kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
14 Ekim 2008, Salı
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat

Erdoğan'dan Bahçeli'ye jet yanıt

Giriş Saati : 14.10.2008 12:42
Güncelleme : 14.10.2008 18:36
Yeni Haber
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, MHP lideri Bahçeli'nin hükümete yönelik eleştirilerine partisinin grup toplantısında yanıt verdi. "Söylediklerimi farklı yerlere çekmeye çalışanlar var" diyen Erdoğan şöyle konuştu:

Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, Büyük Selçuklu'da, Osmanlı'da bir ve beraber olduklarını hatırlatarak, ''Türkiye Cumhuriyeti'nde de bir ve beraberiz. Allah'ın izniyle sonsuza kadar da bir ve beraber olacağız'' diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
''Fakat son zamanlarda nedense benim ve arkadaşlarımın bu ifadelerini kıskananlar mı var anlamıyorum? Bunları çözmekte biraz zorlanıyoruz. Çünkü, geçmişimizden bu yana, bu noktada nerede, nasıl davrandığımızı anlamakta zorlananla var. Yoksa bunun sadece tapusunun, patentinin kendilerine ait olduğunu zannedenler mi var? Bu, 70 milyonun, 70 Milyonun ötesinde sınır aşan bir yaklaşımdır. Bunu, bilenler bilir. Ama bilmekte zorlananlar varsa, onu kalkıp da benim defaatle söylememe gerek yok. Başkaları farklı söylemlerle konuşabilir. Farklı ideolojik gelenekten gelenler, 70 milyona birden seslenebilecek kapasiteye sahip olmayabilir. Bizim sözlerimiz ise Türkiye'nin 81 şehrinde halkımızın yüreğine dokunur. Diyarbakır'da bizi doğru anlar, Adapazarı'da. Van'da bizi doğru anlar Erzincan'da...Bizim adımız gibi inandığımız tarih ve medeniyet anlayışı ortak gelecek idealimizin temelidir. Millet olmak ve etnik aidiyeti aşan tarih ve ideal birlikteliği ile alakalı bir vasıftır. Bu topraklardaki tarihini tecrübe, burada yaşayan insanları milletleştirmiş, medeniyet inşa eden bir toplumun üyelerine dönüştürmüştür.
Dolayısıyla, bugün yer yer dolaşıma giren ve bu milletin üyeleri arasındaki kardeşliği gözardı eden söylemlere, dile, prim vermemeliyiz. Medeni bir milletin üyeleri olarak toplumsal meselelerimizi, yine medeni bir dille konuşabilmeliyiz.''

Etki alanı ve boyutları küçük de olsa bu düşmanlık dilinin mahkum edilmesi gerektiğini kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti:

''Şiddetin dilini, öfkenin dilini tedbit etmeliyiz. Zira ayrıştırıcı bir dille hiçbir meselemizi hal yoluna koymamız mümkün değildir. Meselelerimizi çözecek olan, bu milletin tabiatında, gündelik olan kadim medeniyetimizden neşet eden kardeşlik dilidir. Farklılıklarımız bir ayrışma vesilesi değil, bir zenginlik vesilesidir.

Üzülerek ifade ediyorum ki, son dönemde bir iki yerleşim birimimizde yaşanan lokal gerilimlerin kaynağında bu düşmanlık dilinin ip uçları gözlenmiştir. Bu millet, kardeşliği yücelten, komşuluğu neredeyse mukaddesleştiren bir medeniyetin sahibidir. Ancak arızi de olsa bu tür müessif hadiselerin ortaya çıkışında terörle birlikte kendisine yer bulan çatışma ve düşmanlık dilinin izlerini taşımaktadır.

Şunu hepimiz bilmeliyiz ki Türkiye Cumhuriyeti'nin terörle mücadelesi daha da kuvvetlenerek inşallah başarıya ulaşacaktır. İç barışın, kardeşliğin, demokratik hakların, hukukun zedelendiği bir ortam sadece terörün işine yarar. Dolayısıyla yapmamız gereken şey; terör karşısında aklıselimle hareket etmek, kardeşliğimizi en üst seviyede vurgulayan bir dille meselelerimizi konuşmaktır.''

