Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) Başkanı Ahmet Ertürk, ilk defa Türkiye'nin yaratmadığı bir krizle uğraşma becerisi göstermek zorunda kaldıklarını belirterek, "Burada biraz zorlandığımızı itiraf edeyim" dedi.
Ertürk, Türkiye Finans Yöneticileri Vakfı tarafından düzenlenen "Küresel Mali Kriz ve Türkiye" konulu panelde yaptığı konuşmada, Türkiye'de kriz söndürme, krizle uğraşma uzmanı olduklarını söyledi.
Krizin sistem sorgulaması, yönetim, gözetim, denetim, yapılanma ve düzenleme ile ahlaki zaaf boyutlarının bulunduğunu ifade eden Ertürk, krizin ortaya çıkmasından sonra yapılan bir toplantıda Arjantinli bir bakanın, kürsüye çıkıp, "Oh nihayet, ilk defa bu krizin sorumlusu biz değiliz" dediğini anlattı.
Ertürk, şunları kaydetti: "Bu güzel bir teselli. Biz de bunu kendimiz için söyleyebiliriz. Ama bu sonucu değiştirmiyor. Bugün Arjantin, bu krizden en vahim etkilenen ülkelerden bir tanesi. Bütün ülkeler olarak bu krizi kucağımızda bulduk. Bizim açımızdan ilk defa, bizim yaratmadığımız bir krizle uğraşma becerisi göstermek zorunda kalıyoruz. Burada biraz zorlandığımızı itiraf edeyim. Hepimiz, toplum, finansal üniteler ve yönetim olarak biraz zorlandığımızı itiraf edeyim."
Krizin kapısını çalmadığı neredeyse hiçbir ülke ve piyasa kalmadığını belirten Ertürk, küreselleşmenin, bugüne kadar kendilerine hep iyi yüzünü gösterdiğini, ancak bugün kötülüğü, olumsuzluğu, çöküşü aynı hızla yaygınlaştıran bir mekanizmaya dönüştüğünü, kontrolü daha da zorlaştıran bir mekanizma olduğunu söyledi.
BALON METAFORU...
Ahmet Ertürk, küreselleşmenin iyi yıllarında elde edilen birikimlerin hepsinin 1-1,5 yılda, hatta birkaç ay içinde yok olup gittiğine işaret ederek, "Mutlaka bir balon metaforuna başvurmamız gerekiyor. Bu kadar büyük hacimleri yok etmek için, çok büyük tahrip edici silahlara ihtiyaç yok. Bir tane toplu iğne temasıyla, o büyük balonun, o büyük hacmini yok edebiliyorsunuz. Onun ortaya çıkardığı yıkıcı etkiyi, gürültüyü hepimiz gördük, yaşıyoruz" dedi.
Geçmiş bir dönemde bankaların hazine ve şube departmanları arasında ciddi bir rekabet bulunduğunu vurgulayan Ertürk, şöyle devam etti: "Hazine departmanlarından çıkan parlak çocuklar, olumsuz bir anlam değil, çünkü hepsi gençti, uzun süre bankaları yönetmeye başladılar. Ama o çocuklar, bankaları batırmaya tam başlamıştı ki, birkaç örneği ortaya çıktı, sonra onlardan aldılar ve daha ak saçlı, krediden yetişmiş, şubecilik yapmış bankacılara teslim ettiler. Onlara kalsa, belki o ak saçlılar, sistemi kurtarırlardı. Krize de engel olabilirlerdi. Ama yine, o parlak çocukların eseri olan, başka parlak fikirler maalesef sistemi yine alıp götürdü."
"MUDİ PSİKOLOJİSİNİ ÇOK İYİ ANALİZ ETMELİLER"
TMSF Başkanı Ertürk, finans dünyasının sadece finansçılara bırakılamayacak kadar önemli olduğunu, finansçıların bu anlamda biraz da tarih, sosyoloji, felsefe ve psikoloji bilmesi gerektiğini, bugün bu ihtiyacın çok daha ortada bulunduğunu söyledi.
"Mudi psikolojisini çok iyi analiz etmeliler" diyen Ertürk, reyting şirketlerinin hala krizi çok şiddetli yaşayan ülkelerle ilgili değerlendirmelerde bulunduğunu ifade ederek, şunları kaydetti: "Yeni ulusal finansal mimarinin sahipleri kim olacaksa, herhalde bütün işlerini güçlerini bırakıp bu konuya eğilmeleri gerekiyor. Zaten herkesin psikolojisinin uçlarda olduğu, bir haberle, söylentiyle, olumsuz göstergeyle, piyasaların allak bullak olduğu bir dönemde hala analiz, reytinglerle bu psikolojiyi olumsuz biçimde etkileme çabaları görüyoruz. Bu enteresan bir durum. Hepimizin, yeni finansal mimarinin sahiplerinin, bu işe eğilmesi gerekiyor."
Bütün dünyada, şimdi kurtarma paketleri oluşmaya başladığını belirten Ertürk, geçtiğimiz günlerde İstanbul Üniversitesinde yaptığı konuşmada, "Bizim de bir kurtarma paketimiz olmalı" demediğini, böyle bir şeyin olmayacağını söyledi.
Tek tek, münferit, değişik zamanlarda ortaya çıkacak tedbirlerin hiçbir faydasının bulunmadığını dile getiren Ertürk, "Yani bugün şöyle bir tedbir. Yarın, bir başka kurum, bir başka tedbir, öbür gün başka şey... Bunların faydası yoktur. Eğer bunun yaratacağı olumlu etki maksimize edilmek isteniyorsa, bunun bir bütüncül paket şeklinde çıkması gerekiyor" diye konuştu.
MEVDUAT GÜVENCESİ
Ahmet Ertürk, mevduat sigortacılığının, sisteme güveni tesis etmekte önemli bir rol oynadığına dikkat çekerek, şunları kaydetti: "Bugün Türkiye, Türk bankacılık sisteminde 10 yıl boyunca yaşadığı sınırsız güvencenin ahlaki zaaflarını çok şiddetli yaşadığı için bugün bu kavrama karşı bir soğukluk içinde. Bunun farkındayız. Bugün Meclis'te bir yasa tasarısı görüşülüyor. Yasaya konulan ek bir maddeyle de bankacılık kanununda Fon'a verilmiş olan güvenceyi artırma yetkisi, daha sınırsız, sınırı daha genişletilerek Bakanlar Kuruluna veriliyor. Fonun şu anda bankacılık kanunundan gelen yetkisi, sigortaya tabi olan tasarruf mevduatını artırmayla sınırlıdır. Sadece bu yetkiyle bu krizi yönetmenin mümkün olmadığı ortadadır. Bu nedenle Bakanlar Kurulu yine bankacılık kanununun 72. maddesinde sahip olduğu bir yetkiyi, şarta bağlı bir yetkiyi kullanmak yerine, o şarta bağlı olmayan daha genel ve mutlak bir yetkiyi kendi uhdesine almaya karar vermiştir."