Aşağıdaki erkek, kadın, baba, anne, dede, nine, teyze, abla, ağabey, kardeş, oğul, kız, çocuk, torun, yeğen, damat, gelin insanları tanıyor musunuz?
Ayhan Savdıran, Ahu Savdıran, Çiğdem Özen...
Ahmet Alkan...
Elif Yılmaz...
Murat Yılmaz...
Rukiye Sağlık, Gülcan Aslan...
Ahmet Bora...
Gülten Yaylacı...
Mustafa Çalım...
Süleyman Sağlam, Neslihan İnan...
Mustafa Müslümoğlu, Zehra Budak, Bayram Budak, Fatma Budak, Ali Budak...
İdris Başusta, Ayhan Başusta, Gizem Başusta...
Mürsel Kerti, Necla Kerti, Elif Buse Kerti.
Ve ismini buraya alamadığım yaklaşık 100 kişi.
Tanımazdınız belki; yukarıdakilerin hepsi bir gün içinde öldü.
Kimi birbirini öldürdü, kimi birbiriyle öldü.
Bayramda böyle böyle 115'ten fazla kişi öldü.
Ve umurumuzda bile olmadı!
PARAMPARÇA Oysa biz ölüleri umursarız.Lakin başka başka türlü ölürlerse. Burası şehitlerini sayan, ölü ele geçirilen teröristleri yuvarlayıp sayan, bombalarla öldürülenleri sayan, hastanede beşer, onar ölüme küvezlenmiş bebekleri de şöyle bir sayan ülke.
Ama yukarıdakileri zor sayarız.
Çünkü, onların ölümünde bizi şaşırtan hiçbir şey yok.
Çünkü hepimiz öyle kolayca ölebiliriz ve hepimiz kolayca öyle öldürebiliriz. Çünkü bu normal!
Çünkü bunun
"haber değeri" bile yok.
Çünkü bununla mücadele için milyarlarca dolarlık silaha gerek yok, çünkü ABD ile anlaşma yapmaya, sürekli tetikte olmaya, oradan oraya asker sevk etmeye gerek yok.
Ağlamaya gerek yok, mateme gerek yok, bayrak indirmeye, tabutları bayrağa sarmaya gerek yok.
Çünkü bu çok olağan. Çünkü, çıkın otoyollara, çıkın asfaltlara, çıkın caddelere; hepimizin halleri bunlar. Birbirimize zehir etmek için yolları, kendi hayatımızı dahi çiğnediğimiz bir film bu.
Birbirimize nefret, öfke, rekabet, sollama, sallama kustuğumuz, birbirimizin asgari gölgesini ezdiğimiz, birbirimizi hiç sevmediğimiz, ne bölünmez bütünlüğü, paramparça olduğumuz yollar bunlar. FETİŞİZM Orhan Pamuk' un
"Yeni Hayat" ında
"Bir kitap okuyup hayatı değişen" şahıs, otobüs ön koltuklarında
"çarpışma" anı bekliyordu.
Hepimiz, üstelik öyle pek de kitap mitap okumadan, ön koltuklara binmişiz. Gözümüz dönmüş.
J.G. Ballard'ın
"Çarpışma" kitabı (Ayrıntı Yay.) belki daha da uygun.
David Cronenberg' in filmini yaptığı
"Crash", "Motorlu araç, çarpışma hazzı, kaza, kazazede, cinsellik, risk, kaza arzusu, otomobil kazası fetişistleri, otomobilde kaza sayesinde cinsel enerji patlaması, kaza pornografisi, kaza manyası, James Dean gibi hızlı yaşayıp genç ölenlere tapınan kaza cemaati"ni masum, mütevazı, mazbut hayatımıza çarpıp durur.
Bizim buralarda belki şunu da eklemeli:
Binbir baskı, cendere, çerçeve, tabu, sınırlama, tahakküm, itelenme, ötelenme, haksızlığa maruz kalma içinde; özgürlük ilanı, bağımsızlık beyanı, saygı ve itibar görme, başkasına hükmetme, kendini kanıtlama, meydan okuma, üstün olabilme, hak yiyebilme, avantaj elde edebilme, öne geçebilme güdülerimizin hepsi boşalıp ön koltuklara atıyor kendini.
İşte, güçte, amir ve devlet karşısında hak arayamayan bir millet, hak ve hayat çalarak tam gaz gidiyor. İntiharı günah sayan bir gelenek, intihara koşuyor.
"Yavaşlık"tan muzdarip bir kültür, gaza basarak birden hızlanıyor. KÜL KEDİSİ Kitap yazanın, filmi yapanın aklına şu
"rastlantı" gelir miydi mesela.
Manisa. Biri karşıdan gelen, diğeri o yöne giden iki araç.
İkisi de Bursa plakalı.
Biri
asker ziyaretinden dönüyor; diğeri
asker teslimine gidiyor.
Çarpışma. Sanki sınır karakolu. Sanki mayın.
7 ölü. Henüz yeni evli çift, gelinin asker kardeşi, aileden iki kişi aynı anda.
16 yaşında kızlarıyla üç kişilik aile öteki enkazda.
Başka yerde, dede ile 9 yaşındaki torun, geçmiş ile gelecek aynı bisiklette can veriyor.
Yozgat'ta, karı koca, 21 yaşındaki gelin ve yavrusu, kül otomobilde sonra fark edilen
henüz ömrünün 6'ncı ayında ceset bebek, bir masalda kabaktan dönüşmüş arabada Kül Kedisi! Bir katil eve girse, aynı aileden çoluk çocuk birkaç kişi öldürse (bakınız 1'inci sayfa), irkilirsiniz, evladınıza, eşinize sarılırsınız ya, bir an başınıza gelmiş gibi olur kapıları sıkı kilitlersiniz ya, araba araba, öyle işte, toplu halde can veriyorlar.
"Zenginlik havasının küstah köklemeleri" dışında, genellikle krediyle alınmış, taksite bağlanmış, deposu zor doldurulmuş, bakımları belki ihmal edilmiş arabaları birbirimizin üstüne süren bir çılgınlık.
Makineleşmiş ölüm. Direksiyonda fışkıran ruhumuz.Hazdan acıya son sürat gidiş.
Belki de böyle mutluyuz. Belki ecel aslında bu, kader bu aslında! Yazgımız, çarpışma, hep çarpışma!
Yayın tarihi: 14 Aralık 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/12/14//talu.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.