TERÖRLE MÜCADELE

Terörle mücadele konusuna değinen Erdoğan yapılması gereken şeyin terör karşısında aklı selimle hareket etmek, kardeşliği en üst seviyelerde vurgulayan bir dille meseleleri konuşmak olduğunu ifade etti.

"Açık söylüyorum; Hukuktan vazgeçmeyeceğiz, demokrasiden bir tek geri adım atmayacağız. Demokrasinin çıtasını düşürelim de terörle mücadele edelim'' diye bir anlayışın ima edilmesinin bile asla kabul edilemeyeceğini kaydeden Erdoğan, karamsar senaryolara zerre kadar prim vermediklerini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Hem nereden nereye geldiğimizin hesabını yapıyoruz, hem de ileriye doğru hamleler yapıyoruz. Terörle mücadele konusunda Hükümet olarak çalışmalarımızı çok boyutlu bir şekilde sürdürüyoruz. Bu konunun kamuoyunun genelinde aklı selim çerçevesinde değerlendiriliyor olması, terörle mücadelemize sağlam bir zemin kazandırıyor. Bu zemin üzerinde mesafe almanın çok daha mümkün olduğunu biliyor, bundan büyük bir memnuniyet duyuyoruz. 70 milyon insanımız bilmelidir ki; bugün Hükümetimiz, devletin bütün kurumlarıyla güçbirliği içinde teröre karşı her türlü önlemi soğukkanlı biçimde ve aklı selimle alıyor. Terörün ve çeşitli amaçlarla terörü bir araç olarak kullanan güçlerin günümüzde çok farklı stratejiler izlediğini hepimiz görmek durumundayız.

Yapılan terör eylemleriyle bu eylemlerden alınmak istenen sonuçlar, her zaman paralel olmayabiliyor. Hatta zıt yönlerde olabiliyor. Konuyu değerlendirirken, bu gerçeği de aklımızda tutmak zorundayız. Aktütün'de askerlerimizin, Diyarbakır'da polislerimizin canına kastedenler, aslında bu milletin asırlardır çözülmeyen bütünlüğüne, insanlarımızın dostluk ve kardeşliğine de kastediyorlar. Bu sebeple, ülke ve toplum olarak terörle mücadelede ilk yenmemiz gereken düşman öfkemizdir, öfkemiz olmalıdır. Terör örgütü benim askerime, benim polisime düşman gözüyle bakıyor. Fakat biz şu anda bütün bu bakışlara rağmen suçlu gözüyle bakıyoruz. Neden? Demokrasinin gereği bu. Hukukun üstünlüğü bunu gerektiriyor. İnsani yaklaşım bunu gerektirdiği için bunu yapmak durumundayız.''
Erdoğan, sağduyudan, aklı selimden uzaklaşıldığı an, terörün tuzağına düşülmüş olacağını belirterek, ''Zaten istenen ve beklenende bu...Terör örgütünün istediği, millet ile devletin arasını açmak değil mi? Biz, devlet-millet nasıl el ele olur bunu göstereceğiz'' dedi,

Medeni geçmişe yakışmayacak, ülkenin birliğine, dirliğine, huzur ve istikrarına halel getirecek davranış ve eğilimler içinde hiçbir zaman bulunmadıklarını ve bulunmayacaklarını anlatan Erdoğan, şu anda AK Parti iktidarının ülke genelindeki bütün faaliyetlerinin, terör örgütünü ciddi manada rahatsız ettiğini söyledi. Erdoğan, ''Çünkü istediği, bunların hiçbiri olmasın'' dedi.

''AKTÜTÜN'DE OKUL DA VAR ÖĞRETMEN DE...''

