Biz matrak insanlarız.
İlginç sempati kriterlerimiz var.
Mesela, Fransa'da
"merkez sağ yönetim"e karşı
"ayaklanan", arabaları ateşe veren, barikatlar kuran
"Müslüman" gençleri tutarız
"Fransız polisi"ne karşı.
Çünkü, belki şiddeti onaylamasak bile, onların mağduriyetini, isyanını, öfkesini anlarız.
Tek tek örnek saymayayım ama siz zaten biliyorsunuz.
Kendinizi de, etrafınızı da.
ZALİM YUNAN Anladığım, şimdi de
"Yunan devleti ve polisi"ne karşı
"ayaklanan" gençlere kısmen sempatimiz oluştu.
Medyada ve çevrede hava o.
Çünkü,
"Zalim Yunan polisi" henüz 15 yaşında bir genci, esasta bir çocuğu ateş edip öldürdü.
Tabii ki
"bütün Yunan polisi" değil.
Gözaltındaki iki
"Yunan polisi". ANARŞİST Hem, biliyorsunuz, değil mi...
"Ayaklananlar" ın çoğu, en azından öncülük edenler
"Anarşist". Öyle devlete her posta koyanın, bir zaman tüm solcuların, gençlerin, idam edilenin de, işkence görenin de, evde azarlananın da, mahallede komşularca mimlenenin de, muhbirlerin üflediğinin de burada hemen damgalandığı gibi
"anarşist" değil; kelimenin tam manasıyla, harbiden
"Anarşist." Biraz eski ve uzun hikaye!
ÇOK MÜHİM Bizim iyi, empati dolu kalbimiz şimdi
"ölü çocuk"tan yana.
"Yunan devleti"ne antipatiyle de birleşti mi, sorma gitsin.
Ayrıca, şunları çok önemsiyoruz:
1. İki polisin hemen tutuklanmasını. 2. Devletin özür dilemesini. 3. İçişleri Bakanı'nın istifasını vermesini.4. Sosyalist (sosyal demokrat) muhalefetin hükümete veryansın etmesini.5. İnsanların tepki göstermesini. FAKAT GÜLÜM Fakat gülüm,
burada da çok çocuk öldürüldü! Cizre'de panzerle ezilen 12 yaşında çocuk mu devlette bir utanca yol açmıştı, yoksa Kızıltepe'de evlerinin önünde, ayağında terliklerle, babasıyla birlikte, 12 yaşında 13 polis kurşunuyla delik deşik
Uğur mu?
Uğur bu köşede ve başka yerlerde günlerce mesele edildikten sonra yaprak kımıldamış, dava açılmıştı.
Nasıl?
Polisler önce görevden azıcık alındı, sonra başka şehirde göreve tayin edildi, mahkeme Eskişehir'e kaçırıldı, mağdurlar devamlı o şehre taşındı, yeniden mağdur edildi ve aylar, yıllar sonunda standart prosedürle beraat çıktı.
"Dur ihtarı" yüzünden kolayca öldürülen kaç kişi olmuştu,
Baran Tursun gibi.
Karakollarda öldürülmüş Nijeryalı da çıktı, intihar ettiği söylenen Polonyalı da.
Bir dergi satarken vurulan ve felç olan arkadaşını vuranları protesto ederken işkencede öldürülen
Engin için Adalet Bakanı bir özür diledi, doğru. Özrü giden ömrü getirmedi.
Ama ille de çocuklar.
Siz 12 yaşında çocuklar panzerle, kurşunla öldürüldüğü için
"istifasını veren" bir bakan gördünüz mü şu yıllarda, Yunanistan'da değil, buralarda. İstifasını verirken,
"Can almak demokrasilerde mazur görülemez" diyen bir yerli.
Neden?
Bizim çocuklar daha mı değersiz? Biz
"Fransa'da, Yunanistan'da tepki ve öke" ye sempati duyabilirken, burada daha mı ürkek, daha mı vurdumduymaz, daha mı resmi şiddetiz?
O DA İNSAN Polisin maruz kaldığı bir sürü şiddet de var.
Amir hakareti, tayin sefaleti, aşırı mesai felaketi, angarya eziyeti. Tabii ki ölüm riski de.
"Polisin insan hakkı"nı da savunun, ona şiddet uygulayana karşı; sonra, kim onlarca kurşun sıkabilmişse bir çocuğa, kim panzer sürebilmişse küçücük bir bedene, kim parkta bir tekmede öldürmüşse, kim küçük bir kolu bükmüşse, kim işkenceden geçirmişse, ona karşı da
"çoluk çocuk her insanın hakkı"nı savunun.
Hep devlet olmayın; etrafı kırıp dökmeseniz bile, belki vicdanınızda isyan eden küçük bir
"anarşist" vardır; bir kulak verin.
Yayın tarihi: 11 Aralık 2008, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/12/11//haber,307ED25829164080B9A25173B0CAA074.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.