Erdoğan,hiçbir geliri olmayan vatandaşlara toplu konut vasıtasıyla ev yapacaklarını, vatandaşın iş imkanı bulduktan sonra aylık 100 YTL ödeyerek ev sahibi olunacağını söyledi...
KRİZ EN AZ BİZİ ETKİLEYECEK
Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan, Ak Parti grup toplantısında açıklamalarda bulundu. Başbakan Erdoğan, krizi fırsata dönüştürme primini kimseye vermeyeceklerini belirterek, "Kriz en az bizi etkileyecek" dedi.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan, ''
Türkiye'yi, diğer gelişmiş ülkelerden ayıran en önemli özellik, ekonomik kalkınmasını sürdürürken, toplum olarak kendisini ayakta tutan kültürel ve sosyal özelliklerini de muhafaza ediyor olmasıdır'' dedi.
AK Parti grubu, Genel Başkan Erdoğan başkanlığında toplandı. Erdoğan, konuşmasına, yaptığı yoğun yurtdışı temaslarıyla ilgili bilgi vererek başladı. Herkesin üzerinde büyük emeği olan öğretmenleri, saygı ve sevgiyle yad etmek istediğini belirten Erdoğan, 24 Kasım Öğretmenler Gününü kutladı. Öğretmenlerin, kalplerde, zihinlerde, hatıralarda saygın ve ayrıcalıklı bir yere sahip oldukları gibi, ülkenin ve milletin gelişimi için de hayati bir öneme sahip bulunduklarını dile getiren ERdoğan, kadirşinas bir milletin mensupları olarak, öğretmenlere duyulan sevgiyi ve minnettarlığı her daim kalplerde yaşatıldığını dile getirdi.
Erdoğan, ''(Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum) anlayışını medeniyet tasavvurunun odağına yerleştirmiş bir kültürden, bir gelenekten geliyoruz. Oradan besleniyoruz, İlime, sanata, öğrenmeye ve öğretmeye ulvi bir değer atfeden, insan emeğiyle birlikte, bilgiyi yücelten, öğretmenini, hocasını, ana-babasıyla eş tutan bir medeniyetin mensuplarıyız'' diye konuştu. Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
''
Türkiye'yi, diğer gelişmiş ülkelerden ayıran en önemli özellik, ekonomik kalkınmasını sürdürürken, toplum olarak kendisini ayakta tutan kültürel ve sosyal özelliklerini de muhafaza ediyor olmasıdır. Nitekim,
Türkiye gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin derinlemesine yaşadığı pek çok sosyal sorunu, nispeten sınırlı sıkıntılarla atlatmayı başarabilmiştir. Bu konuda da en büyük katkıyı sağlayanların başında öğretmenlerimiz gelmektedir. Geleceğin güçlü ve müreffeh
Türkiye'si de yine öğretmenlerimizin ellerinde şekillenecektir. Hükümet olarak, öğretmenlere yönelik saygımızı, vefamızı, şükran duygularımızı süslü kelimelere, edebi metinlere, içi boş sloganlara hapsetmedik. Öğretmenlerimiz 24 Kasımdan, 24 Kasıma anıp sonrasında unutmadık.''
''ÖNEMLİ İYİLEŞTİRMELER YAPTIK''
Çocukların emanet edildiği öğretmenlerin sorunlarınını çözmek için bütün imkanları zorlayarak önemli iyileştirmeler yaptıklarını anlatan Erdoğan, iktidara geldiklerinde
Türkiye'yi 4 temel taş üzerinde büyüteceklerini söylediklerini, bunları da eğitim, sağlık, adalet ve emniyet olarak sıraladıklarını anımsattı. Göreve gelir gelmez, en öncelikli hizmet alanını, eğitim olarak belirlediklerini kaydeden Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
''İlk olarak eğitimin payını genel bütçede birinci sıraya yükseltmenin yanında, tahsis ettiğimiz kadronun neredeyse yüzde 50'sini milli eğitime verdik. Büyük bir açık vardı, bunu gidermenin yollarını aradık.
Son 6 yılda muazzam bir eğitim öğretim seferberliği başlattık. 130 bin derslik yaptık. 133 bin 609 kadrolu öğretmen, 50 bin sözleşmeli öğretmen 17 bin 397 diğer personel olmak üzere toplam 200 bin personel istihdamını gerçekleştirdik. Buna ek olarak, her yıl 25 bin olmak üzere 6 yılda toplam 154 bin 661 usta öğretici aldık.
