Aile hekimliğinin uygulandığı illerde, hastaların aile hekiminden sevk almadan hastaneye başvurmaları halinde, masrafları Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ödenmemeye başlandı. Bu uygulama, hastaların hekim ve sağlık kurumunu seçme haklarına aykırı bir uygulama değil midir? Meltem N./Tokat
Hastaların diledikleri hekimden ve sağlık kurumundan hizmet alabilmeleri, en fazla dile getirilen hasta haklarından biridir. Hayatı riske girmiş ve geleceğinden endişe duyan kişinin güvendiği, fayda umduğu hekime veya hastaneye ulaşmasını engellemek; insani olarak kabul edilemez. Bu kişiyi dilediği hekimden ya da kurumdan değil de, sizin belirlediğiniz hekimden ya da kurumdan hizmet almaya mecbur tutarsanız ve sonunda kişi iyileşmeyip, hastalık geçici veya kalıcı bir sakatlanma ya da ölümle sonuçlanırsa; 'Filan doktora veya hastaneye gitseydim, iyileşecektim' teessüründen kişiyi veya yakınlarını kurtarmanız mümkün olmaz.
Bir haftalık uzmanlar Ne var ki, pek çok ülkede sağlık hizmetlerini iyi organize etmek ve ayrılan kaynakları verimli kullanmak adına, sevk zinciri dediğimiz uygulamalar söz konusudur. Amaç; sorunların çoğunu, sağlık ocağı veya aile hekimi gibi birinci basamak sağlık kurumlarında daha kolay ve ucuza çözmek, ikinci ve üçüncü basamağın yükünü azaltıp, hastaneleri daha verimli kullanmaktır. Ancak sevk zinciri uygulaması için ilk koşul; birinci basamağın bu yükü kaldırabilecek şekilde güçlendirilmesi ve verilen hizmetin niteliğinin yüksek olmasıdır. Oysa
Türkiye'de aile hekimliği yeni uygulanmaktadır. Aile hekimi olarak atadığımız doktorlar da; aile hekimi olmayıp, bir haftalık bir kurs sonrasında aile hekiminin yetkilerini kullanabilen pratisyen hekimlerdir.
Halk hastane ister! İkinci koşul; toplumsal talebin yönünün hastanelerden birinci basamağa doğru yönelmesidir. Oysa, ülkemizde tam aksine bir trend söz konusudur. Halkımız, en küçük sağlık sorunlarında bile, hastaneden ve uzman hekimden hizmet almaya yatkındır. Birinci basamağı etkin kullanma alışkanlığı pek yoktur. Bu durumda, oturup bir gecede, "Artık, sevk olmadan hastaneye gidemezsin" demek ve bu kadar keskin ve ani bir değişimi topluma dayatmak, sosyolojik olarak makul değildir. Böyle bir uygulama için yumuşak bir geçiş süreci öngörülmeli ve uzman hekime veya hastaneye ulaşım yollarını tamamen tıkamak yerine, hastaneye başvuruları azaltacak, caydırıcı önlemler alınmalıdır. Örneğin, 'Sevkle hastaneye giden hastaların, tüm masrafları; sevksiz başvuranların ise, yüzde 90'ı ödenir' gibi bir uygulama, hem halkın birinci basamağı daha etkin kullanma alışkanlığını artırabilir, hem de hastaların istedikleri hekime veya hastaneye ulaşabilme haklarını engellemez. Böylece, zaten son birkaç yıldır kullanabildikleri, 'diledikleri hastanede muayene olma hakları' hastalardan geri alınmamış olur.
Yayın tarihi: 29 Ekim 2008, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/10/29/gny/haber,7D07E3C7741A4A428442DDF7084F76CB.html
Tüm hakları saklıdır.