Aktütün'de bunu yaşadıklarını ifade eden Erdoğan, buna çanak tutanların da olduğunu belirtti. Bir medya grubunun, Aktütün'de okulun, öğretmenin olmadığını ifade ettiğini hatırlatan Erdoğan, Aktütün'de, okulda, öğretmende olduğunu söyledi. Erdoğan, alınan bir ihbar nedeniyle okulun bir-iki gün tatil edilmesini fırsat bilerek bunun üzerinden iktidara vurmanın yollarını aramanın, en azından insafsızlık olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Onun için 'yalan yanlış haber yapanlar' ifadesini kullanıyoruz. Bu, milli birliğimizi zedeliyor. Burası bir mezra ve bu mezrada yine okulumuz var ve öğretmenlerimiz görevli. Bunu saptırmak ve orada bir senaryoyu kurarak, bu senaryoyla iktidarın üzerine yürümek, aslında bizim üzerimize yürümek değil, milli birliğimizi zedelemektir. Onun için, biz bu konuda, bu tür medya anlayışı yürütenlerin kendilerine çeki düzen vermelerini özellikle hatırlatmak istiyoruz. Bunun üzerinden prim yapamazlar. Bunun üzerinden reyting sağlayamazlar. Bir gün sağlarsın, iki gün sağlarsın. Ama gün gelir bu millet sizi de ademe mahkum eder, bunu da bilmeleri lazım.''

KARDEŞLİK VURGUSU

Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, daha önce, ''toplumsal birliğimize ve kardeşliğimize halel getiren söylemlerden kaçınılmasının'' gereğini vurguladığını ve kardeşliği esas alan bir dil kullanılmasına özen gösterilmesini istediğini hatırlattı.

Bu haftanın Ahilik Haftası (Kardeşlik Haftası) olduğunu belirten Erdoğan, bugün bir kez daha kardeşliğin önemini vurgulayacağını söyledi. Türkiye'de yaşayan 70 milyonun bin yıldır kardeş olduğuna inandıklarını ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:

''Sadece kardeş olduğumuzu ilan etmekle kalmıyoruz, bütün icraatlarımızla bunu ispatlamaya gayret ediyoruz. Adaletin ve kalkınmanın bu ülkenin her bölgesinin, her insanının hakkı olduğuna inanıyoruz.
Ahilik şehri Kırşehir'i bizim kılan maya, Diyarbakır'ı, Hakkari'yi bizim kılan öz, İstanbul'u, Trabzon'u, İzmir'i kuşatan ruh, aynı mayadır, aynı özdür, aynı ruhtur. Malazgirt'te, İstanbul'un fethinde, Çanakkale'de, İstiklal Mücadelesi'nde bir ve beraber olduğumuz gibi, bugün de vatanımız bir, bayrağımız bir, devletimiz bir. Biz, birbirimizin velisi, birbirimize emanetiyiz. Biz, okullarda aynı sıralarda otururken, öğrenci yurtlarında aynı ranzaları paylaşırken, uyurken, sofrada yeri geldiğinde ekmeğimizi bölüşürken, hudut boylarında vatanı beklerken, karakolda nöbet tutarken, fabrikada işçi olarak çalışırken, şehir merkezlerinde yan yana esnaflık yaparken birbirimizin hukukununa riayet eden kardeşleriz, vatandaşlarız. Gerçek kardeşleriz biz. Birbirimizin malına, canına, hukukuna sonuna kadar riayet eden, nifak tohumları ekmek isteyenlere kapımızda asla yer vermedik, vermeyiz.

Türkiye'nin arızi meselelerine bu kuşatıcı pencereden bakamayanlar, 70 milyonun kardeşliğini, üretecekleri siyasetin temel dinamiği saymadılar, sayamazlar. Oysa bu milletin bizden istediği, açık bir yürektir, emanetine sadakattir. Bu milleti, başka milletlerle, bu ülkeyi başka ülkelerle mukayese edenler, büyük yanlışlık içindedir. Yeryüzünde hiçbir toplum, hiçbir millet yüzyıllar boyu kardeşliği, yani ahiliği bizim gibi kurumsal hale getirememiştir. Öyleyse bu ülkede yüksek sesle konuşan herkes, sözünün nereye varacağına dikkat etmelidir. Zira terörle mücadelenin en etkin yolu da kardeşlik iklimini oluşturmaktır. Huzurumuza kast eden terör örgütü, toplumu ayrıştırmaya, yurttaşlarımız arasına nifak tohumu atmaya, nifak sokmaya dönük olarak bir strateji ile hareket ediyor.''