Öğretmenlerimizin maaşlarında ve özlük haklarında iyileştirmeler sağladık. 2002 yılında, 9 derece birinci kademeye sahip öğretmenin maaşı 719 YTL iken, 2008 yılında bu rakamı bin 196 YTL'ye net olarak, ilaveleri dahil etmiyorum, yaptık. Öğretmenlerimizin ek ders ücretleri, 2000 yılında aylık 60 saat karşılığı 165 YTL iken, 2008 yılında bu rakamı 360 YTL'ye yükselttik. Eğitim-öğretime hazırlık ödeneği, 2002 yılında 175 YTL iken, 20089-2009 sezonunda bu rakamı 475 YTL'ye yükselttik, 2009-2010 yılında ise bunu 515 YTL'ye yükseltiyoruz.
Sözleşmeli öğretmenlerimize, sosyal ve mali haklar bakımından önemli imkanlar sunduk. Sözleşmeli öğretmenlerimizin, yaz tatilinde de maaş almalarını sağladık. AYrıca mazeret tayin talebinde bulunabilme imkanı getirdik. Her türlü imkanı seferber ettik. Yeni yatırımlar gerçekleştirdik, 6 yıl içinde 79 yeni öğretmen evi, 27 yeni öğretmen lokalini hizmete kazandırdık.''
ÖĞRETMEN ATAMALARITOKİ ve İLKSAN işbirliği ile düzenlene öğretmene konut projesi ile 2 bin 814 öğretmenin konut sahibi yapıldığını ifade eden Erdoğan, yapılan kampanya ile 90 bin öğretmenin de dizüstü bilgisayar sahibi olduğunu anımsattı. Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Bütün bunların yanı sıra, atamalarla ilgili çok önemli bir noktayı vurgulamak istiyorum. Öğretmen atamaları konusunda, tartışmaların ve spekülasyonların önüne geçecek, adil bir sistem kurduk ve bunu işletiyoruz. Yani ilk atamalar isteğe bağlı, yer değiştirmeler ve zorunlu tayinler, artık elektronik, eşit, adil, şeffaf, tartışmaya mahal vermeyecek, adalet duygusunu zedelemeyecek şekilde yapılmaktadır.
'Yani Milli Eğitimde kadrolaşmalar yapılıyor, şu oluyor, bu oluyor' diyenlere atfediyorum, onlara atfedilir. Çünkü bunların hepsi bilgisayar ortamında ve tüm izleyicilerin karşısında, medyanın karşısında şeffaf olarak orada basılıyor, ondan sonra da kim nereye gidecek orada belli oluyor. Atamalarda elektronik çağ devrini biz başlatmış olduk. Öğretmenlerimizin yurt genelinde dağılımı ve özlük haklarına ilişkin hakları elektronik ortamda gerçekleştiriliyor. Bu sayede, öğretmenlerimiz nokta atama sistemiyle atanır duruma geldi.''
ÖĞRETMENLİK KARİYER MESLEKÖte yandan, öğretmenlik mesleğini ''kariyer meslek'' durumuna getirdiklerin söyleyen Erdoğan, öğretmenleri, aday öğretmen, öğretmen, uzman öğretmen ve başöğretmen şeklinde bir sınıflandırmaya tabi tuttuklarını, bu sayede ''gözden düşmüş meslek haline gelen öğretmenlik mesleğini, yeniden cazip hale getirdiklerini'' söyledi.
Bu yapılanları yeterli görmediklerini belirten Erdoğan, öğretmenlerimizin çok daha iyisine layık olduklarını gayet iyi bildiklerini vurguladı. İmkanları zorladıklarını, son 6 yılda eğitim sisteminde olduğu gibi öğretmenlerin durumunda da önemli ilerlemeler kaydettiklerini dile getiren Erdoğan, ''inşallah imkanlar geliştikçe bunları öğretmenlere yansıtmayla devem edeceğiz'' diye konuştu.
''BİZ, PUSLU HAVALARI SEVENLERE FIRSAT VERME NİYETİNDE DEĞİLİZ''AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan, dünyadaki ekonomik mali krize ilişkin,
Türkiye'de atılabilecek adımları, sektör temsilcileri, sosyal taraflar ve işadamlarıyla derinlemesine değerlendirdiklerini belirterek, '' Telaş ve acelecilikle değil, sağduyu ve aklıselimle meseleyi tüm boyutlarıyla ele alıyoruz. İnancımız o dur ki
Türkiye bu süreci en az zararla atlatacaktır'' dedi.
Erdoğan, partisinin grup toplantısında, İzmir'de gerçekleştirilen
Türkiye-İtalya İş Konseyi toplantısı ile ABD ve Hindistan'daki temasları hakkında bilgi verdi. İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi ve kendisinin, bakan arkadaşlarıyla birlikte İzmir'deki zirveye katıldığını hatırlatan Erdoğan, zirvede; siyasi, askeri, ekonomik, ticari ve kültürel alanlarda neler yapılabiliri görüşme fırsatı bulduklarını söyledi.
