- Siz "Başbakanla aramızda soğukluk yok," deseniz de Bush benzetmenizin bir politik eleştiri değil başlı başına bir politika olduğu ileri sürülüyor. Sebep de Cumhurbaşkanı Gül'e daha yakın olmanız. Doğru mudur bu? - Ben bu sözleri sarf ettiğim programı yapan arkadaşlarımıza telefon edip, "Ben Abdullah Gül tarafından görevlendirildim, mesaj vermek istiyorum, beni çağırırsanız programınız çok tartışılır, gazeteler sizden bahseder," demedim! Aradılar, Amerikan seçimlerini konuşmak için davet ettiler, bu arada da Kürt sorununu konuştuk, çünkü bir gün önce bu konuyla ilgili yeni bir gelişme olmuştu. Tamamen spontane bir cevaptı. Gerçekten ne Gül, ne Erdoğan, kendi aralarındaki ilişkide bana ihtiyacı olan insanlar değiller!
- Çok mu önem atfediyorlar size? - Herhalde öyle! Ama ben şuna eminim; AK Parti tabanında, bu da Türkiye'nin yarısı demektir, fikirleri önemli kabul edilen bir yazarım, Türkiye'nin çok geniş bir kesimi benim fikirlerimi dikkatle izliyor. Bu da bana ayrı bir sorumluluk yüklüyor ama bu, gazetecilik sınırları içinde bir sorumluluk. 'Bunu bir de siyaset alanına taşıyayım, filancayla falanca arasında aracılık yapayım' görevini üstlenmeme gerek yok, kaldı ki bu iki insanın buna ihtiyacı yok! Onlar istedikleri zaman görüşebilecek kadar birbirlerine yakın ve aralarında uzun yıllara dayalı bir dayanışma var.
- Şaşıyor musunuz bu olanlara? - Şaşırmıyorum çünkü Türkiye'de gazetecilik çok kötü örneklerle dolu. Ben neyi savunuyorsam kendi fikrim olarak savunuyorum. Abdullah Gül, 1 Mart tezkeresini Meclis'e sevkeden hükümetin başındaydı. Ben sonuna kadar karşı çıktım buna. Yani karşımda Abdullah Gül vardı aslında. Dolayısıyla böyle bir ilişki tarzı içerisinde hiç olmadım, olmam da.
Yayın tarihi: 14 Aralık 2008, Pazar Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/12/14/pz/haber,B8EDBF5EDB7E4353B509622E41111F36.html Tüm hakları saklıdır.