* Yaşar KEMAL: Türkiye'de çok büyük şairler var. Halk ve divan şairleri geleneğimiz var. Fazıl Hüsnü, bütün bu büyük kapılardan geçmiş bir büyük şairdir. Şiiri dünya çapındadır ve Türkçeyi Nâzım Hikmet kadar güzel kullanır.
* Cevat ÇAPAN: Her türlü yaşam ve duyguyu kendine özgü bir yoğunlukla şiire dönüştüren bir şairdi.
* Doğan HIZLAN: Büyük bir şairi ve ustayı kaybettik. Her an şiir yazardı. Şiirinin, bence dünya şiirinde yeri vardır. Çağlar boyu, onun şiirinde insanlığın yaşadıklarını, özellikle de insanlığın yalnızlıkla hesaplaşmasının özetini görebiliriz. Tüm dünyayı algılardı. Eğer bir esin perisi varsa, Dağlarca da şiirin esin perisidir.
* Özdemir İNCE: Bence bugün Türkiye'de yas ilan edilmeliydi. Bayrakları yarıya indirmeliydik. Bir dili kaybettik. Aslında Dağlarca ölmemiştir. İyi şairler ölmez.
* Haydar ERGÜLEN: Yazdığı şiirlerle varlığını sadece Türk ve dünya şiirine değil, tüm kâinata armağan etti. Bu yüzden hem sevinçli, hem de üzüntülüyüm.
* Egemen BERKÖZ: Cumhuriyet gazetesini sürekli okuyor; dünya ve Türkiye'de olanlara, son günlerinde çok üzülüyordu. Hastanedeyken her an ölmeyi bekliyor; ama bir yandan da şiir yazmaya devam ediyordu. Şiirle yaşayan bir şairdi.
* Sezai SARIOĞLU: Türkiye Yazarlar Sendikası olarak, kendisini geçen mart ayında ziyaret ettiğimizde, kendisi üzerine yaptığım gözlemi şu satırlara dökmüştüm: "Bugün Dağlarca'ya uğradık / Süt şiirleri çıkmıştı." Üstü başı şiir bir adamdı; şiiri duası, duası şiirdi. Ölümünden sonra böyle abartılı törenlere gerek olduğunu sanmıyorum. Şairler, devletlerin, ulusların ve bayrakların ötesindedirler. Bizim yapmamız gereken, ölümüyle birlikte Dağlarca'nın şiirlerini daha iyi anlamaya çalışmaktır.