Daha önce iki ülke hükümetleri arasında düzenli ve doğrudan bir temas mekanizması oluşmak amacıyla, her yıl
Türkiye-İtalya Zirvesi düzenlemesini kararlaştırdıklarını belirten Erdoğan, bu kapsamda İzmir'de, zirvenin ilkini gerçekleştirdiklerini belirtti.
''İtalya ile dış ticaret hacmimiz, şu anda 17 milyar dolara yaklaşmıştır. Sayın Berlusconi de ben de bir şeye karar verdik; hala bu rakam bile her iki ülkenin hedeflemiş olduğu dış ticaret hacmini ifade eden rakam değildir'' diyen Erdoğan, bu rakamı artırmaya kararlı olduklarını bildirdi.
Erdoğan, bunun adımlarını attıklarını ifade ederek, ''Özellikle enerji güvenliği ve savunma sanayi alanlarında İtalya ile işbirliğimizi artırmak için de çalışmalarımız devam ediyor'' dedi.
''Atak Helikopterlerinin'', ''knowhow''unu aldıklarını, bu helikopterlerin
Türkiye'de üretileceğini dile getiren Erdoğan, ''İnşallah, yüzde yüzü
Türkiye'de üretilecek olan bu helikopterle birlikte, savunma sanayinde çok ciddi bir güce, çok ciddi bir imkana kavuşmuş olacağız.
Türkiye olarak dışarıya ihraç etme hakkını da bu anlaşmayla almış bulunuyoruz. Olayın bir de bu yanı var'' diye konuştu.
İzmir'deki toplantının ardından, beraberindeki heyetle G-20 Zirvesine katılmak üzere ABD'ye gittiğini hatırlatan Erdoğan, burada yaptığı temaslar hakkında da bilgi verdi.
New York ve Washington'da önemli temaslarda bulunduğunu, çeşitli platformlarda görüşmeler yaptığını anlatan Erdoğan, ''Orada, birçok bakış açımızı yanlış anlatmaya çalışanlara karşı, bunları yeniden düzeltme imkanı yakaladık'' dedi.
G-20 ZİRVESİNDEKİ TEMASLARIErdoğan, küresel krize karşı uluslararası camiada uzun süredir çözüm arayışlarının devam ettiğini, bununla ilgili de görüşme yapma fırsatı bulduklarını belirterek, G-20 Zirvesindeki temaslarına değindi. G-20 Zirvesinde, devlet ve hükümet başkanları ile bir araya geldiklerini, tüm liderlerle birebir görüşmelerinin olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti:
''Birebir görüşmelerde
Türkiye ile o ülkelerin, şu anda ne gibi ilişkiler içerisinde olduğunu, gerek siyasette, gerek ekonomide, ticarette, ne durumdayız, bunları görüşme fırsatımız oldu. Liderler olarak devam eden mali krizi tüm boyutlarıyla ele aldık. Önümüzdeki dönemde atılacak adımları kararlaştırdık. Sonuçta ortak bir deglarasyon yayınlandı.
Zirvede ortak hareket ve önümüzdeki dönemde, zirve toplantılarına devam etme kararı aldık. Zirvede ihtiyaç duyulabilecek her türlü tedbiri alma konusunda ciddi bir kararlılık olduğunu da bizzat müşahede ettim. Bu kararlılıkta zaten toplantı sonrasında ifade edildi. Alınacak tedbirler, şu ilkeler çerçevesinde oluşturuldu; mali piyasalarda şeffaflığın ve hesap verilebilirliğin artırılması, düzenleyici rejimleri güçlendirmek için gerekli mekanizmaların geliştirilmesi, yatırımcıların ve mudilerin korunmasını sağlamak amacıyla dünya finans piyasalarının bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmesi, mali piyasaların tüm alanlarında uluslararası işbirliğinin ve eşgüdümünün geliştirilmesi, uluslararası finans kuruluşlarının reforma tabi tutulması. Bu ilkelerin gerçekleştirilmesi sırasında serbest piyasa ekonomisinden taviz verilmemesi ve korumacı politikalara yönelinmemesi konusunda da toplantıda görüş birliği oluşmuştur. Bu 5 ilke çerçevesinde özellikle acil ve orta dönemde alınacak tedbirleri içeren detaylı bir eylem planı da yayınladık. Bu planda yer alan acil önlemleri, önümüzdeki yıl Mart ayı sonuna kadar hayata geçirilmesini öngörüyoruz. Bu amaçla zirvede mutabakata vardığımız kararların ve ilkelerin uygulamasını gözden geçirmek üzere 30 Nisan 2009 tarihinde tekrar bir araya gelmek üzere dağıldık.''
