asıl iddiam odur ve dünkü yazıyı da öyle bitirmiştim:
AKP kentsel alanda ortaya çıkan yoksulluğu özellikle yerel yönetimler eliyle, aracılığıyla son derecede iyi bir biçimde yönlendirebildiği için 2002 sonrasındaki siyaset başarısına erişmiştir. Gene bu gerçeğin bilincinde olduğu içindir ki, AKP hem de genel başkanı ve Başbakan aracılığıyla sadece yerel yönetimlere değil doğrudan doğruya devlet yönetimine de yoksullukla uğraşmak, onu kontrol etmek görevini yüklüyor
. Daha önce kömürden kuru gıdaya kadar yoksullara yapılan yardımlar alan ve veren tarafından bir mahcubiyet içinde el değiştirirken AKP şimdi izlediği popülist politikanın kendisine yüklediği bir özgüvenle yaptığını sadece açıklamakla kalmıyor onu bir siyasete dönüştürüyor. Bu kontrolün yöntemi yanlış olabilir, hiç itirazım yok, fakat o eksiklik uygulanan politikanın realitesini göz ardı etmez. AKP özellikle yerel yönetimlerde
Türkiye'nin en büyük gerçeği yoksulluğun ayırtındadır ve bunu ister popülist ister daha kalıcı (ekonomik büyüme) politikalarla dengelemeye çalışmaktadır.
Yoksulluğu dert edinmek Bu yönde çalışan, yani yoksullukla uğraşan sadece AKP değil. Çok uzun bir süredir
Türkiye içlerinde en çok tartışılanı
Deniz Feneri olan birçok kuruluş aracılığıyla
hayırseverlik kavramına yeni bir biçim vermeye çalışıyor.
Buradaki hayırseverlik sadece hayır işleme anlamına gelmiyor. Bu girişimlerin tümü açıkça yoksulluğu dengeleme ve onun bir sosyal patlamaya dönüşmesini engelleme anlamını taşıyor. Mesele artık sadece yeşil kart vermekle sınırlı değil, bir genel sosyal politika meselesi.
Boğaziçi Üniversitesi'nden Prof. Ayşe Buğra, 'Kapitalizm, Yoksulluk ve Türkiye'de Sosyal Politika' isimli kitabında bu sosyal politikayı doğrusuyla eğrisiyle, yeterlilikleri ve yetersizlikleriyle ele alıyor. Bir başka akademisyen
Ali Ekber Doğan, 'Eğreti Kamusallık: Kayseri Örneğinde İslamcı Belediyecilik' başlıklı kitabında bu oluşumun daha ayrıntılı çalışmasını ortaya koymuştur.
Sol yerel yönetim geleneğinin sahip çıkması gereken bir politika (tekrar edeyim bütün yanlışlarına rağmen) AKP'li yerel yönetimler tarafından uygulanmıştır ve AKP'nin başarısı buna bağlıdır. Sorunun sadece AKP'nin başarısıyla sınırlı olmadığını burada belirtelim.
AKP bu uygulamalarıyla bir sistem partisi kimliği kazanmıştır. AKP'nin kapatılmamasının en önemli nedeni budur. Sistem o partinin yaratacağı boşluğun dev bir meçhul doğuracağını görmüş ve anlamıştır. Kısacası
Türkiye'deki politikayı bugün yoksullar ve yoksulluk belirliyor. İslam burada sadece bir ideolojik çerçevedir. Bundan sonrası popülist politikalar yerine yapısal politikaların üretilmesi ve yoksulluğun somut bir ekonomik modelle bir kader olmaktan çıkarılmasıdır.
Bakalım kime nasip olacak bunu anlamak ve uygulamak...
Yayın tarihi: 25 Aralık 2008, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/12/25//haber,F5AB9F499A2E44BBBA2E70CADFA4FDFF.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.