Erdoğan, terör örgütünün, bin yıldır bu topraklar üzerinde millet olarak yaşayan insanları birbirine düşman kılmanın planlarını yaptığını belirterek, ''Aziz milletimiz hamdolsun bugüne kadar bu planları boşa çıkardı. Bundan sonra da aklıselimle birliğini ve kardeşliğini muhafaza edecek iradeye sahiptir'' dedi.

''ÜSTÜNLÜK İDDİASI SÖZ KONUS UDEĞİLDİR''
Etnik kökeninden bağımsız olarak, bu topraklar üzerinde yaşayan herkesin, her vatandaşın; aynı medeniyetin, aynı milletin eşit üyesi olduğunu vurgulayan Erdoğan, ''Manisa Van'ın, Şırnak Konya'nın, Hakkari Erzurum'un, Çanakkale Diyarbakır'ın, Uşak Yozgat'ın, Ardahan Edirne'nin öz kardeşidir. Burada, bu ülkede, hiç kimsenin ama hiç kimsenin, diğerine karşı bir üstünlük iddiası söz konusu değildir, olamaz. Eşitliğimiz, kardeşliğimiz sadece vatandaşlık hukukunun bir sonucu değildir. Aynı zamanda ortak bir tarih ve medeniyetin doğan ürünüdür. Bizi biz yapan bu topraklar üzerindeki insanları millet haline getiren bu tarih birliğidir'' diye konuştu.

SİVİL TOPLUM KURULUŞLARINDAN DESTEK ÇAĞRISI

Erdoğan yaptığı konuşmada, demokrasinin bütün kurumlarının, inisiyatif alarak terörle mücadeleye fikirleriyle, açılımlarıyla, projeleriyle destek vermelerini istedi.

Başta Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki bazı illerin bir kısmı olmak üzere, bazı bölgelerde istenen kalkınma hızının on yıllardır yakalanamadığını söyleyen Erdoğan, ''Hükümet olarak, son 6 yılda bu makası daraltmak için büyük gayret gösterdik. Milli gelirden, gelişmiş illerimize oranla daha büyük işsizlik sıkıntısı çeken, ihtiyaçları ihmal edilmiş bu bölgelerin sorunlarını çözmek için projeler yaptık, yatırımlar yaptık, yatırımları da ayrıca teşvik ettik'' dedi.

Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Bu süreç, 30 yıldır terörden geçinenleri rahatsız eden bir süreçti. Ama yıllar boyunca örtülü biçimde terörü, Türkiye'ye karşı koz, araç, maşa, taşeron olarak kullananları rahatsız etmiştir. Biz millet olarak çok iyi biliyoruz ki, terörün ekmeğine yağ sürecek husus, bizi aydınlığa götürecek yolu ve istikameti kaybetmek olacaktır. Bunu asla başaramayacaklar.

Millet olarak istikametimizi, hedeflerimizi, umutlarımızı ve geleceğimizi asla teröre kurban etmeyeceğiz. Hep birlikte çalışacağız. Bu ülkenin bütün şehirlerini adaletle kalkındıracağız. Gülmeyen yüzleri güldürecek, yaralı gönülleri iyileştireceğiz. Bu ülkeyi seven herkesin kendini bu davanın bir gönüllüsü gibi görmesi şarttır. Bu ülke güvenlik anlamında alınması gereken bütün önlemleri alıyor ve alacaktır. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.''

Siyasetçi, yatırımcı, sanayici, aydınlar, medya ve sivil toplum kuruluşlarının konuyu sadece bir güvenlik sorunu olarak görmekten vazgeçmeleri gerektiğine işaret eden Erdoğan, ''Herkesin sorumluluğu ve azami kapasitesiyle elini taşın altına sokması gerekir'' dedi.

