kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
13 Kasım 2008, Perşembe
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat

"İyi terörist, kötü terörist ayrımı kalkmalı"

Giriş Saati : 13.11.2008 20:52
Yeni Haber
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, terörizmin, kitle imha silahlarının yayılması, kaçakçılık ve örgütlü suçların küresel boyutlar kazandığını belirterek, ''Artık, 'iyi terörist', 'kötü terörist' ayrımı tamamen ortadan kaldırılmalı. Başkalarının teröristlerini barındırıp onlara destek vermekten kaçınılmalıdır'' dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, BM Genel Kurulu'nda, Suudi Arabistan'ın ''Dinlararası Diyalog Girişimi'' çerçevesinde düzenlenen, Yüksek Düzeyli Toplantı'da konuşma yaptı.

Erdoğan, böylesine değerli bir topluluğu bir araya getiren olgunun, herkesin malumu ''uluslararası camiada baş gösteren kutuplaşmanın, anlayış eksikliğinin ve ayrımcılığın ulaştığı tehlikeli boyut'' olduğunu ifade etti.

Farklılıklara saygı gösterilmesi ihtiyacını karşılamak üzere atılacak adımların niteliğinin ve bunların kaydedeceği mesafenin, önümüzdeki on yıllarda uluslararası ilişkilerinin mahiyeti üzerinde belirleyici bir etkiye sahip olacağını vurgulayan Erdoğan, 20. yüzyıla ait davranış kalıplarının artık geçerliliğini yitirdiği ve dünyanın modern zamanlarda birçok yeni risk ve tehditle karşı karşıya olduğunun inkar edilemeyeceğini söyledi.

''Terörizm, kitle imha silahlarının yayılması, kaçakçılık ve örgütlü suçlar küresel boyutlar kazanmıştır'' diyen Erdoğan, küreselleşme sayesinde yakın geçmişte üretimde ve refah seviyesinde büyük ilerleme kaydedilmesine rağmen bu refahın adil şekilde paylaşıldığının ve dünyanın daha güvenli bir hale getirildiğinin söylenemeyeceğini kaydetti.

''Hep birlikte yaşadığımız acı tecrübeler ışığında diyorum ki hepimiz güvende değilsek hiçbirimiz güvende değiliz'' şeklinde konuşan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bu özellikle, terörizm bakımından geçerlidir. Bu fırsatla şu noktayı özellikle vurgulamak istiyorum; artık iyi terörist kötü terörist ayrımı tamamen ortadan kaldırılmalı. Başkalarının teröristlerini barındırıp onlara destek vermekten kaçınılmalıdır. Kaynağı, gerekçesi ve hedefi ne olursa olsun, terörizm insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur.

Biz inanıyoruz ki 'kim bir insanı öldürürse sanki tüm insanlığı öldürmüş gibi olur. Kim bir insanı kurtarırsa tüm insanlığı kurtarmış olur.' Sözünü ettiğim risk ve tehditler, uluslararası işbirliği ve dayanışmayı her zamankinden daha fazla gerekli kılmaktadır. Ancak, bu risk ve tehditlere karşı ortak bir siyasi irade göstermekte yeteri derecede başarı kaydettiğimizi söyleyemeyiz. Özellikle, uluslararası toplumda görülen kutuplaşma, anlayış eksikliği ve ayrımcılığı ortadan kaldırmaktan hala uzağız. Bu yolda daha çok mesafe kat etmek durumundayız.

Farklılıklara saygı gösterilmesi ihtiyacını hissederek bu alanda yeni bir girişim başlatan veya mevcut çabalara katkıda bulunmak isteyenlerin sayısında artış olması da memnuniyetle not edilmesi gereken bir gelişmedir. Değerli dostum ve kardeşim Sayın Suudi Arabistan Kralı'nın başlattığı girişimi de bu çerçevede değerlendiriyoruz.''

Din adamlarının, bu girişim çerçevesinde Mekke'de 2008 Haziran ayında düzenlenen Müslüman Dinadamları Toplantısı'na ve Madrid'de 2008 Temmuz ayında tertiplenen Diyalog Toplantısı'na katıldıklarını anımsatan Erdoğan, ''Bu girişimin, dinler ve kültürler arası diyalog çabalarına büyük bir katkı sağlayacağı şüphesizdir'' dedi.

MEDENİYETLER İTTİFAKI

BM Genel Kurulu'nda dün ve bugün düzenlenen Yüksek Düzeyli Toplantı'da yapılan görüş alışverişinin, uluslararası toplumun artan hassasiyetinin bir göstergesi olarak algılanmasının uygun olacağını düşündüğünü dile getiren Erdoğan, şunları söyledi:

''Bu alanda yürütülen diğer girişimler de artık mesajın anlaşıldığının, kutuplaşma ve çatışmanın çözüm olmadığı gerçeğinin görüldüğünün birer ifadesidir. Tüm bu girişimlere ve bunları destekleyenlere kalbi teşekkürlerimi sunuyorum. Bunlar arasında, Pakistan ve Filipinler'in yürüttükleri girişim ile Kazakistan'ın düzenlediği 'Ortak Alem: Farklılıklar Yoluyla ilerleme Konferansı'nı özellikle zikretmek istiyorum. Türkiye, özel coğrafi konumundan, zengin tarihinden ve kültürel birikiminden dolayı bu konuda ayrı bir sorumluluk hissi taşıyor.