TÜRKİYE'DEKİ ÇALIŞMALARBaşbakan
Recep Tayyip Erdoğan, küresel mali krize yönelik
Türkiye'de yapılan çalışmalara da dikkati çekerek, şunları kaydetti:
''
Türkiye'de atılabilecek adımları sektör temsilcileriyle, sosyal taraflarla, uzmanlarla işadamlarıyla derinlemesine değerlendiriyoruz. Telaş ve acelecilikle değil, sağduyu ve aklıselimle meseleyi tüm boyutlarıyla ele alıyoruz. İnancımız odur ki
Türkiye bu süreci en az zararla atlatacaktır.
Altını çizerek bunu yine söylüyorum. Kimse hükümeti, köşeye sıkıştırarak, (farklı ülkelerde şu olmuş, bizde niye yok. Neden bizde de paketler açıklanmıyor) gibi, 2000-2001 krizlerinde olduğu gibi, ondan önceki dönemlerdeki krizlerde olduğu gibi bizden herhangi bir şey beklemesin. Biz açıklayacağımız paketleri, tüm taraflarla görüşüyoruz. Görüştükten sonra açıklayacağız. Ama kusura bakmasınlar, krizi fırsata dönüştürecek primi de kimseye vermeye niyetli değiliz. Bunu açıkça söylüyorum. Zira, puslu havaları sevenler var. Biz puslu havaları sevenlere de fırsat verme niyetinde değiliz. Çünkü bu ülkede tüyü bitmemiş yetimin hakkını koruma görevimiz var. Bundan kim nasıl etkileniyor? Bu önemli. Bugüne kadar yanlışlar içerisinde gelmiş ve dolaşmış olanlara, bu yanlışlarını, doğru, adil, dürüst davranan insanların haklarından alarak, onlara yedirmeye niyetimiz yok. Bu işi zaten samimiyetle düşünenler, hükümetin şu anda attığı ve atmakta olduğu adımları da takdir ediyor. İnanıyorum ki edecektir.''
''KRİZİ AK PARTİ ÇIKARMADI''Başbakan Erdoğan, ekonominin bugün artık tam anlamıyla küresel bir hususiyet arz ettiğini belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''ABD'de ortaya çıkan bir krizi,
Türkiye'de içimizdeki bazı samimiyetten uzak kesimler, adeta bizim iktidarımızın ortaya çıkarmış olduğu bir krizmiş gibi takdim etmeye çalışıyor. Bu,
Türkiye'de AK Parti iktidarının ortaya çıkardığı bir kriz değildir. Bu krizin kaynağı malum, malum ABD'dir, Avrupa'dır. Oradan esen bir rüzgar söz konusudur. Bu rüzgar dünyada küresel bir dünyada yaşadığımıza göre, oralarla ilintili, bağlantılı olan her kurumu da etkileyecektir. Ama az, ama çok. Ama biz ne diyoruz, (En az inşallah bizi etkileyecek) diyoruz. Çünkü tedbirlerimizi buna göre aldık, yere sağlam bastık, basmaya devam ediyoruz. Hiçbir ülkenin sınırlarını kapatması, bu tür dalgalanmaların etkisi dışında kalması mümkün değil.
Küresel ekonomiye entegre olduğunuz ölçüde büyüme kaydediyor, özellikle dış ticaret ve uluslararası yatırımlar noktasında farklı bir kulvara geçiyorsunuz. Küresel ekonomiden kopuk olduğunuz oranda da içinize kapanıyor, sadece ekonomik anlamda değil, dünyadaki her türlü gelişmeden bihaber yaşıyorsunuz. Böyle bir yapıda, bugün yaşadığımız türden küresel krizlere, tek tek karşı koymak da sonuç getirmeyecektir. Bu nedenle, ortak bir hareketin, ortak bir tavır geliştirmenin kaçınılmaz olduğunu ifade ettik. İşte G-20 Liderler Zirvesinde de bu arzumuz somut bir hal aldı. Umuyor ve inanıyorum ki bu ortak tavır, bu dayanışma sayesinde krizin etkileri çok daha hızlı atlatılacak. Özellikle bu dayanışma ruhu önümüzde birçok sıkıntıları da çok daha süratle aşmamıza vesile olacaktır.''
