kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
13 Kasım 2008, Perşembe
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
NAZLI ILICAK

"Lekum dinikum veliyedin"

Alevilik konusu, özellikle dindar Sünnileri rahatsız ediyor. Bunu da anlayışla karşılamak gerekir. Çünkü, "tek bir İslâm var" diye düşünüyorlar. "Öyleyse cemevleri nasıl ibadethane olarak kabul edilebilir? Cami, müşterek bir ibadet mekânı değil mi?"
Bunun yanı sıra, tek olan İslâmiyet'te "Alevilik" in nasıl değişik kuralları olabilir şeklinde özetlenebilecek itirazları da bulunuyor. "Neden ders kitaplarında Sünnilik ve Alevilik, farklı inançlarmış gibi okutulsun?"
Biz inançları tartışmamayı ve hepsine saygı göstermeyi ne zaman öğreneceğiz? Bırakalım herkes inandığı gibi yaşasın. Özellikle İslâmiyet'te Kilise benzeri bir hiyerarşik yapı ve ruhban sınıfı olmadığı için, herkes kendi anlayışına göre İslâmiyet'i yaşayabiliyor. Diyanet İşleri Başkanlığı, -Kilise'nin aksine- kaynağını dinden alan bir yapılanma değil; cumhuriyet ile doğan bir müessese. 1920-23 arasında Şeriyye ve Evkaf Vekâleti tarafından yürütülen din işleri, 3 Mart 1924'te, devlet teşkilâtı içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı'na bırakıldı. Alevilerin, Diyanet İşleri Başkanlığı'na karşı olmalarının sebebi, bu kurumda sadece Sünni görüşün temsil edildiğine inanmalarıdır.
Zaman zaman açık bir dille ifade edilen, hatta kanlı kavgalara yol açan, bazen de telâffuz edilmeyen bir ihtilâf var Alevi ve Sünniler arasında. Sünniler, Alevilerin ibadet şekline ve inançlarına bakıp, "Bu ne biçim Müslümanlık" diyor; Aleviler ise, Sünnilere "Arap Müslümanı" yaftası yapıştırıyor.
Kafirun suresinde "lekum dinikum veliyedin" ayetiyle mealen "Sizin dininiz size, benim dinim bana" derken, ne anlatılıyor? Hiç düşündünüz mü? Diyebilirsiniz ki bu ayet İslâmiyet'in bünyesindeki ihtilâfları kapsamaz; farklı dinler için geçerlidir. Ama gene de tartışmaları sonlandıracak bir "hoşgörü kapısı" açmaz mı?