Dönüşte bir tanıdığımla karşılaştım.
" Kudüs'ü yazacak mısın? " diye sordu heyecanla!
"Çok kısa kalabildik ne yazık ki" dedim.
Öyle ya Sezai Karakoç'un " Gökte yapılıp yere indirilen şehir" dediği Kudüs'e bir öğleden sonra yeter miydi hiç?
Gözde okullarımızdan birini bitirdikten sonra yurtdışında yüksek öğrenimini yapmış, yaşını başını almış biri olan tanıdığıma "Kudüs'e dair ne anlatmamı istersin?" dedim.
" İsa'nın çarmıha gerilmek üzere sürüklendiği yolu merak ederim, gördün mü oraları? " karşılığını verdi.
Sonra ekledi: " Mel Gibson'un filmini gördüğümde çok etkilenmiştim."
Ya Kubbet us Sahra, diye sordum...
" Mescidi Aksa'yı anlatayım mı?"
Çıtı çıkmadı.
Galiba bu yapılar hakkında güncel medya haberleri dışında bir şey bilmediğini itiraf etmekten utandı!
Gençliğinde muhafazakâr biri olarak tanınan fakat epeydir bütün dünyası "
business"ten ibaret bir arkadaşım da dün "
Ağlama Duvarı"nı sordu.
Belli ki biraz turistik, biraz mistik, biraz Discovery Channel havasında izlenimlerimi merak etmişti.
Anlattım.
Dikkatle dinledi.
Sonra...
Kudüs'e gidip gelirken otoyol boyunca gördüğümüz...
İsraillilerin terörist eylemlere karşı "
Barış Duvarı " adını vererek inşa ettiği...
Ama Filistin köylerini ve mahallelerini birbirinden ayıran, kilometrelerce büyüklükte bir alanı Müslümanlar için hapishaneye çeviren "
Utanç Duvarı"na getirdim sözü...
Sıkıldı.
Konuyu değiştirmeyi tercih etti.
Anladım ki...
Kudüs'ten söz ederken ortaya çıkıyor; hepimizin
Kudüs gibi mahallelere bölündüğümüz gerçeği... Fakat bizi bölen inançlar değil...
Bizi bölen...
Kötü eğitimin yarı cehaleti, üstünkörü ilgiler ve ideolojik körlükler!
Bugünkü Tüm Yazıları
Kudüs deyince ne biliyoruz?
Yayın tarihi: 3 Kasım 2008, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/11/03//babaoglu.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.