''ÇOK VERİMLİ BİR ZİYARET OLDU''Erdoğan, Hindistan'daki temasları hakkında bilgi verdi. Beraberinde Devlet Bakanı Mehmet Aydın, Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, milletvekilleri, TOBB üyesi 100'u aşkın işadamıyla Hindistan'da önce Yeni Delhi'de temaslarda bulunduklarını anlatan Erdoğan, bu ülkeyle ikili dış ticaretin bu yıl sonuna kadar 3 milyar dolara ulaştığını kaydetti. Bunun 750 milyon dolardan kendi dönemlerinde, son 5 yılda 3 milyar dolara ulaşmasının önemine işaret eden Erdoğan, iki ülkenin 2010 sonunda 6 milyar doların yakalanması konusunda karar aldıklarını bildirdi.
Hindistan'dan
Türkiye'de 60 yatırımcı olduğunu hatırlatan Erdoğan, ''Hindistan'ın yatırımcı noktasında sıkıntısı yok. Kişi başına milli gelir, her ne kadar çok düşük olsa da oradaki belli bir grup var ki dünyanın çok değişik ülkelerinde ve değişik alanlarında çok ciddi yatırımlara sahipler'' dedi.
Hindistan'da Cumhurbaşkanı, Başbakan, Dışişleri Bakanı, siyasi parti temsilcileriyle de görüşmeleri olduğunu ifade eden Erdoğan, ''Bu ziyaret vesilesiyle işadamlarımız Hintli işadamlarıyla bir araya gelerek, karşılıklı olarak muhataplarıyla görüşmeleri oldu. İşadamı grubuna İş Konseyinde hitabımız oldu. Onları teşvik eden konuşmalarla, gerek Hintli işadamlarını ülkemize davet ettik, gerekse Türk işadamlarını orada yatırım yapmaya ve gerekirse müşterek olarak 3. ülkelere yatırım yapma noktasında teşviklerimiz oldu'' diye konuştu. Erdoğan, ''Çok verimli bir ziyaret gerçekleştirdiklerine'' inancını dile getirerek, şunları kaydetti:
''Bizim özelikle enerji alanında attığımız adamlarla, bildiğiniz gibi Samsun-Ceyhan ham petrol boru hattı ve bunun yanında ikinci bir doğalgaz hattının gelmesi, bunun taa Hindistan'a kadar ulaştırılması...Ki çoklu bir hat planlanıyor. Çoklu bir hat üzerinden de taa Hindistan'a kadar gidilmesi mümkün. Bunun yanında, Rusya'dan Hindistan'a 39 günde ham petrol nakli gerçekleşirken, eğer bu hattı gerçekleştirirsek bu süre 17 güne inecek. 17 güne inmesinin yanında da tabii bir diğer konu boğazların bu yoğun ham petrol taşıyıcılığından da büyük ölçüde kurtulmuş olacak. Ayrıca, navlun fiyatların da O nedenle önümüzdeki haftalarda
Türkiye, İsrail ve Hindistan olarak bir araya gelmek suretiyle bu görüşmeler yapılacak, adımlarımızı kararlı bir şekilde atacağız. Bu konuda orada bir karar aldık, hem serbest ticaret konusunda orada bir mutabakata vardık hem de bir müzakere heyetinin kurulmasını da karar altına aldık.''
Ticaret Kanunu Tasarısı'nın yarın TBMM Genel Kurulunda görüşüleceğini hatırlatan Erdoğan, ''Bütün beklentimiz bugün başlamaktı ama yarın olacak. Tabii bin 500' maddeyi aşkın bir kanun...Temenni ediyoruz ki bu düzenlemeyle ticaret hayatımızda birçok sıkıntıları rahatlıkla atlatma imkanını yakalamış olacağız'' dedi.
''TÜRKİYE'Yİ BUGÜNE KADAR TANIMAYANLAR, TÜRKİYE'Yİ BÜTÜN GERÇEKLERİYLE TANIMAYA BAŞLADILAR''
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan,
Türkiye'yi bugüne kadar tanımayanların, bütün gerçekleriyle artık tanımaya başladıklarını belirterek, ''Böyle bir yaklaşımın olması, rozetlerin takılması güzeldir. Yıllarca farklı kesimlerin, düşüncelerin, giyim tarzlarının bu ülkede yaşadığının farkına nihayet vardılar'' dedi.
Başbakan Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın, çarşaflı bir kişiye, partiye katılırken rozet takmasını kastederek, kendisini sevindiren yeni bir döneme girildiğini söyledi. Bu değişim ve dönüşümü yapanları kutlayan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Benim aziz milletim, bugüne kadar kendisini tesvih (geciktirme) eden bu çevrelere karşı hep cevabını vermiştir. Ama
Türkiye'yi bugüne kadar tanımayanlar var. Ama öyle zannediyorum ki
Türkiye'yi bütün gerçekleriyle tanımaya başladılar. Bu, güzel bir gelişmedir.
