kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
2 Aralık 2008, Salı
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
MUHARREM SARIKAYA

Partiye bağlılık frekansı...

Yerel genel seçim çalışmalarını Kızılcahamam'da tamamlayan AK Parti dün güne sürpriz haberle başladı. Aslında haber sadece AK Parti için değil, Türk siyaseti açısından da önemli bir gelişmeydi.
Haber 4 dönem, tam 20 yıl Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevini yürütmüş Aytaç Durak 'ın, AK Parti'den istifasıydı...
Haberi alınca Başkan Durak'ı cep telefonundan arayıp asıl gerekçesini sordum.
Önce yanıt vermek istemedi, yazılı açıklamada her şeyi anlattığını söyledi.
Sohbeti uzatınca meselenin ne olduğu da anlaşıldı.
Durak söze şöyle başladı:
"Bana 210 bin Adanalı, 'Nereden aday olursan ol seninleyiz' diye mektup yollamış. Bu kadar Adanalının dediğine değil de AK Parti'nin 300 delegesinin dediğine mi bakılacak..."
Bu aşamada 1984'teki seçim döneminde de o zamanki ANAP yönetimiyle, dolayısıyla Turgut Özal ile tartıştığını anımsattım.
Belediye başkanı seçildiğinde de muhtarlarla "Ben belediyeye siyaset sokturmam arkadaş" diye kavga ettiğini hatırlattım.
"Değişen bir şey yok, yine siyaset sokturmuyorum, partiye değil, halka gidiyorum bak işte..." deyip güldü.
Aslında işin özü de bu sözün gerisinde yatıyor.
Çünkü AK Parti Adana İl Başkanı Mustafa Attaroğlu da adaylığını açıkladı.
Eğer ki teşkilatın eğilimi aday belirlemede etkin olacaksa, Durak'ın şansı kalmayacaktı.

Sözleşmeli politikacı
Durak bu iddiaları doğrulamasa da istifası ile ilgili bir diğer önemli mesajı istifa mektubundaki şu cümlesinde yatıyor:
"Sayın Genel Başkanım, 5 yıl önce bir dönem için partinizden aday yapılmamı talep etmiştim. Sağ olun, bana güvendiniz, İnşallah güveninize layık olmuşumdur. 5 yıl bitti..."
Sanırsınız ki, siyasi partiye değil, "süreli sözleşmeli" özel sektöre girdi.
Süresi bitince de sözleşmesi son buldu.
İşin garip yanı bazı siyasi partilerin de partisinden ayrılan kişilerin peşinden koşup, "Haydi bize gel" diyerek çekiştirmesinde...

Nisanda herkes bağırır
Görülüyor ki yerel seçimin hemen ardından siyasette büyük yapılanma olacak.
Yeni yapılanmanın hazırlığını yapanlardan biri de Abdüllatif Şener ...
Büro olarak çalıştığı binadaki odası dolup boşalan Şener nisan ayında partiyi kurmakta kararlı...
Ancak bir o kadar da kaygılı:
"Ekonomik krizin en vahim tarafı, sosyal bunalımla aynı döneme denk gelmiş olması. Şu dönem siyasetin, gece gündüz balık avlayacağı dönem değil."
Şener'e göre 29 Mart'taki yerel genel seçimde sandığa gidecek vatandaş da hangi partiye oy verirse versin mutlu olmayacak.
Bu sonuca nasıl vardığını sorduğumda Aytaç Durak örneğini gösterip ekledi:
"Kimse partinin siyasetinden memnun değil, birçok kişinin de partisi ile arasındaki frekansta sorun var. Bir türlü partisinin siyaseti ile kendisi arasında frekans kuramıyor. Sıkıntı içinde kıvranıyor."
Şener'e yeni parti kurmayı nisan ayına ertelemesinin, "küskünlerden parsa toplamak" olarak yorumlanıp yorumlanmayacağını sorduğumda Şener'in yanıtı şöyle oldu:
"Partiyi kurmuş olsaydık seçime giremeyecektik. O zaman partiye aidiyet bağı ile bağlı olanları kendi adayı dışında birine yönlenmeye yani alternatifsizliğe itmiş olacaktık. Onun için nisan ayına bıraktık..."
Şener, kuracağı partinin etkin olacağına inanıyor; başka oluşumlara ise şu sıra aldırış etmeden yoluna devam ediyor.