Ekonomik krize karşı hangi formül umut olacak?
IMF'nin önerdiği doğrultuda hareket etmekle mi sorunun içinden çıkılacak?
Yoksa bunun ötesinde yeni manivelalar mı devreye girecek?
Sanayi ve Ticaret Bakanı
Zafer Çağlayan bu iki soruyu yönelttiğimde, şu tespitte bulunarak söze başladı:
"Kriz de sektörlere göre farklılık gösteriyor. Bazı sektörler hiç etkilenmemiş durumda. Ama onlar da 'Yandık bittik'
diyor; yanlış olan burada..." Bu noktada
"ama" deyip ekledi:
"Bizim bir şansımız var..." Şansın ne olduğunu da örnekler vererek anlatmaya başladı:
"Nasıl büyük bir sanayi kurulurken, yan sanayinin hemen yanında olmasını ister. Bizim Avrupa nezdinde durumumuz da buna benziyor. Türkiye AB ülkelerine en kısa mesafede. Daha kısa sürede ve ucuza mal bulacağı yer hala Türkiye." Bazı ülkelerde yük gemilerinin yeteri sayıda konteynır bulamadığı için seferini iptal etmek zorunda kaldığını anımsattı.
Yapılan araştırmalarda Avrupalı tüketicinin giyim ve gıda konularında bir kısıntıya gitmesinin söz konusu olmayacağının görüldüğünü belirtti.
"Bu da toplam ihtiyacının beşte biri demek ki bunu da biz karşılarız" dedi.
İçerinin gücü Özellikle tekstil ve gıda sanayisinde geçmişte iyi kazanıldığını anımsattı. Bu aşamada ilginç bazı bilgiler aktarmaya başladı.
Verilerini, geçen yıl tamamlanan
"Girişimci Bilgi Sistemi"ne (GBS) dayandırdı.
GBS verilerinden aktardığına göre
Türkiye'deki işletmelerin yıllık cirosu 1.7 trilyon YTL (Yaklaşık 1.2 trilyon dolar)...
Bakan Çağlayan bunun sadece 150 milyar YTL'lik bölümünün ihracattan geldiğinin ortaya çıktığını vurgulayıp devam etti:
"Geri kalan 1.5 trilyon YTL dolayındaki ciro demek ki içerde üretiliyor. Dolayısıyla Türkiye'de iç pazar henüz doymuş değil ve piyasa dışardan değil, içten gelen güçle dinamizmini koruyor..." Bu noktada bir başka örnek veriyi daha dikkatimize getirdi.
Gelişmiş ülkelerde her bin kişiden 130'u otomobil sahibi iken bu rakamın
Türkiye'de 90'da kaldığını bildirdi.
"Türkiye'de piyasa henüz doyma noktasına ulaşmadı; önemli olan içeriyi canlandırmakta" dedi.
Likidite mi, güven mi? Bakan Çağlayan'ın vurguladığı bu rakamlardan yola çıkarsak, içerinin canlanması ve ekonomik korkunun yenilmesi için bazı şartların da hayata geçirilmesi gerekiyor.
Bunun başında da harcama eğilimlerinin yeniden artırılması geliyor.
Klasik yöntemi de belli,
"piyasaya likidite" aktarımı... Anlaşılıyor ki, bu konuda kararın alınabilmesi için önce IMF ile pazarlığın sonuçlandırılması gerekiyor.
Çünkü IMF, 2009'da maaş ve ücretlerin artırılmasına, yatırımlara kaynak aktarılmasına, belediyelere ekstra gelir yaratılmasına karşı...
Yani, harcamayı cazip kılacak, enflasyonu körükleyecek nitelikteki karşılıksız likiditenin önünü kesmeye çalışıyor.
Her ne kadar önceki gün IMF ile anlaşma noktasında bir seviyeye varıldığı haberleri çıkmış olsa da dün Hazine'den gelen açıklamaya bakılırsa henüz bir gelişme yok.
Nedeni de belli...
Küresel ekonomik krizin
Türkiye'ye etkisinin,
"ekonomisindeki likidite daralmasından mı, yoksa bizi de etkileyecek korkusundan mı kaynakladığı" konusunda uzlaşma sağlanamıyor.
Sonuçta olaya doğru teşhis konulamaması ile güven sorununa dayalı korkunun yarattığı kriz, her geçen gün iç piyasadaki umudu tüketiyor.
Bunu anlamak için de alışveriş merkezlerinde dolaşmak yeterli...
Nice bayramlara...
NOT: Bayram süresince yazılara kısa bir ara...
Yayın tarihi: 7 Aralık 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/12/07//haber,CBDB47B38FFC490F9AC675EB86FA2AAE.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.