kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
3 Kasım 2008, Pazartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
OKAN MÜDERRİSOĞLU

İyimser senaryo

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın küresel mali kriz dalgası karşısında Türkiye'nin pozisyonunu tanımlayan açıklamaları piyasalarda ilgiyle bir o kadar da şaşkınlıkla izleniyor. Zira Başbakan, sanki dünyanın krizine tek başına meydan okur görünümü veriyor. Oysa, "Bu kriz, bizim yarattığımız krizimiz değil ama sonuçlarına katlanacağız. Maliyetini en aza indireceğiz" dese belki de mesele kalmayacak. Bir başka çarpıcı husus IMF ile yeni anlaşma gereği. Aslında Hükümet, uluslararası sigorta ihtiyacını kabul ediyor. Buna karşın temel hesaplarda anlaşamıyor. IMF, büyümenin 2009'da yüzde 4 olmayacağından emin. Bu nedenle vergi gelirlerinin azalacağını, yatırımlara kaynak aktarılmasının mümkün olmadığını savunuyor. Yoksa, Orta Vadeli Mali Program'daki temel politika tedbirlerine fazlasıyla razı.
Peki Hükümeti, IMF destekli programa kim ikna edebilir? Kuşkusuz, TÜSİAD veya uluslararası sermayeli şirketler değil. Böylesi bir anlaşmanın zorunluluğunu önce Anadolu sermayesinin kabul etmesi gerekiyor. Gelinen aşamada Ak Parti'yle özgüven kazanan sermayenin kafası hayli karışık. Çünkü şimdiye kadar kendi yağı ile kavrulan, banka kredisine bulaşmayan, krizlere muhafazakar yaklaşımı ile hazırlıklı yakalanan çok sayıda firma, yönetmekte bocaladığı tablo ile karşı karşıya. Bu gruptaki patronlar ya gayrimenkul piyasasındaki canlılığa güvenerek yatırım yaptı ya da dış kredi ile tesislerini büyüttü. Yani açık pozisyonda yakalandı. Kredi girişi azalır, dış talepteki yavaşlamaya, durgun iç piyasa da eklenirse taban çatlayabilir. O zaman IMF anlaşması için bastırabilir.
Ve işin bam teli. Ak Parti, IMF ile ne zaman program imzalayacak? Her şeyden önce belirtmek gerekir ki Hükümet, oldukça iyimser bir senaryoya oynuyor. Krizin gelecek yılın ilk yarısına kadar kontrol altına alınacağı, varlık barışı yasası ile sürpriz kaynak akışı sağlanacağı, kamu yatırımları ile büyümenin korunacağı, cazip alanlara doğrudan yabancı yatırım yapılacağı, hatta Körfez ülkelerine hitap edecek borçlanma araçları ile karamsar tahminlerin dağılacağı varsayılıyor. Hükümet, yüzde 2 büyüme ile yola çıkmayı siyaseten kabullenemiyor. Bu yüzden IMF ile anlaşmak için acele etmiyor.
İyi de bu senaryo aksarsa ne olacak? O zaman, Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren'in sinyalini verdiği gibi Mayıs 2009'da yeni durum değerlendirilecek. Beklenen gelirler tahsil edilemezse harcamalar frenlenecek. IMF kartı yerel seçimlerden sonra açılacak.
Hassas dengenin ipucunu Devlet Bakanı Mehmet Şimşek de verdi. SABAH'ın "Ümük sıkma planı" başlığı ile yansıttığı haberi IMF'nin kendilerine sorduğunu açıkladı. "Kaynağı biz değiliz dedik" bilgisini aktarırken perde gerisindeki sıkıntıyı da teyit etti. Şimşek, Çankaya Köşkü'ndeki sohbetimizde, "IMF'den yarın ne sigorta alacağımız çok önemli. IMF gelişmiş ülkelere farklı, gelişmekte ülkelere farklı davranabiliyor. Türkiye'nin de esneklikleri olabilmeli. Alt yapı yatırımlarından sanayiye rekabet gücü kazandıracak düzenlemelerden vazgeçemeyiz" dedi.