kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
19 Kasım 2008, Çarşamba
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
ERDAL ŞAFAK

Kaptan Kidd'in haşin çocukları

Dünyanın başındaki kriz belasının büyüklüğünü anlamak için bundan daha somut bir örnek olmaz herhalde: Suudi Arabistan'ın günlük ihracatının yüzde 25'ini oluşturan 2 milyon ton ham petrol yüklü "Sirius Star" tankeri Somalili korsanlarca kaçırıldı, petrol fiyatları santim oynamadı. (Not: Varili 55 dolar civarında.)
Oysa çok değil birkaç ay önce, arz ile talebin kıl payı dengelendiği ilkbahar-yaz mevsiminde böyle bir olay patlak verse, petrolün varili en az 2025 dolar fırlardı. Düşünün, geçen Nisan'da korsanlar boş bir Japon tankerini kaçırdıklarında bile petrol fiyatları 10 dolar atmıştı!
OPEC (Petrol İhracatçısı Ülkeler Örgütü) üyelerinin günlük üretimde yapmayı düşündükleri 1.5 milyon tonluk indirimin bile üstünde petrol yüklü bir tanker devre dışı kalıyor; ne borsaların kılı kıpırdıyor, ne de spot veya vadeli petrol piyasalarının! Çünkü durgunluğun bundan sonra daha da derinleşeceğini, bunun da petrole talebi aşağıya doğru çekmeye devam edeceğini herkes görüyor.
Neyse... Bu yazımızın konusu kriz değil, o nedenle siyasilerin ve ekonomi aktörlerinin gerekli dersi çıkaracakları umuduyla bu bahsi burada noktalayalım.
Uçak gemisinin üç katı büyüklüğünde ve 100 milyon dolarlık petrol yüklü bir tankerin, hem de açık denizde (En yakın Afrika kıyısına 830 kilometre uzaklıkta) bir avuç silahlı kişi tarafından kaçırılıp Somali'ye götürülmesi, korsanlar karşısında dünyanın çaresizliğini gösteriyor.
Gerçi korsanlık insanlık tarihi kadar eski; örneğin Roma İmparatoru Jül Sezar da gençliğinde, M.Ö. 79 yılında Milet'in güneyine düşen Farmakos adası açıklarında Kilikyalı (Çukurovalı) korsanlarca kaçırılmış, ancak 50 talent fidye ödenince serbest bırakılmıştı. (Kısa süre sonra bölgeye dönen Sezar kendisini kaçıran tüm korsanları yakalatıp öldürtmüştü.) Gerçi korsanlık yüzyıllar boyunca öykülere, romanlara, destanlara konu edilecek kadar büyüleyici bulundu, kimi tek gözlü, kimi çengel kollu korsanlar "Romantik macaracılar" olarak görüldü. ( Kara Sakal, Kaptan William Kidd, Define Adası'nın kahramanları çocukluğumuzda hangimizin düşlerini süslemedi ki? )

Yıllık fatura 50 milyar dolar
Ama günümüzün korsanları ne romantik macaracı, ne de tek gözlü veya çengel kollu. Onlar en ileri teknolojili haberleşme sistemlerine sahip, makineli tüfekten roketatara kadar her türlü ağır silahla donatılmış, direneni gözünü kırpmadan öldürecek kadar acımasız deniz gangsterleri. (Hatırlatırız: İki Türk gemisinin, "Neslihan" ile "Karagöl"ün mürettebatı halen onların ellerinde.)
Bu haydutlar tüm açık denizlerde cirit atıyorlar: Aden Körfezi, Hint Okyanusu, Nijer Deltası, Malakka Boğazı, Güney Amerika açıkları, Karayipler...
Sorun şu: Dünya mal ticaretinin yüzde 97'si, petrol taşımacılığının da yüzde 60'ı denizlerden yapılıyor. Bu yüzden Somalili ve Yemenli korsanların cüretlerinin faturası kabarmaya başladı: 1- Sigorta risk primi yükseliyor. (Somalili korsanların yalnızca bu yıl 92 gemiye saldırıp 36'sını rehin almaları sonucu primlerdeki artış bir milyar doları geçti.) 2- Navlun bedeli artıyor. 3- Gemilerin yağmalanması nedeniyle karşılaşılan maddi zararlar ve teslimattaki aksamalar yüzünden de küresel ticarete yüklediği maliyet büyüyor. (Not: Yılda 50 milyar doların üstüne çıktı.)
AB, NATO gibi uluslararası kurumlar, ABD'den Rusya'ya, Fransa'dan İspanya'ya kadar birçok devlet korsanlarla mücadele için bölgeye savaş gemileri gönderdi ama bir türlü sonuç alınamıyor. Kolay da değil: Örneğin sadece Kızıl Deniz, Aden Körfezi ve Hint Okyanusu'nu korsanlardan temizlemek için, Avrupa'nın iki katı büyüklüğündeki alanı denetlemek gerekiyor. Dünyanın tüm savaş filolarını gönderseniz, yine de yetmeyebilir!
O nedenle daha köklü çözüm önerileri tartışılmaya başlandı: Topraklarında korsan barındıran, denizlerinde güvenliği sağlayamayan devletlerin karasuları egemenliğinin tanınmaması, büyük güçlerin o sularda diledikleri gibi sıcak takip yapabilmeleri gibi...
Gördünüz mü; Türkiye'nin sınır ötesi operasyonlarda dayandığı -haklı- nedenler, şimdi dünya deniz ticaretinin güvenliğini sağlamak için ama "Hukuki" ama "Fiili" gerekçelere dönüşüyor. Tüm açık denizler birer Kuzey Irak olma yolunda!