Türkiye'yi nihayet doğru şekilde anlamaya çalıştılar. Her ne kadar, 29 Martta bir seçim varsa da... Böyle bir yaklaşımın olması, rozetlerin takılması güzeldir. Gerçekten ben bu değişim, dönüşümün arkasında inşallah, olumlu umutlar taşıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, bu benim hakkım değil mi? Hakkım. Çünkü yıllarca farklı kesimlerin, farklı düşüncelerin, farklı giyim tarzlarının bu ülkede yaşadığının farkına hamdolsun nihayet vardılar. Bu gelişmeler güzel şeyler.
Tabi, olumsuz çıkışlar olacaktır. Sayın genel başkan, buna karşı dik durmalı, boyun eğmemeli. Bundan sonraki süreçte, bu duruş böyle devam ederse, inanın ülkenin bir çok sorunu da çok daha çabuk çözülür. Siyasetin temeli, tutarlı olmaktır. Bunu çok açık ve net söylemek zorundayım. Dürüst olmaktır, uzun soluklu olarak aynı çizgide yürüyebilmektir.''
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan, fakir fukara, garip gurebanın yanında olduklarını söylemelerinden muhalefetin rahatsız olduğunu ve ''fakir fukara, garip gurebamızı dilenciliğe alıştırıyorsunuz'' dediklerini belirterek, bunun AK Parti'nin iktidarıyla oluşmuş bir tablo olmadığını söyledi.
Partisinin TBMM grup toplantısında konuşan Erdoğan, yurt dışı trafiğinin yoğunluğu kadar
Türkiye'ye de yoğun bir trafiğin söz konusu olduğunu belirterek, bugün Norveç Veliaht Prensi, yarın Arnavutluk Cumhurbaşkanı, ardından Cuma günü Macaristan Başbakanı'nın Ankara'da temaslarda bulunacağını anlattı.
Sadece son bir hafta içinde yaşanan başdöndürücü trafiğin bile, ''
Türkiye'nin nereden nereye geldiğini gösterdiğini'' kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu:
''
Türkiye, çok farklı bir ivme yakalamıştır. Bölgesinde ve dünyada, çok farklı, daha önce hiç tecrübe etmediğimiz bir ağırlık, bir itibar kazanmıştır. Bu yeni rolümüze ve yeni sorumluluklarımıza uygun bakış açısını, buna uygun siyasi yaklaşımı mutlaka ve mutlaka muhafaza etmek durumundayız.
Türkiye'nin tüm kurumlarından, kuruluşlarından, sivil örgütlerinden, medyasından, üniversitelerinden, bilim adamlarından, yazarlarından özellikle de siyasi aktörlerinden
Türkiye'nin bu kimliğine yaraşan, yakışan bir vizyon, yapıcı bir katkı bekliyoruz. Bu, milli bir meseledir.
Türkiye, içeride sürüp giden afaki tartışmalardan, kısır çekişmelerden, sanal gündemlerden tarih boyunca hiçbir kazanç elde edemedi. Aksine, enerjisini büyümeye, gelişmeye sarf ettiğinde, icraatı, yatırımı, üretimi, ticareti konuştuğunda önemli mesafeler katetti. Bunu özellikle şu 6 yılda AK Parti iktidarında artık somut olarak gördük. Bizi sürekli tartışmaların, polemiklerin, çekişmenin içine çekişmeye çalıştılar. Biz hiçbirine aldırmadık. (Biz milletimize hizmet için varız) dedik. Bu hizmet heyecanımızı bir gün bile kaybetmedik.
Türkiye'nin gereksiz tartışmalarla kaybedecek tek bir saniyesinin olmadığı inancıyla, ülke içinde, ülke dışında var gücümüzle
Türkiye'yi farklı bir lige taşımanın mücadelesini verdik. Hamd olsun, bu yolda da önemli mesafeler aldık, almaya devam ediyoruz.''
Erdoğan,
Türkiye'nin, uluslararası doğrudan yatırım yapmaya uygun ülkeler arasında 12. sırada bulunduğunu, 1,2 milyar nüfuslu Hindistan'ın da 70 milyon nüfuslu
Türkiye'nin de geçen yılki uluslararası yatırım miktarının 22 milyar dolar seviyesinde olduğunu kaydetti.
Türkiye'nin, 2007 yılında dünyada en çok uluslararası yatırım yapan 23. ülke olduğunu hatırlatan Erdoğan, en fazla yatırım stoku bulunan ülkeler arasında 2006 yılında 25. sırada iken bugün 21. sıraya çıktığını vurguladı.
