kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
14 Kasım 2008, Cuma
Sabah
 
Haberler Spor Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Magazin Sağlık Televizyon Yazarlar Kültür Sanat
 
24 Saat
24 Saat
Deniz Arcak

İnsanlar soru sorarsa Türkiye bambaşka olur

13.11.2008
Haluk Bilginer yeni dizisinde, 12 Eylül'den bir gün önce düşüp komaya giren ve 28 yıl sonra uyanan bir adamı canlandırıyor. Usta oyuncu, "O adam, Türkiye'de yaşananları sorguladıkça; 'ayakta uyuyanlar' da bir şeylerin farkına varacak" diye konuşuyor..
Tecrübeli oyuncu Haluk Bilginer, Türkmax'te yayınlanan 'Nerede Kalmıştık?' adlı dizide, 12 Eylül'den bir gün önce banyoda düşüp komaya giren ve 28 yıl sonra uyanan 'Ateş' rolünde... Bilginer; canlandırdığı karakterin, kaçırdığı hayatı sorguladıkça, herkesi uyandıracağını düşünüyor. İşte, "İnsanlar soru sorarsa, Türkiye bambaşka bir ülke olur" diyen Haluk Bilginer'in Digiturk dergisinin son sayısına yaptığı çarpıcı
açıklamalar...

HALUK BİLGİNER FOTOĞRAFLARI İÇİN TIKLAYINIZ...

* Dizinin konusu nedir?
Bu bir İspanyol formatı. İspanya, geçmişte askerlerin meclisi bastığı bir dönem yaşamıştı. O dönem komaya giren bir adamın hikâyesi. Biz de bunu, 12 Eylül yaptık. Arkadaş 11 Eylül'de komaya giriyor. 12 Eylül'den haberi yok!

* Projeye nasıl katıldınız?
Adaptasyonunu Haluk Özenç yapıyor. Yönetmen de Onur Ünlü. Birlikte iki film çektik. Bu da ilk dizimiz oluyor. Haluk Özenç ile de daha önce birçok projede çalıştık. 'Tatlı Hayat', 'Sayın Bakanım', 'Yine de Aşığım', 'Sevgili Dünürüm'ün son bölümleri... Emin ellerde olduğumu biliyordum projeye girerken.

* Emin ellerde olmak sizin için önemli bir kıstas mı?
Çok. En önemlisi.

12 EYLÜL'ÜN BEDELİ AĞIR

* Hikayenin ayrıntılarından bahseder misiniz biraz?
Ateş, sevgilisiyle buluşacak. Ama o gün banyoda ayağı kayıyor, düşüp komaya giriyor. 28 yıl sonra uyandığında, 'Eyvah, buluşmaya geç kaldım' diye düşünüyor. Kendini hâlâ 18 yaşında zanneden, 50'sinde bir adam... Türkiye'de son 28 yılda neler olduğuna bakarsak, bize çok fazla malzeme çıkacağını tahmin edersiniz. Türkiye dünyanın diğer ülkelerine kıyasla 12 Eylül'den sonra çok değişim geçirdi. Çok fazla makyaj yapıldı Türkiye'ye.

* Başarılı bir makyaj mıydı?
Ohoo, çok kötü... Türkiye çok ağır ödedi bunun bedelini. Hâlâ ödüyor. 12 Eylül'ün bedeli öyle kolay ödenecek bir şey değil bir ülke için, bir toplum için.

* Dizide canlandırdığınız Ateş, tam 28 yıl uyumuş. Siz de uyumaktan hoşlanır mısınız?
Hayır (Gülüyor). Fazla uyuduğum zaman 'Neler kaçırıyorum?' diyerek üzülürüm. Bazen vücut ister, haftada bir, 10 günde bir, 8 saat kadar uyurum ama normalde 6 saat yeter bana.

* Peki insanın uyumamak için ne yapması gerekir? 'Ayakta uyumamak' anlamında soruyorum...
Soru sorması lazım. Ben kimim, neredeyim, ne yapıyorum, bu ülke nereye gidiyor, bu toplum nereye gidiyor? Mesela, çok basit bir soru: Bir Fransız marangoz, Türkiye'de yaz tatili yapabiliyorsa, bir Türk marangoz neden Fransa'da tatil yapamıyor? İnsanların, "Ben niçin Fransa'da tatil yapamıyorum?" diye sorması lazım. Bu soruyu sorarsa, cevabını arar ve Türkiye bambaşka bir ülke olur. Basit sorular... Nedir bizde eksik olan? Bu toplumda olmayan şey nedir? Diziye dönersek, Ateş 28 yıl yatakta uyumuş ama Celal'in oynadığı karakter olan Mehmet de ayakta uyumuş.

HESAP SORMAK LAZIM

* Ateş soru sordukça diğerleri de hayatı sorgulamaya mı başlayacak?
Umarım öyle olacak. O sorguladıkça belki Mehmet de, diğer ayakta uyuyanlar da bir şeylerin farkına varacak. "Ateş uyuyordu 28 yıldır, ama biz de ayakta uyumuşuz, adam doğru soruları soruyor" diyecekler. Umarım öyle yerlere de gidecek.

* Sizce insan yıllar sonra bir yere döndüğünde, eskisi gibi hisseder mi?
Mümkün değil. Çünkü insan değişken bir yaratık. Zaten öyle olması da gerekiyor. Eğer 10 yıl önceki ben ve şimdiki ben aynıysak ciddi bir sorun var demektir. Nerede kalmıştık? Kendimize böyle bir soru sorsak bile, o arada neler kazandığımıza bakmak lazım. Ya da neler kaybettiğimize. Nereden başlayacağız sorusu daha önemli.

* İngiltere'de de yaşadınız. Uzun bir aradan sonra oraya gittiğinizde gördüğünüz değişimle, Türkiye'ye döndüğünüzde gördüğünüz değişim aynı mı?
Hayır. "Londra ne kadar değişmiş" demiyoruz çünkü orada yağma ekonomisi yok. Bizde var. Boş bir arsa bulalım, bina dikelim, para kazanalım gibi arzular var. Ama sonra o parayla ne yapacağımızı bilmiyoruz. Çok para kazanıyorsun da o parayla ne yapacaksın? Yaşayacağın yeri öldürdün. Sonunda senin havan da kalmayacak, suyun da. Parayı nereye harcayacaksın? Demokrasisini yerleştirmiş ülkelerde, değişimler genellikle sadece olumluya doğru olur. Yeter ki demokrasi yerleşsin. İnsanlar hesap sorabilsin. Bizde toplum hesap soramıyor. Zaten hesap sormak yasak, sordurtmazlar. Ama hesap sorulmaya başlandığı zaman demokrasi gerçekten oturmuş anlamına geliyor. Halkın, toplumun hesap sormasından söz ediyorum.

ADAMI DÖVERLER
* Kültür seviyesi biraz da ekonomik seviyeye bağlı değil mi?
Kesinlikle öyledir. Ayda 500 YTL ile geçinmeye çalışan adama, 'Niye tiyatroya gitmiyorsun?' diye sorarsan döverler. Tabii ki önce herkesin asgari bir standartta yaşıyor olması lazım ki sonra kendine vakit ayırabilsin. Yani bir para artsın, "Bu parayla ne yapacağım?" diye düşünsün. Kendisine lüks gelen şeyleri düşünebilsin. "Resim mi alayım, tiyatroya mı gideyim, tatile mi çıkayım, gitar mı çalayım?" diyebilsin. Yoksa sadece yaşamaya çalışan, var olmaya çalışan bir insanın kültüre vakit ayırmasını düşünemeyiz. Çok zor.