İspanya Başbakanı Sayın Zapatero ile birlikte başlattığımız Medeniyetler İttifakı Girişimi'ne özel bir önem atfediyoruz. Medeniyetler İttifakı, BM Genel Sekreteri'nin desteğiyle bir BM süreci haline gelmiştir. Genel Sekreter tarafından eski Portekiz Cumhurbaşkanı Jorge Sampaio, ittifakın Yüksek Temsilciliği'ne atanmış, BM çatısı altında kurulan Dostlar Grubu da giderek gelişmiştir. İttifak, bugün itibariyle 78 ülke ile 13 uluslararası kuruluşu bünyesinde barındırmaktadır. Tüm bu gelişmeler, ittifakın ilke ve hedeflerinin uluslararası toplum tarafından her geçen gün daha da kuvvetle desteklendiğini göstermektedir. Medeniyetler İttifakı, demokrasi, insan hakları ve yasaların hakimiyeti gibi bizleri birleştiren temel değerlerin, kültürel farklılıklarımızdan daha güçlü olduğunun bir kanıtıdır.''

Daha önce de değindiği gibi iki aşırı ucun yarattığı potansiyel tehlikenin kontrol altına alınabilmesi için, bu alanda mevcut olan tüm girişimlere ihtiyaç bulunduğunu belirten Erdoğan, bunların başarılı olmasına el birliğiyle katkıda bulunulması gerektiğini ifade etti.

Bu girişimleri, rekabet içinde gelişen çalışmalar değil, birbirini destekleyen ve tamamlayan süreçler olarak gördüklerini vurgulayan Erdoğan, ''Söz konusu her bir süreç kendi mecrasında yürümeli ve göreceli üstünlüğe sahip olduğu alanda katkısını sürdürmelidir'' diye konuştu.
Erdoğan, daha sonra şu görüşleri dile getirdi:

''Medeniyetler İttifakı da BM çatısı altında katkısını geliştirmeye çalışacak ve özellikle resmi icraat ve söylemlerin ılımlı ve sorumlu bir çerçevede tutulmasını sağlamaya gayret edecektir. Dostlar Grubu üyeleri, hazırlamakta oldukları ulusal planlar yoluyla hem ittifakın amaçlarının kendi kamuoylarına duyurulmasını temin edecekler, hem de özellikle medya, gençlik, eğitim ve göç alanlarında ortak projeler üreterek günümüzün diyalog eksikliğine çözüm bulmaya çalışacaklardır. Geleceğe güvenle bakabilmemiz için tutarlı bir vizyonumuz olmalıdır. İfade özgürlüğü ile inançlara saygı ilkelerinin bağdaştırılması hususu bu meyanda akla gelen en önemli unsurlardan biridir. İfade özgürlüğü, medeniyetimizin vazgeçilemez unsurları arasındadır ve diğer özgürlüklerin de temelidir.
Ancak bu özgürlüğün, hoşgörü ve bir arada yaşama kültürünü güçlendirecek şekilde ve sorumluluk anlayışı içinde kullanılması gerektiğine inanıyorum. Zira, inanç özgürlüğü ve dini değerlere saygı da yine medeniyetimizin temel ilkeleri arasında yer alır. Burada kastettiğim, eleştirme veya sorgulama hakkının kısıtlanması değildir. Özgür toplumlarda sorgulama hakkı kutsaldır. Ancak, ifade özgürlüğü ile ayrımcılığa ve hatta şiddet kullanımına teşvik eden kışkırtıcı tutumlar arasındaki çizginin zaman zaman çok inceldiğini de üzülerek görüyoruz.''

KARİKATÜR KRİZİ

''Son yıllarda yaşadığımız 'karikatür krizi' benzeri gelişmeler, ifade özgürlüğü kavramıyla izah edilemeyecek ölçüde kışkırtıcı olmuştur'' diyen Erdoğan, ortaya konulan düşüncelerin, farklı kültürlerde, farklı dinlerde, farklı coğrafyalarda ne tür etkilerinin olacağının mutlaka ve mutlaka dikkatle incelenmesi gerektiğini ifade etti.

Erdoğan, ''Birbirimizi daha iyi anlamamız, hassasiyetlerimize karşılıklı olarak saygı gösterebilmemiz ve bize benzemeyenleri 'öteki' diye nitelendirmek yanlışından kurtulmamız ancak böylelikle mümkün olabilir'' diye konuştu.

Küresel huzur için Arap-İsrail ihtilafının çözümlenmesine ve Irak'ın kalıcı biçimde istikrara kavuşturulmasına ihtiyaç olduğunu vurgulayan Erdoğan, sözlerine şunları ekledi:

''Evrensel olduğuna inandığımız değerler temelinde tüm insanlık için, ırk, dil, din ayrımı gözetmeksizin ortak bir medeniyet bağının söz konusu olduğunu, icraatımız ve söylemimizle ortaya koyabilmeliyiz. Aksi yöndeki tüm söylemlere, tüm çabalara ve tüm girişimlere rağmen, bizler, şunu yüksek sesle söylemeye devam edeceğiz; 'birlikte yaşamak mümkündür. Farklılıkları birer zenginlik olarak görmek mümkündür. Çatışma kolay olan, uzlaşma ise zor olandır.' İnanıyorum ki bizler, bütün samimiyetimizle ve kararlılığımızla bu zor olanı gerçekleştireceğiz.

Konuşmama, hepinizi 2009 yılında İstanbul'a davet ederek son vermeyi arzu ediyorum. Bildiğiniz gibi, Medeniyetler İttifakı İkinci Forumu 2-3 Nisan 2009 tarihlerinde iki kıtayı ve üç semavi dini sinesinde barındıran bu şehirde yapılacaktır. Sizleri İstanbul'da en iyi şekilde ağırlayabilmekten ve bu önemli görüş alışşimizi İstanbul Boğazı'na nazır bir konumda sürdürebilmekten büyük mutluluk duyacağım.''

(A.A)