Bu yıl da küresel krize rağmen 15 milyar dolar gibi yüksek bir uluslararası doğrudan yatırımı çekmeyi hedeflediklerini belirten Erdoğan, 12 milyar doları aştıklarını, yıl sonunda 15 milyarı da yakalayacaklarına inancını dile getirdi. Erdoğan, ''Bizim arzumuz,
Türkiye'nin tüm aktörlerinin, tüm bireylerinin mesailerini işte bu ve benzeri rakamları artırmaya yönelmesidir. Çok şükür Hükümet olarak bu ufku da ülkemize kazandırdık ve bu yolda kararlı şekilde yürüyoruz''dedi.
''HİÇBİR GELİRİ OLMAYAN VATANDAŞIM GİT KAYMAKAMLIĞA...''
Erdoğan, geçmişteki ekonomik krizlerin
Türkiye'de hemen her alanda ağır yansımaları görüldüğünü, ancak en büyük yükün yoksul kesimler, dar gelirlinin üzerinde olduğunu kaydetti.
''Bakın ben buradan bir şeyi daha haykırıyorum; ülkemde yoksul olan kesimlere hitap ediyorum; Bu işin spekülasyonunu yapanlar çok. Ben diyorum ki işi gücü olmayan vatandaşım, dar gelirli, hiçbir geliri olmayan vatandaşım, git Kaymakamlığa müracaatını yap, müracaatını yaptığın anda Sosyal Dayanışma ve Yardımlaşma Fonu senin yardımına ulaşacaktır'' diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bu işin yolunu bilmemenin bedelleri var. Oraya müracaat ettiği zaman asgari 150 YTL'yi oradan bir defa, Kaymakamlıktan alır. Bununla iş kalmıyor, yemeği de gider. Bununla kalmıyor, kış kömürü de gider. Bununla kalmıyor, çocuklarını okutacak, çocukları için de erkek, kız, orta ve ilköğretimde olanlara da her ay yine biliyorsunuz destek ayrıca gider. Şöyle bir düşündüğünüz zaman, neredeyse asgari ücrete ulaşır. Böyle bir durum söz konusu. Bütün bunlara rağmen, bizim fakir fukaranın garip gurebanın yanında olduğumuzu söylediğimiz zaman bundan rahatsız olan muhalefet var. Efendim diyorlar 'fakir fukara, garip gurebamızı dilenciliğe alıştırıyorsunuz.' Ya bunlar AK Partinin iktidarıyla oluşmuş bir tablo değil ki... Bunlar on yılların tablosu... Ee, şimdi on yılların tablosu böyle. Bir taraftan onlara iş imkanı hazırlayacaksın, nüfus bir taraftan tabii ki artacak. Bütün bunlara iş imkanı hazırlarken, öbür tarafta dünyada da olduğu gibi bugün Amerika'da yüzde 6 küsur işsizlik var. Ama Amerika ne yapıyor? O da sosyal fonlardan bunları desteklemeye devam ediyor.
Türkiye'de de alışılmamış olan bu süreci biz başlattık, biz devam ettiriyoruz ve devam ettireceğiz. Yani siz fakir fukara, garip gurebanın adresini bulamadıysanız, ben ne yapayım? Biz bulduk, gidiyoruz. Ee gideceğiz.''
Toplu konutta bugüne kadar gerçekleştirilen 330 bin inşaattan 230 binini sahiplerine teslim ettiklerini anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Bütün bu gezmeyi, dolaşmayı yaparken, Güneydoğusunda, Doğusunda ülkenin her yerinde biz bu evleri bulduk, gördük. Dedik ki 'bizim bir adım daha atmamız lazım. Bizim şimdi 45 metrekarelik yeni daireler yapmamız lazım.' Bu yeni dairelere de başını sokacak yer bulamayan vatandaşlarımız arasından seçeceğiz ve hiçbir geliri, imkanı olmayanları oralara yerleştirerek, iş imkanı buluncaya kadar onlardan kira bile almayacağız. İş imkanı bulduktan sonra, 'şimdi peşinatsız ayda 100 YTL ödeyerek buranın sahibi ol' diyeceğiz. Gönül tabii ki bu yolu arzu etmez. Ama böyle bir gerçek, bu ülkede varsa, sorumluluk mevkinde olanlar, bizler buna duyarsız kalamayız. Bugüne kadar gelenler duyarsız kaldıysa, biz kalamayız. Yapmamız gereken ne? İşte Anayasamız, '
Türkiye Cumhuriyeti devleti demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir' diyor. Yani bizim devletimizin 4 özelliği vardır; demokratiktir, laiktir, sosyal devlettir, hukuk devletidir. Bu 4 özelliğin hiçbirini biz ihmal edemeyiz. İşte AK Parti'nin özelliği budur ve bunlar üzerinde
Türkiye'yi biz büyütüyoruz.''
