Değerli okurlar, bu memleket hakikaten çok acayip bir memleket. Hamamla ilgili bir sinema filmi çekilir, Hamamcılar Odası filmdeki olay ve karakterleri toptan kendi üzerlerine alınıp, "Bizi aşağılıyorlar," diye acayip açıklamalar yapar; tellakların yer aldığı bir reklam filmi çekilir, tellaklar sokağa dökülür... Son olarak 'operacı sapık' haberlerinden etkilenen operacılar, 'sapığın operacılık mesleğiyle birlikte anılmasından duydukları rahatsızlığı bildiren' lüzumsuz açıklamalar yaptı... Ve nihayet benim de başıma böyle acayip bir iş geldi. Geçen haftaki yazımda, "Yol Arkadaşım adlı dizide konuşulan lehçe gibi bir lehçe yok Ayvalık'ta ama olsun. Nasılsa Çankırı'daki Ahmet Efendi bunun farkında değil," diye yazmıştım ya, Çankırılı bir kısım vatandaş, nasıl oluyorsa Çankırılıları aşağıladığım sonucuna varmış, benden özür bekliyorlarmış!..
İSTANBUL'DA CİN MÜZESİ AÇILACAKMI.
Şimdi tepkilerin hepsi bir acayip ama söz konusu Çankırılı vatandaşlardan biri, "Memlekette her insan anladı da Çankırılılar mı anlamadı yani?" diye yazmış, ben işte orada kaldım! Ne diyebilirim? Cevabım 'Hayır'dır efendim. O dizide konuşulan lehçenin tuhaf bir lehçe olduğunu ve Ayvalık'ta konuşulan lehçeyle alakası olmadığını Ayvalık'ta bulunmamış kimse anlamaz. Kastamonulu da anlamaz, Şereflikoçhisarlı da, Şavşatlı da... Şimdi ben, "Çankırı'daki Ahmet Efendi nasılsa bu farkı anlamaz," diye yazınca niye oralıları aşağılamış olayım ki? Ben de Çankırılı ile Sivaslı arasındaki lehçe farkını anlamam mesela, ne var bunda? Kaldı ki, bana tepki göstermekte bu kadar cevval davranan bir sürü Çankırılı, doğalgaz zammına tepki gösterse, topluca battaniyeye sarınıp durmazdık evde...
Neyse...
Bir klasik vaziyet de şudur: Bir kısım medya mensubu ne zaman erkeksi ve özellikle bıyıklı bir aktöre mikrofon uzatsa, "Eşcinsel rolünde oynar mısınız?" diye sorar.
Senelerdir Kadir İnanır'ı eşcinsel kılığına sokmak için uğraşan medya, şimdi kendine yeni bir hedef belirledi, son dönemin başarılı oyuncusu Bülent İnal'a aynı ahlaksız tekliflerle gidilmeye başladı. Arkadaşım, niye herkese, "Sanat için soyunurum, hemcinsimi öper koklarım," dedirtmeye uğraşıyorsunuz ki? Hayır, yaratıcılık da yok. Madem böyle bir soru soracaksınız, "Bülent Bey, rol icabı Kadir İnanır'la öpüşür müsünüz?" diye sorun da, olayı 'hardcore' mertebesine yükseltin, biz de cesaretinizi takdir edelim!.. (Vallahi bir an kendi havsalamın ulaştığı sınırdan ürktüm kıymetli okurlar.
Şimdi de Kadiristlerin hedefi haline gelmem değil mi?) Hazır Bülent İnal'dan söz açılmışken, son olarak rol aldığı Kalpsiz Adam adlı diziye de değinmeden geçemeyeceğim.
Dizide İnal'ın canlandırdığı asosyal, insanlardan nefret eden, bencil, hatta ruh hastası Oktay karakteri, bir kalp nakli operasyonu geçirdikten sonra tuhaf hareketler sergilemeye başlamıştır.
Senaryo, böyle bir ruh hastasının nasıl olup da zengin olabildiğine izah getirmezken, kalp değişikliğinden sonra işi-gücü bırakıp manita ve meşk peşinde koşmasına vurgu yapmaktadır... Yani kalple beraber ruh hali, hadi söyleyeyim, 'ruh' da değişmiştir...
Bu durum, aslında tüm 19. yüzyıl boyunca tartışılmış, Tinin Görüngübilimi ya da Kutsal Aile türünden tuğla gibi kitaplara konu olmuş bir idealizm/materyalizm tartışması çerçevesinde ele alınabilir ama sıkıcı olur. Burada, insanın bir kan pompalama organıyla düşündüğü ya da kalbiyle sevdiği fikirlerinin saçma fikirler olduğunu söylemekle yetineyim. Başbakanımız bizi 'en kalbi hisler'iyle selamlarken, orada mecaz kullanıyor. (Değil mi Sayın Başbakanım?) Yoksa 'kalbi his' olmaz. Hisler beyin vasıtasıyla meydana gelir...
Yine de farklı düşünen okurlarımıza bir müjde vermek isterim. İnternet üzerinden sanal türbe ziyareti gibi acayiplikler icat edip, web sitesine online şirinlik duası, kredi kartı borcundan kurtulma duası gibi dualar yerleştiren Burak Taha isimli bir şahıs, şimdi de İstanbul'da bir 'Cin Müzesi' açmaya niyetlenmiş!.. Bana mail atmış da oradan haberim oldu. (Neymiş, o müze sayesinde İstanbul'a turist yağacakmış. Ha, evet! Turistler de İstanbul'a yağmak için Cin Müzesi açılsın diye bekliyordu!..) Hayır, mevzu o değil, bana mail atmasının sebebini çözemedim; Cin Müzesi bomboş kalmasın diye, bendeki tipe güvenip orada cin kontenjanından dolaşmamı mı istiyor, yoksa potansiyel müşterisi gibi mi görüyor, işin bu kısmı karışık. Neyse, olayı çözebilirsem üç kere tıklarım, siz de anlarsınız...
Yayın tarihi: 29 Kasım 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/11/29/ct/haber,06D8B8DF4FD94C10B25EF97F61B201E0.html
Tüm hakları saklıdır.