''TERÖR MESELESİNDE DE DİPLOMASİDEN YARARLANMAK...''

Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin, bütün dış meselelerinde olduğu gibi, terör meselesinde de diplomasiden yararlanmak mecburiyetinde olduğunu söyledi.

Hükümet olarak başta Irak Merkezi Yönetimi, ABD ve Kuzey Irak Yerel Yönetimi olmak üzere ilgili bütün tarafları içine alan bir çalışma yürüttüklerini kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu:

''Bu adımlar dün atılmamışsa yanlış yapılmıştır. Böyle önemli konularda ülkeler kompleksli davranamaz. Aksine çözüm yolunda akılcı ve gerçekçi bir biçimde ağırlığını koyar ve hissettirir. Türkiye'nin gocunacak hiçbir şeyi yok. Sonuna kadar diplomatik arayışını sürdürür ve masada verilen sözlerin yerine gelmesini muhataplarından ister. Bu, bir zaaf oluşturmaz, aksine güç oluşturur. Devlet ve Hükümet olarak atılması gereken bütün adımları kompleksiz bir biçimde atıyoruz, atacağız. Bu konunun istismar edilmesini de son derece talihsiz buluyoruz.

Sağolsun, bazıları çıkıp, 'Başbakan Amerika'da başkanla şöyle konuşmalıydı, böyle konuşmalıydı' gibi, 1,5 sene sonra nasihatte bulunuyor. Benim Sayın Başkan Bush'la ne konuştuğumu nereden biliyorsun, neler söylediğimi ne biliyorsun? Sadece dünyaya açılmış iki tane cevabı bile, acaba daha önce, çatısı altında bulunduğunuz parti alabildi mi? El pençe divan durmaktan başka ne yaptınız geçmişte? Ama bizler, terör örgütünün ortak bir düşman olduğunu ve anlık bir istihbarat paylaşımının başlatılması sürecinin 5 Kasımda sözünü aldık ve başlattık. O günden bugüne de Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, gayet başarılı bir şekilde bu istihbarat paylaşımını devam ettiriyor. Peki yeterli mi? Hayır, yeterli değil. Şimdi de bunun adımları atılıyor, bunun görüşmeleri yapılıyor. Türkiye, bütün bölgesel denklemlerde istesin ya da istemesin ağırlığı olan bir ülke. Yıllar boyunca bu ülkeyi yönetenlerin yok saymasıyla bu ülkenin dış meselelerinin ortadan kalkmadığını, aksine derinleştiğini, ironik bir hale geldiğini, bir kısmının da kangrene dönüştüğünü biliyoruz. Türkiye çözümsüzlükte çözüm aradığı günleri artık geride bırakmıştır.''

''ŞENLENECEK HER OCAK, TERÖRÜN DÜŞMANIDIR'

Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin bugünlere, büyük kayıplar vererek ve bedeller ödeyerek geldiğini belirterek, ''Terörün çözümü siyasettedir, diplomasidedir, yatırımdadır, üretimdedir, kalkınmadadır, ilerlemededir ve elbette bir boyutuyla, terör örgütüyle etkin mücadelededir'' dedi.
Terörün istismar ettiği bölgede yoksullaşmanın ortadan kaldırılması için atılan her adımın, terörü gerileteceğini ifade eden Erdoğan, yapılan her okul, açılan her hastane, fabrika ve istihdamın terörün bir cephesini düşüreceğini bildirdi.

Başbakan Erdoğan, ''Gülen her yüz, aydınlık her gün, şenlenecek her ocak, terörün düşmanıdır. Bunu hepimiz çok iyi düşünmeli ve anlamalıyız. Bunun için, öfkeyle değil, akılla hareket etmeliyiz. Terör bizi birbirimizi düşürmeye çalıştıkça, biz birbirimize daha sıkı sarılacağız. Bu toplumsal ruhla, millet olma şuuruyla bu büyük kalkınma atılımıyla arzulanan yarınlara ulaşacağız'' diye konuştu.

AA