İzleyicilerden birinin ''Durmak yok yola devam'' demesi üzerine Erdoğan, ''Aynen öyle'' karşılığını verdi.
''HER ŞEYİ TAM MANASIYLA ÇÖZDÜĞÜMÜZÜ SÖYLEMİYORUZ''Her şeyi tam manasıyla çözdüklerini söylemediklerini anlatan Erdoğan, 2002 yılı sonunda iktidara geldiklerinde ''yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklarla mücadele edeceklerini'' söylediklerini ve bunlarla mücadelelerinin devam ettiğini kaydetti.
Son 6 yıl içinde yaklaşık 5 milyar YTL'nin çeşitli vasıtalarla sosyal yardımda harcadıklarını ifade eden Erdoğan, 1 milyon 896 bin çocuğa eğitim yardımı, 1 milyon 44 bin çocuğa sağlık yardımı yaptıklarını, 37 bin anne adayına gebelik yardımı, 840 bin proje destek programı kapsamında 262 trilyon kaynaktan destek verdiklerini söyledi. 55 bin 335 ailenin kırsal alanda sosyal destek projesi kapsamında 445 trilyon faizsiz destek aldığını anlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bazen konuşuyorlar ya ileri geri...İşte buyurun bunlar faizsiz destek... 2003 yılı başından bugüne kadar kömür yardımını fakir fukara garip gurebaya veriyoruz. İstedikleri kadar konuşsunlar. Biz hem kömür ocaklarını hem de atıl duran binlerce nakliye aracı bu vesileyle harekete geçirdik. Bu yıl sonu itibarıyla, kömür dağıtımında toplam miktar 7 milyon tonu aşmış olacak. 2 milyon 84 bin aile bu kömür yardımından istifade etmiş durumda. Bugünlerde yine kampanyalar başlattılar; bizim sosyal yardımlarımızı yoksul kesimlere verdiğimiz ayni, nakdi yardımları, kömür yardımını dillerine doladılar. Şu ifade çok çirkin, 'bunu yandaşlarına dağıtıyorlar.' Elinize, dilinize dursun. Bütün bu yardımlar, kaymakamlıklarımız vasıtasıyla o ilçedeki fakur fukara, garip gurebaya verilir. Bana böyle şikayet gelsin, o kaymakamın yakasında ilk önce benim elim olur. Asla bugüne kadar böyle bir şikayet almadık. Bu konudaki çağrım her zaman geçerlidir. Bu yorumlara biz dikkat etmeden, yolumuza aynen devam edeceğiz. Çünkü ülkemizin gerçeklerini biliyoruz. Ama onlar Patnosun dilini, Pervari'nin dilini bilmezler. Onlar mezra nedir, köyün yolu nereden geçiyor bilmezler. Susuz köylerini yolunu bilmezler. Buranın yolu var mı, yok mu bilmezler. KÖYDES diye bir şey bunların hayatında var mıydı, yoktu. KÖYDES literatüre bizimle girdi. Hedefimiz, suyu olmayan köy kalmasın, mezra kalmasın. Beni mezradan arıyor vatandaş, 'bizim mezranın yolu, suyu yok, ne yapacağız Başbakanım?' diyor. 10 hane var. 10 hane var diye biz, 'buraya yol götürmeyiz' demedik. Ben Muş Valimi aradım ve dedim o mezraya ulaşacaksın ve oranın yolunu yapacaksın. Biz insanın olduğu yere böyle yaklaşıyoruz. İnsan var mı? İnsan varsa, oraya bizim elimiz uzanacak. Duymamazlıktan gelemezsin, '10 hane varmış ne olacak ya' diyemezsin. İnsan var orada, ulaşacaksın, suyunu, yolunu götüreceksin. O nedenle biz yola çıkarken ne dedik 'İnsanı yücelt ki devlet yücelsin.' Birçok sıkıntıların yaşandığı Anadolu'nun değişik yerlerinde gittik, gördük. Öyle birkaç kişiyi seçip mikrofona çıkartmak suretiyle 'iktidar yandaşlarına kömür dağıtıyor, şunu dağıtıyor, bunu dağıtıyor' diyenleri benim milletim çok iyi biliyor. Bunları da benim milletim affetmez. Zamanı geldiğinde sandıkta gereğini yapar."