Bana sünnet olduğumda kimse bisiklet almadı. Saat da almadı. Çünkü paramız yoktu.
Ama kimse de suratımın ortasına tokadı yapıştırmadı, çünkü erkektim.
Yirmi liralık bir Fransızca resimli kitap (galiba bir Spirou cildiydi) ve de analarının elinden tutup
"geçmiş olsuna" gelen kız arkadaşlarımın yorganımın bir ucundan açıp bakmaya kadar varan
"Engin neresinden ne olmuş acaba?" merakı, benim için ödül oldular!..
Fakat sonradan öğrendim, kızlara tokat atılırmış.
Bunu
"hafifçe" yapan analar da varmış
"sembolik" olarak, yaradana sığınıp kızcağızın suratına şırraak diye geçiren hayvanlar da...
Kızlar ilk kez regl oldukları zaman... Kibarcasına
"hastalanmak" diyorlar ki, kadınların
"hastalandım" demeleri beni her zaman güldürmüştür, yani nezle gibi bir şey mi oldun, ilaç alırsan geçer mi? Aşısı var mı, yaptırırsan bir daha yakalanmaz mısın?
Kaç milyon kadına sorsanız, kaç milyon kadından, bacaklarının arasından birdenbire boşanan kanın verdiği ölümcül korkuyu atlatamadan bir de suratının ortasına
"suçlu gibi" tokat yemenin dehşetini anlatır size...
Pardon, kadın kadına anlatır, erkeğe böyle şey anlatılmaz. Ayıptır.
"Âdet bezi" gizlice yıkanır, kimse görmeden kurutulur, asla renk verilmez.
Bez yerine
"ped" çıkınca da eczanelerde kadın tezgâhtar kollanır, mahçup erkeklerin prezervatif almak için erkek tezgâhtar kolladıkları gibi...
Şimdi artık
"çağdaş kadınlar" süpermarket alışverişlerinde ped paketlerini makarnayla deterjanın arasında geçiriyorlar kasadan.
Böyle konulara da kadın yazarlar değiniyorlar tabii, erkek yazarlar
Türkiye'yi kurtarmakla uğraştıklarından, Türk kadınını kurtarmak da onlara kalıyor.
Geçenlerde bir ana baba, kızlarının ilk reglini törenlerle kutladı.
"Parti" verildi, pasta masta kesildi, basını da çağırmışlar.
Elbette
"bakın biz ne çağdaş insanlarız" diye bas bas bağırmanın bu kadarı abartıdır, özentidir.
Fakat mahduma
"sünnet düğünü" yapılıyorsa, kerimeye
"regl düğünü" niçin yapılmasın? Diye de sorarım ha.
Sonuçta, nikâhtan sonra, ille de akşam vakti yapılan, geceye doğru uzatılan şenlik de bir
"gerdek kutlaması" değil midir?
"Az sonra biz yatacağız ha" haberinin tantanası.
Galiba önemli olan, davul zurna çalmak değil, ana gibi ananın, kızını, yaşayacağı doğa olayına
"vakitlice" hazırlamasıdır.
Korkmaması için... Bir
"trauma" geçirmemesi için...
Bunun son derece doğal ve kaçınılmaz olduğunun, bundan daha doğal hiçbir şey olamayacağının, kızcağızın kafasına iyice yerleştirilmesidir. Bunun bir
"hastalık" olarak algılanmasına da son verilmesidir.
Yoksa, ne konu komşuya
"müjdeler olsun a dostlar, kızım âdet gördü" diye böbürlenmek marifettir, ne de
"müjdeler olsun a dostlar, bizim oğlanın pipisinin derisini kestirdik" diye şişinmek...
Birinci olay farzdır çünkü, ikincisi, adı üstünde, sünnet.
Birincinin sıkıntısı yıllarca her ay yaşanır (yaşanmaması apayrı ve yepyeni bir sıkıntı başlangıcıdır!), ikincinin gerginliği bir kereye mahsustur. Bisikleti görünce de geçer.
Fakat ille de oğlana bisiklet almayı biliyorsanız, kıza da uygun bir blucin, etek, takı falan alacaksınız, eşek değilseniz.
Yayın tarihi: 22 Ekim 2008, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/10/22//ardic.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.