kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
7 Kasım 2008, Cuma
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat

Esin Küçüktepepınar: "Bir teselli daha ver!"

SABAH
Giriş Saati : 07.11.2008 10:04
Güncelleme : 07.11.2008 21:57
Yeni Haber
Filmin orijinal adının anlamı gibi bir 'teselli/rahatlama kırıntısı' arayan James Bond'un, bu yeni dünya düzeninde yeri epey karmaşık...
En yeni 007 macerası Quantum of Solace'daki James Bond bu kez yemiyor, içmiyor, flört etmiyor, sevişmiyor, espri yapmıyor, yapılana gülmüyor, plajlarda keyif çatmıyor. İç sıkıntısıyla yuvarladığı bir iki martiniyi, güzel ama ziyadesiyle donuk İngiliz ajanını çıplak sırtından öperek geçiştidiği yatak sahnesini filan saymazsak. Herkesin kalp kırıklığıyla başetme yöntemi farklı elbet. Söz konusu Bond olduğunda 'ilişkinin nerede tökezlediğini' anlama çabası şiddetli bir dışavurumculuğa yol açıyor. Sevdiği kadın Vesper'in (Eva Green) ihaneti ve ölümüyle sarsıldığı iki yıl önceki Casino Royal'ın devamı kıvamındaki bu yeni filmdeki Bond, önüne geleni yok ederek içindeki intikam ateşini bir nebze söndürmeye çalışıyor. Doğrusu Ian Fleming'in 60 yıllık bu emperyalist ajanının 'majestelerinin hizmetinde'ki sınır ötesi operasyonlarını fantastik birer eğlencelik yapan özelliklerin bu filmde olmaması aksiyon meraklılarının heyecanla izlemesine engel değil. Üstelik, Fleming'in kitap satırlarında yarattığı orijinal fikre, yani özel terzi elinden çıkmış takım elbiseler ve pahalı aksesuvarla inceldiği ve yontulduğu farzedilen harbi ve acımasız kiralık katil Bond'a pek uygun düşen aktör Daniel Craig'in vahşi cazibesiyle ortalıklarda 'pozlaması'nın da şaşırtıcı bir etkisi var. Peki şimdi ciddiye alınmak isteyen bu yeni Bond bize ne anlatmaya çalışıyor? Sonuçta derin devletin bir maşası kendisi. Başlangıçtaki misyonu 2. Dünya Savaşı sonrasında sömürgecilik süngüsü düşen İngiltere'nin yenik hissiyatına teselli için tasarlanan ajanımızın bu yeni dünya düzeninde yeri epey karmaşık. Dur durak bilmeyen aksiyon sahneleri gibi biraz. Matt Damon'lu hızlı 'Bourne' maceralarına benzetmemizin nedeni ise daha ziyade siyaseten doğruculuk kisvesindeki mesajı. İntikam peşinde İtalya, Avusturya, Karayipler gibi fizik kurallarını iyice boşvererek geniş bir coğrafyada fink atan Bond, Bolivyalı bir güzelin (Olga Kurylenko) yardımıyla ipuçlarını takip ettiğinde 'Quantum' adındaki gizli bir örgütün lideri iş adamı/ darbeci Dominic Green'e (Mathieu Amalric) ulaşıyor. Aslında Latin Amerika genelinde daha derin planları olan bu çevreci kılıklı kötü adamın Bolivya'daki mevcut demokratik düzene darbe indirme teşebbüsleri ve bu yolda M16 (İngiltere) ve CIA'yle (Amerika) olan menfaat işbirliği doğrusu göz yaşartacak denli gerçekçi. Ya da öyle mi? Bilakis sevgili M'in yakın koruması olacak kadar 'içeriye' sızmayı başaran bu kötücül örgütün gizli faaliyetleri adeta 'teröre karşı savaş' kisvesindeki devlet işi operasyonlarını aklayacak denli mevcut paranoyak görüşü destekliyor. Dolayısıyla Bond'un iyice zalimleşerek kendi meslektaşlarını bile telef eden 'önce vur sonra düşün' tarzı icraatları sonuçta makul kabul ediliyor. Ayrıca çevreci kaygılarla örgütlü bir yeşilci harekatın arasında kurduğu sakat ilişki de cabası. Filmin orijinal adının manası gibi bir 'teselli/rahatlama kırıntısı' arayan 007'nin kadınları ise doğrusu cazibe merkezi olmaktan uzak. Filmde herkesin biraz 'aseksüel' olmasının belki ciddi maksadı vardır. M rolündeki muhteşem Judi Dench'in başöğretmen / anne kıvamındaki şevkatine bakılırsa Bond'un teselliyi nerede bulduğu ve hayatındaki esas kadının kim olduğu belli.

Filmin adı: Quantum of Solace
Yönetmeni: Marc Forster
Oyuncular: Daniel Craig, Olga Kurylenko, Mathieu Amalric, Judi Dench, Jeffrey Wright
Süresi: 106 dakika